02-16-2012, 12:04
|
#10
|
|
İnsanın iç ve dışının, cihanın iç ve dışına uygun olduğu hâkimâne bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: İnsana önce kendi
nefsini bilmek lâzımdır. İç ve dışı ne hakikat ve yaratılışta, ne
özellikler taşımakta. Ta ki bu sanattan sanatkârını bilip, onun isim ve
fiillerini, tecelli ve tasarruflarını âlemin içinde ve dışında bula.
Nefsinden, Rabbine gönül yolundan dönüşle revan ola. Ona eşyanın
hakikatleri ve mânanın incelikleri açık ola. Huzur ve ünsiyet ile ebedî
kala. Zira ki insan suretinde bir küçük âlemdir ki, ondan dışta bulunan
büyük âlemdir. Çünkü büyük âlemde her ne var ise, onun benzeri bu küçük
âlemde de bulunmuştur. Nitekim büyük âlemin, dört denizi bilinmiştir. Onun
gibi insan âleminin dahi dört denizi bulunup, ona uydurulmuştur. Büyük
âlemin dört denizi: Gizli hazine sevgisi, ilk cevher, melekût âlemi ve mülk
âlemidir. İnsan âleminin dört denizi: Baba sülbünde meni, ana rahminde
nutfe, iç ruh ve dış bedendir. Çünkü Hak Teâlâ ezeli sevgisiyle: 'Ben gizli
bir hazine idim, bilinmeyi sevdim,' buyurmuştur. Yani sevgi, âlemin
yaratılma esası olduğunu duyurmuştur. O ilâhî sevgi, büyük âlemin cevher
vücuda gelmiştir. O, büyük âlemin ikinci denizi olmuştur. O cevherin içi ve
dışı vardır ki, içinden felekler ve unsurların hayatı hâsıl olmuştur. O,
melekût âlemidir ki, büyük âlemin üçüncü denizidir. O cevherin dışından
felekler ve unsurlar olan basit cisimler vücuda gelmiştir. O, mülk âlemidir
ki, büyük âlemin dördüncü denizi olmuştur. Onun dört denizi bununla son
bulmuştur.
Yedi gezegen feleğine yüksek babalar; unsurlara ve dört tabiata aşağı
analar denilmiştir. Bu babalar ve analar sürekli hareket kılmaktadır.
Bunlardan üç bileşik vücuda gelmektedir. Nitekim Hak Taâlâ: 'Nun ve kalem,
bir de yazdıklarına andolsun,' /63/1), buyurmuştur. Yani (nun) gizli hazine
sevgisi, (kalem) ilk cevher, (yazdıkları) mülk âleminin müfredatı ve
melekût âleminin mücerretleri olduğunu duyurmuştur. Fertler ile mücerretler
an an yazılmadadır. O yazılmadan, bu bileşik cisimler vücuda gelmededir ki,
bunlar kitabın kelimeleri benzeri hikmetle düzen bulmuştur. İlâhî kelimeler
sonsuz olduğunu, Hak Taâlâ bize lütûyle duyurmuştur. Nitekim Kur'an'da:
'Allah'ın kelimeleri tükenmez,' (31/27), buyurmuştur.
|
|
|