![]() |
#1 |
![]() Cumhurbaşkanı Gül, dün katıldığı bir resepsiyonda, son günlerde özellikle Türk Silâhlı Kuvvetleri ile ilgili ‘tasvip etmediği’ yazılar yayınlandığını ifade ederek “Kurumları haksız yere yıpratmayın” dedi. Bu tutumdan rahatsız olduğunu belirten Gül, “TSK’ya lüzumsuz, haksız yakıştırmalar yapılıyor; ölçüsüz ve rahatsız edici değerlendirmeler yapılıyor. Bunlar yanlış şeyler” diyerek TSK’ya sahip çıktı. Başbakan Erdoğan’dan sonra Cumhurbaşkanı Gül’ün de TSK’ya sahip çıkmasını ve yıpratılmamasını istemesini doğru buluyoruz. Her ne sebeple olursa olsun, son günlerde meydana gelen olaylarla üzücü bir süreçten geçen TSK’ya devletin başının sahip çıkması isabetli bir tavırdır. Her zaman ifade ediyoruz: Devletin en önemli kurumlarından biri olan ‘Türk Ordusu’nun yıpratılmaması için azamî itina göstermeliyiz. Orduda yanlış işler yapanlar, görevinin dışına çıkarak siyasete müdahale edenler, darbe hazırlıklarında bulunanlar ve suç işleyenler çıkabilir. Ancak, bu yanlışları yapanlarla gerçek vazifesinin başında bulunan şerefi askerimizi, özellikle ordunun tüzel kişiliğini ayırt etmek lâzımdır. *** Medyamızda, TSK’yı yıpratmak için kasıtlı neşriyatta bulunan kişilerin bulunduğunu biliyoruz. Lâkin, TSK’daki bazı yetkili ve ilgililerin yanlış tutumunun da bu yıpranma sürecinde etkili olduğu muhakkaktır. Özellikle ara rejim dönemlerinde teşkil edilen hukuk dışı yapılanmalar ve askeri meşru görevi dışına çıkaran olağandışı uygulamalar, ne yazık ki bu yıpratılmada önemli olmuştur. 28 Şubat Dönemi’nde, TSK içindeki illegal cunta kuruluşu olan ‘Batı Çalışma Grubu’nu sert şekilde eleştirdiğim için DGM’lerde ve Ağır Ceza Mahkemeler’inde defalarca yargılanmıştım. Yargılandığım mahkemeler, TSK’ya, ‘Batı Çalışma Grubu’ hakkında sorular sorarlardı. Buna karşılık TSK mercileri, ya hiç cevap vermezler, ya da böyle bir kuruluşun olmadığını söylerlerdi. Bir defasında bir mahkemeye ‘askerî bir heyettir’ cevabını vermişlerdi. Halbuki ben, 28 Temmuz 1997 tarihinde yaptığım basın açıklamasında 28 Şubat Cuntası’nı bütün ayrıntılarıyla anlatmış ve ‘Batı Çalışma Grubu’ imzalı, Genelkurmay antetli resmî yazıları göstermiştim. Sonra ne oldu biliyor musunuz? DGM savcıları benim darbe ihbarıma aldırmayıp, ‘devlet sırrını ifşa’dan aleyhimde dâva açtılar. *** 28 Şubat’ın ünlü Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman Paşa yakın dostumdu. MGK Genel Sekreterliğinde tümgeneral olarak çalışırken tanışmıştık. Jandarma Genel Komutanı olarak atandığı zaman tebrike gittiğimde, ‘JİTEM’ hakkında görüşünü sormuştum. ‘Öyle bir teşkilât yok’ şeklindeki kesin beyanı üzerine, daha sona benimle yapılan röportajlarda bu söze atıfta bulunarak konuşmuştum. Koman Paşa, üstelik korgeneralliği sırasında MİT Müsteşarlığı da yapmıştı. Daha sonra, böyle bir teşkilâtın olduğu, Güneydoğu’da birçok operasyon düzenlediği, Hizbullah’ın kuruluşunda rol oynadığı açığa çıkmıştı. Bu konuyla yakından ilgili çevreler, daha önce Jandarma Genel Komutanlığı’nda ‘JİTEM’adlı bir istihbarat biriminin bulunduğunu, bu isim altında resmî yazılar yazıldığını, hattâ kurum içi eski telefon rehberlerinde bile bunun görülebileceğini ifade ediyor. 2005 yılında yapılan bir kanun değişikliği ile, Jandarma Genel Komutanlığı’ndaki bu birimin adı değiştirilerek ‘Jandarma İstihbarat Başkanlığı’ hâline getirilmiş... Son olarak, Genelkurmay Başkanlığı’nın bir mahkemeye cevabî yazısında, ‘Başkanlığımız bünyesinde kurulu JİTEM isimli bir birim mevcut değildir’ denildiğini görüyoruz. İlk nazarda Genelkurmay’ın bu cevabı doğu bulunabilir. Zira, dar bir yoruma göre JİTEM Genelkurmay bünyesinde değil, Jandarma bünyesinde bulunmuştur. Sonra, hâlen Jandarma bünyesindeki ismi de değiştirilmiştir. Lâkin bu cevap, meselenin asıl mahiyetini es geçip etrafından dolanmak anlamına gelmez mi?... *** TSK’yı haksız yere yıpratmamalıyız, tamam âmennâ... Ancak TSK’nın da bu yıpratılmaya mâruz kalmamak için azamî gayreti göstermesi gerekmez mi? Türkiye’de demokrasiyi yerine oturtmak ve yürütme organı içerisinde Hükûmet-TSK ilişkilerini dengeye kavuşturmak için şu hususların yerine getirilmesi lâzımdır: 1. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Millî Savunma Bakanı ve askerî mahfiller bir araya gelerek âcilen bir değerlendirme toplantısı yapmalıdırlar. 2. Genelkurmay Başkanlığında ve kuvvet komutanlıklarında, Seferberlik Tetkik Kurulu ve benzeri yapılanmalar lağvedilmeli; istihbarat birimlerindeki bilgi ve araştırma destek üniteleri kaldırılmalı; bu birimlerde millî savunma ile doğrudan ilgili askerî istihbarat haricine çıkılmamalıdır. 3. Jandarma Genel Komutanlığı sivilleştirilerek Genelkurmay irtibatı kesilmeli ve tamamen İçişleri Bakanlığı bünyesine alınmalıdır. 4. Yargıda iki başlılık kaldırılmalı; Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesi lağvedilmeli; TSK içinde sadece disiplin suçlarına bakılabilmelidir. Radikal
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|