Kimi okur Siyonist olur, kimi de Piyanist! HASAN KARAKAYA - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

**selahattin_ay** · 12-19-2007, 15:22

öteden beri şaşmışımdır!.. İlk emri "oku" olan bir "din" için, niye "geri kalma sebebi" demişlerdir, hep şaşmışımdır... O din ki; ashab-ı kirama "okumayı" öğreten müşriklerin "esaret"ine son vermiştir...
Yine o din ki; "ilim çin'de bile olsa gidip aranmasını" emretmiştir...
Ve yine, o din ki; "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" demiştir!..
Hiç, böyle bir din, evet İslâmiyet "bilmeme"nin, "öğrenmeme"nin, "geri kalma"nın müsebbibi olarak görülebilir, gösterilebilir mi?..
Hayatımızı devam ettirmek için "hava"ya, "su"ya, "ekmeğe" ne kadar ihtiyacımız varsa, "bilgi"ye, "okuma"ya ve "eğitim"e de en az o kadar muhtacız.
Yaşadığı dönemi "Saadet Asrı"na çeviren Peygamber Efendimiz'e (sav) inen ilk emir de "Oku" olmuştur.
Allah'ın her şeyden önce insana "oku" demesi, İslâm'ın bilgiye, eğitime, kitap okumaya, kısacası “bilim”e verdiği önemi gösterir.
Sevgili Peygamberimiz de bir hadis-i şeriflerinde "Kim ilim öğrenmek için bir yola çıkarsa, Allah ona cennetin yolunu kolaylaştırır" buyurarak, okumanın ve ilmin önemini vurgulamıştır...
Peki, böyle bir din, hiç "geri kalma"nın sebebi gösterilebilir mi?..
Hele de, o din;
"İki günü birbirine eşit olan ziyandadır" diyorsa!..
Meşhur sözdür:
"Müslümanlar dinden uzaklaştıkça, Hıristiyanlar ise dine sarıldıkça kaybettiler!"
Doğrusu da budur...
çünkü Hıristiyanların dini "tahrif" edilmiştir, "orijinalite"si kalmamıştır... Ama İslâmiyet, Allah'ın koruması ve izni ile "Kıyamet'e kadar" ilk haliyle, yani bozulmadan devam edecektir!..
"Müslüman" olan buna inanır!..
Ama "Müslüman" olmayan veya "Sözde Müslüman, özde Ateist" olanlar; İslâm'ın ilk emrinin "oku" demek olduğunu bilmezden/tanımazdan gelirler ve "bildiklerini okurlar!"
Bildikleri ise;
"Batının dolduruşları"dır!..
Oysa İslâm;
"Oku" der; "Seni Yaratan Allah'ın adıyla oku!"
"Allah'ın adıyla okuyan" herkes "Müslüman" oldu!.. Allah'ı bilmeden/tanımadan okuyanlar ise ya "piyanist" oldular, ya da "siyonist!"
Kimi "Marksist" oldu, kimi de "Ateist!"
Bazı okuyanlar da var ki;
Belki "vali" oldular ama "adam olamadılar!"
Yine, bazı okuyanlar var ki;
Kendilerini bir matah zannettiler... İnsanlara ve yaşadıkları ülkeye ya "Uranüs" gezegeninden baktılar, ya da "anüs"lerinden!..
Bu da gösteriyor ki;
"Okumak"la iş bitmiyor!..
Okuyacaksan, "Allah'ın adıyla" okuyacak ve asla "öz"ünü" kaybetmeyeceksin!..
İlim, "çin'de de olsa" gidip arayacaksın ama, gidip de "çinli" olmayacaksın!..
Okuyup "Vali" olacaksın ama, "köydeki babanı jandarma dipçiği ile huzuruna getirtip" de; "Vali olmuşsun ama, hâlâ adam olamamışsın” dedirtmeyeceksin!..
Kısacası, okuyacaksın okumaya da, "neresinden" ve "nasıl" okuyacaksın?.. Okuyacaksın "hece hece" ama "nece" okuyacaksın?..

öNCE MUSEVİ, SONRA BAŞBAKAN
Meselâ, Sedat Sertoğlu'nun verdiği şu örnek:
İsrail Büyükelçimiz Namık Tan, ABD Kongresi'ndeki Ermeni soykırımının engellenmesi konusunda Kudüs'te İsrailli yetkililerle konuşurken şu örneği vermiş:
"Kendisi de Yahudi olan ABD Dışişleri eski Bakanı Henry Kissinger, Başbakan Golda Meir'e, ben önce Dışişleri Bakanı, sonra Amerikalı ve sonunda Yahudi'yim” demiş.
Onun bu sözlerini sonuna kadar dinleyen dönemin İsrail Başbakanı Golda Meir ise şunları söylemiş muhatabına:
"Sayın bakan, ama biz sağdan sola doğru okuruz."
Ne demek "sağdan-sola" okumak?..
"Ben, önce Yahudiyim" demek!..
Kim diyor bunu?.
"İsrail Başbakanı Golda Meir"
Yani, kadın; bir "İsrailli" olduğunu değil, bir "Başbakan" olduğunu değil, feministler gibi bir "kadın" olduğunu da değil, "Musevi" olduğunu çıkarıyor öne!..
çünkü; "Biz sağdan sola doğru okuruz" demek, "Tevrat"ı hatırlatmak, "Museviliği" hatırlatmak demektir!..
Dahası ABD Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Henry Kissinger'ı uyarmak demektir:
"Sen ABD Dışişleri Bakanı olabilirsin!..
Sen Amerikalı da olabilirsin!..
Ama, şunu unutma: Sen, ilk önce Yahudi'sin!"
Kabul edelim ki; "azınlık" olmalarına rağmen, Museviler böyle bir "şuur"a sahip oldukları için başarılı oldular!..
Kitabı "sağdan-sola" okudukları için, hiç "aşağılık kompleksi"ne kapılmadılar!..
"Tahrif" edilmiş olsa da, sıkı sıkı sarıldılar "din"lerine!..
"Benlik"lerine, "kimlik"lerine öylesine sahip çıktılar ki; "dünyayı parmaklarında oynatma" gücüne ulaştılar!..
İşin özü:
Okudular, çalıştılar ve "azılı bir siyonist" olup, ülkelerine hizmet ettiler!..
Bazıları gibi "piyanist" olup da, ülkelerine ve milletinin inançlarına küfretmediler!..

"THE GOD IS NOW HERE"
Dedim ya, "okumak" çok önemli... Yalnız; "harf"leri, "hece"leri, "kelime"leri, "cümle"leri nasıl okuyacağın, okumaya neresinden başlayacağın çok önemli.
Bilirsiniz, daha ilkokulda öğretirler;
“Oku da baban gibi, eşek olma!”
Burada kastedilen, elbette “baban nasıl okuduysa, sen de öyle oku” demektir!..
Aksi halde; “eşek olursun” demektir!..
Ama “virgül”ü yanlış yere koyarsan, “baba”yı “eşek” yerine koymuş olursun!..
Yani; o okumamış, “eşek” olmuştur!..
Sen bari “oku” da, “baban gibi eşek olma!”
Ama işin aslı, “okumanın önemi”ni vurgulamaktır!..
Aynen bunun gibi, “okumak”tan ziyade, “nasıl okuyacağın” önemli!..
Geçenlerde Can Aksın yazmıştı:
Bir yönetici semineri veren uzman, “Türklerin dünyada en kötümser milletlerden biri” olduğunu iddia etmiş. Seminerde bulunan “bizimkiler”den hemen itirazlar yükselmiş.
“Peki” demiş uzman, “küçük bir test yapalım.”
Bitişik sözcüklerden oluşan aşağıdaki cümleyi birkaç saniyeliğine gösterip yöneticilerden okumalarını istemiş: “THEGODISNOWHERE”
Bizim katılımcıların hepsi, bu cümleyi;
“THE GOD IS NO WHERE” diye okumuş.
Yani “Tanrı hiçbir yerde değil” şeklinde.
Uzman acı acı gülümsemiş;
“Tam beklediğim gibi” diye mırıldanmış.
Batı ülkelerindeki seminerlerde katılımcılar bu cümleyi şöyle okurlarmış: “THE GOD IS NOW HERE”
Yani; “Tanrı şimdi burada”
İşte bütün mesele burada!.. İşin sırrı burada!..
Evet, “THEGODISNOWHERE” kelimesinin nasıl okunacağında...
Hemen hepimiz biliyoruz ki; kendilerini “aydın” ve “aydınlanmacı” gören/gösteren zevat, bu kelimeyi yıllar yılı “Tanrı hiçbir yerde değil” şeklinde okudu!..
Malûm “piyanist”ler de böyle okudu, tanrı tanımaz “Ateist” ve “Marksist”ler de!..
İnsanımıza da böyle okutmaya çalıştılar!..
“Türk aydını”(!)nı bu şekilde aydınlatan(!) Batılı aydınlatmacılar ise, bu kelimeyi “Tanrı şimdi burada” şeklinde okudular!..
Uzun lafın kısası;
Bu kelimeyi Musevi okudu “siyonist” oldu, “sözde Müslümanlar” okudu, “piyanist” oldu!..
Hiç okumayanlar ise;
Ona-buna “piyon-ist” oldular!..
Hâlâ “piyon” olarak kullanılıyorlar!..

---------------

İlyas’ı Say, Fazıl’ı Say’ma!
Dün, Karadeniz Bölgesi Temsilcimiz İlyas Say aradı... üzgündü, perişandı..."Soyadımı değiştireceğim" diyordu; "İyice bunaldım... Okurlarımız, kaç gündür Fazıl Say'la bir akrabalığım olup-olmadığını soruyorlar!.. İnanın, telefonlara cevap vermekten iş yapamaz oldum!"
Hayır, İlyas Say'ın, "Piyanist Fazıl Say" ile hiçbir akrabalığı, hiçbir yakınlığı yoktur!.. Fazıl Say, "bu ülkeyi terketmeyi" düşünecek kadar "nefret" içindedir!.. Bizim İlyas Say ise; uğruna ölecek kadar sever bu ülkeyi ve insanlarını!..
İlyas Say, kiraz ve vişneyi sever, Fazıl Say ise, Hande Ataizi gibi kadınlarla "aşna-fişne"yi sever!..
İlyas Say, "Amerikan emperyalizmi"nden nefret eder, "Afganistan ve Irak'ın işgali"ni şiddetle protesto eder!..
Fazıl Say ise, "ABD'nin Afganistan'da üç-beş(!) kız çocuğunu öldürmesi"ne alkış tutar!..
Kısacası, İlyas Say ile Fazıl Say arasında "soyadı benzerliği"nden başka hiçbir bağlantı yoktur!..
İlyas Say, "bu ülkenin çocuğu"dur... Fazıl Say'ın ise, "hangi ülkenin çocuğu" olduğunu, Türkiye'yi terkedince öğreneceğiz!..

**Sukût-u_Hayal** · 12-19-2007, 16:51

muhteşem bir yazı .....

bazılarının anlayamadığı veya anlamak istemediği gerçekleri çok net ifade etmiş...

"Okudular, çalıştılar ve "azılı bir siyonist" olup, ülkelerine hizmet ettiler!..
Bazıları gibi "piyanist" olup da, ülkelerine ve milletinin inançlarına küfretmediler!.."

**selahattin_ay** · 12-19-2007, 17:05

cok guzel bir yazi gercekten

Bu kelimeyi Musevi okudu “siyonist” oldu, “sözde Müslümanlar” okudu, “piyanist” oldu!..
Hiç okumayanlar ise;
Ona-buna “piyon-ist” oldular!..
Hâlâ “piyon” olarak kullanılıyorlar!..

Allah im bize senin bize emrettigin sekilde okumayi nasip et (amin)

**GÜLseven** · 12-19-2007, 17:06

"Okumak"la iş bitmiyor!..
Okuyacaksan, "Allah'ın adıyla" okuyacak ve asla "öz"ünü" kaybetmeyeceksin!.."

Çok güzel bir yazıydı,anlatılmak istenen doğrular,en iyi anlatım tarzıyla en güzel bu kadar anlatılabilirdi...

Teşekkürler paylaşımın için Selahattin...

12-20-2007, 00:28

Hasan Abi her zamanki gibi şov yapmış. Emeğine sağlık Selahattin kardeş...

12-19-2007, 15:22	#1
Kullanıcı Adı selahattin_ay	Kimi okur Siyonist olur, kimi de Piyanist! HASAN KARAKAYA öteden beri şaşmışımdır!.. İlk emri "oku" olan bir "din" için, niye "geri kalma sebebi" demişlerdir, hep şaşmışımdır... O din ki; ashab-ı kirama "okumayı" öğreten müşriklerin "esaret"ine son vermiştir... Yine o din ki; "ilim çin'de bile olsa gidip aranmasını" emretmiştir... Ve yine, o din ki; "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" demiştir!.. Hiç, böyle bir din, evet İslâmiyet "bilmeme"nin, "öğrenmeme"nin, "geri kalma"nın müsebbibi olarak görülebilir, gösterilebilir mi?.. Hayatımızı devam ettirmek için "hava"ya, "su"ya, "ekmeğe" ne kadar ihtiyacımız varsa, "bilgi"ye, "okuma"ya ve "eğitim"e de en az o kadar muhtacız. Yaşadığı dönemi "Saadet Asrı"na çeviren Peygamber Efendimiz'e (sav) inen ilk emir de "Oku" olmuştur. Allah'ın her şeyden önce insana "oku" demesi, İslâm'ın bilgiye, eğitime, kitap okumaya, kısacası “bilim”e verdiği önemi gösterir. Sevgili Peygamberimiz de bir hadis-i şeriflerinde "Kim ilim öğrenmek için bir yola çıkarsa, Allah ona cennetin yolunu kolaylaştırır" buyurarak, okumanın ve ilmin önemini vurgulamıştır... Peki, böyle bir din, hiç "geri kalma"nın sebebi gösterilebilir mi?.. Hele de, o din; "İki günü birbirine eşit olan ziyandadır" diyorsa!.. Meşhur sözdür: "Müslümanlar dinden uzaklaştıkça, Hıristiyanlar ise dine sarıldıkça kaybettiler!" Doğrusu da budur... çünkü Hıristiyanların dini "tahrif" edilmiştir, "orijinalite"si kalmamıştır... Ama İslâmiyet, Allah'ın koruması ve izni ile "Kıyamet'e kadar" ilk haliyle, yani bozulmadan devam edecektir!.. "Müslüman" olan buna inanır!.. Ama "Müslüman" olmayan veya "Sözde Müslüman, özde Ateist" olanlar; İslâm'ın ilk emrinin "oku" demek olduğunu bilmezden/tanımazdan gelirler ve "bildiklerini okurlar!" Bildikleri ise; "Batının dolduruşları"dır!.. Oysa İslâm; "Oku" der; "Seni Yaratan Allah'ın adıyla oku!" "Allah'ın adıyla okuyan" herkes "Müslüman" oldu!.. Allah'ı bilmeden/tanımadan okuyanlar ise ya "piyanist" oldular, ya da "siyonist!" Kimi "Marksist" oldu, kimi de "Ateist!" Bazı okuyanlar da var ki; Belki "vali" oldular ama "adam olamadılar!" Yine, bazı okuyanlar var ki; Kendilerini bir matah zannettiler... İnsanlara ve yaşadıkları ülkeye ya "Uranüs" gezegeninden baktılar, ya da "anüs"lerinden!.. Bu da gösteriyor ki; "Okumak"la iş bitmiyor!.. Okuyacaksan, "Allah'ın adıyla" okuyacak ve asla "öz"ünü" kaybetmeyeceksin!.. İlim, "çin'de de olsa" gidip arayacaksın ama, gidip de "çinli" olmayacaksın!.. Okuyup "Vali" olacaksın ama, "köydeki babanı jandarma dipçiği ile huzuruna getirtip" de; "Vali olmuşsun ama, hâlâ adam olamamışsın” dedirtmeyeceksin!.. Kısacası, okuyacaksın okumaya da, "neresinden" ve "nasıl" okuyacaksın?.. Okuyacaksın "hece hece" ama "nece" okuyacaksın?.. öNCE MUSEVİ, SONRA BAŞBAKAN Meselâ, Sedat Sertoğlu'nun verdiği şu örnek: İsrail Büyükelçimiz Namık Tan, ABD Kongresi'ndeki Ermeni soykırımının engellenmesi konusunda Kudüs'te İsrailli yetkililerle konuşurken şu örneği vermiş: "Kendisi de Yahudi olan ABD Dışişleri eski Bakanı Henry Kissinger, Başbakan Golda Meir'e, ben önce Dışişleri Bakanı, sonra Amerikalı ve sonunda Yahudi'yim” demiş. Onun bu sözlerini sonuna kadar dinleyen dönemin İsrail Başbakanı Golda Meir ise şunları söylemiş muhatabına: "Sayın bakan, ama biz sağdan sola doğru okuruz." Ne demek "sağdan-sola" okumak?.. "Ben, önce Yahudiyim" demek!.. Kim diyor bunu?. "İsrail Başbakanı Golda Meir" Yani, kadın; bir "İsrailli" olduğunu değil, bir "Başbakan" olduğunu değil, feministler gibi bir "kadın" olduğunu da değil, "Musevi" olduğunu çıkarıyor öne!.. çünkü; "Biz sağdan sola doğru okuruz" demek, "Tevrat"ı hatırlatmak, "Museviliği" hatırlatmak demektir!.. Dahası ABD Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Henry Kissinger'ı uyarmak demektir: "Sen ABD Dışişleri Bakanı olabilirsin!.. Sen Amerikalı da olabilirsin!.. Ama, şunu unutma: Sen, ilk önce Yahudi'sin!" Kabul edelim ki; "azınlık" olmalarına rağmen, Museviler böyle bir "şuur"a sahip oldukları için başarılı oldular!.. Kitabı "sağdan-sola" okudukları için, hiç "aşağılık kompleksi"ne kapılmadılar!.. "Tahrif" edilmiş olsa da, sıkı sıkı sarıldılar "din"lerine!.. "Benlik"lerine, "kimlik"lerine öylesine sahip çıktılar ki; "dünyayı parmaklarında oynatma" gücüne ulaştılar!.. İşin özü: Okudular, çalıştılar ve "azılı bir siyonist" olup, ülkelerine hizmet ettiler!.. Bazıları gibi "piyanist" olup da, ülkelerine ve milletinin inançlarına küfretmediler!.. "THE GOD IS NOW HERE" Dedim ya, "okumak" çok önemli... Yalnız; "harf"leri, "hece"leri, "kelime"leri, "cümle"leri nasıl okuyacağın, okumaya neresinden başlayacağın çok önemli. Bilirsiniz, daha ilkokulda öğretirler; “Oku da baban gibi, eşek olma!” Burada kastedilen, elbette “baban nasıl okuduysa, sen de öyle oku” demektir!.. Aksi halde; “eşek olursun” demektir!.. Ama “virgül”ü yanlış yere koyarsan, “baba”yı “eşek” yerine koymuş olursun!.. Yani; o okumamış, “eşek” olmuştur!.. Sen bari “oku” da, “baban gibi eşek olma!” Ama işin aslı, “okumanın önemi”ni vurgulamaktır!.. Aynen bunun gibi, “okumak”tan ziyade, “nasıl okuyacağın” önemli!.. Geçenlerde Can Aksın yazmıştı: Bir yönetici semineri veren uzman, “Türklerin dünyada en kötümser milletlerden biri” olduğunu iddia etmiş. Seminerde bulunan “bizimkiler”den hemen itirazlar yükselmiş. “Peki” demiş uzman, “küçük bir test yapalım.” Bitişik sözcüklerden oluşan aşağıdaki cümleyi birkaç saniyeliğine gösterip yöneticilerden okumalarını istemiş: “THEGODISNOWHERE” Bizim katılımcıların hepsi, bu cümleyi; “THE GOD IS NO WHERE” diye okumuş. Yani “Tanrı hiçbir yerde değil” şeklinde. Uzman acı acı gülümsemiş; “Tam beklediğim gibi” diye mırıldanmış. Batı ülkelerindeki seminerlerde katılımcılar bu cümleyi şöyle okurlarmış: “THE GOD IS NOW HERE” Yani; “Tanrı şimdi burada” İşte bütün mesele burada!.. İşin sırrı burada!.. Evet, “THEGODISNOWHERE” kelimesinin nasıl okunacağında... Hemen hepimiz biliyoruz ki; kendilerini “aydın” ve “aydınlanmacı” gören/gösteren zevat, bu kelimeyi yıllar yılı “Tanrı hiçbir yerde değil” şeklinde okudu!.. Malûm “piyanist”ler de böyle okudu, tanrı tanımaz “Ateist” ve “Marksist”ler de!.. İnsanımıza da böyle okutmaya çalıştılar!.. “Türk aydını”(!)nı bu şekilde aydınlatan(!) Batılı aydınlatmacılar ise, bu kelimeyi “Tanrı şimdi burada” şeklinde okudular!.. Uzun lafın kısası; Bu kelimeyi Musevi okudu “siyonist” oldu, “sözde Müslümanlar” okudu, “piyanist” oldu!.. Hiç okumayanlar ise; Ona-buna “piyon-ist” oldular!.. Hâlâ “piyon” olarak kullanılıyorlar!.. --------------- İlyas’ı Say, Fazıl’ı Say’ma! Dün, Karadeniz Bölgesi Temsilcimiz İlyas Say aradı... üzgündü, perişandı..."Soyadımı değiştireceğim" diyordu; "İyice bunaldım... Okurlarımız, kaç gündür Fazıl Say'la bir akrabalığım olup-olmadığını soruyorlar!.. İnanın, telefonlara cevap vermekten iş yapamaz oldum!" Hayır, İlyas Say'ın, "Piyanist Fazıl Say" ile hiçbir akrabalığı, hiçbir yakınlığı yoktur!.. Fazıl Say, "bu ülkeyi terketmeyi" düşünecek kadar "nefret" içindedir!.. Bizim İlyas Say ise; uğruna ölecek kadar sever bu ülkeyi ve insanlarını!.. İlyas Say, kiraz ve vişneyi sever, Fazıl Say ise, Hande Ataizi gibi kadınlarla "aşna-fişne"yi sever!.. İlyas Say, "Amerikan emperyalizmi"nden nefret eder, "Afganistan ve Irak'ın işgali"ni şiddetle protesto eder!.. Fazıl Say ise, "ABD'nin Afganistan'da üç-beş(!) kız çocuğunu öldürmesi"ne alkış tutar!.. Kısacası, İlyas Say ile Fazıl Say arasında "soyadı benzerliği"nden başka hiçbir bağlantı yoktur!.. İlyas Say, "bu ülkenin çocuğu"dur... Fazıl Say'ın ise, "hangi ülkenin çocuğu" olduğunu, Türkiye'yi terkedince öğreneceğiz!..

12-19-2007, 16:51	#2
Kullanıcı Adı Sukût-u_Hayal	Kimi okur Siyonist olur, kimi de Piyanist! HASAN KARAKAYA muhteşem bir yazı ..... bazılarının anlayamadığı veya anlamak istemediği gerçekleri çok net ifade etmiş... "Okudular, çalıştılar ve "azılı bir siyonist" olup, ülkelerine hizmet ettiler!.. Bazıları gibi "piyanist" olup da, ülkelerine ve milletinin inançlarına küfretmediler!.."

12-19-2007, 17:05	#3
Kullanıcı Adı selahattin_ay	Kimi okur Siyonist olur, kimi de Piyanist! HASAN KARAKAYA cok guzel bir yazi gercekten Bu kelimeyi Musevi okudu “siyonist” oldu, “sözde Müslümanlar” okudu, “piyanist” oldu!.. Hiç okumayanlar ise; Ona-buna “piyon-ist” oldular!.. Hâlâ “piyon” olarak kullanılıyorlar!.. Allah im bize senin bize emrettigin sekilde okumayi nasip et (amin)

12-19-2007, 17:06	#4
Kullanıcı Adı GÜLseven	Kimi okur Siyonist olur, kimi de Piyanist! HASAN KARAKAYA "Okumak"la iş bitmiyor!.. Okuyacaksan, "Allah'ın adıyla" okuyacak ve asla "öz"ünü" kaybetmeyeceksin!.." Çok güzel bir yazıydı,anlatılmak istenen doğrular,en iyi anlatım tarzıyla en güzel bu kadar anlatılabilirdi... Teşekkürler paylaşımın için Selahattin...

12-20-2007, 00:28	#5
Kullanıcı Adı CeVHeR	Kimi okur Siyonist olur, kimi de Piyanist! HASAN KARAKAYA Hasan Abi her zamanki gibi şov yapmış. Emeğine sağlık Selahattin kardeş...

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)