AK Gençliğin Buluşma Noktası
Osmanlı Tarihi (AK Parti) Osmanlı Devleti ve Osmanlı kültürü.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 05-13-2008, 17:37   #1
Kullanıcı Adı
LüGaT
Standart Osmanlı'da Vakıf Anlayışı
Tarihteki vakıflar, günümüzün sivil toplum örgütlerine benzer.
Bu vakıflar vesilesiyle Müslüman toplumlarda
birlik ve beraberlik sağlanmıştır.
Vakıf hizmetleri canlı cansız
bütün varlığa hizmet götürme düşüncesi etrafında şekillenmiştir.
Kalbleri sevgi ve şefkatle dolu Osmanlı insanları kurduğu vakıflarla
sadece insanı değil, kuşları bile düşünmüştür.
Kuşların barınması için yaptırılan ‘kuş evleri’
bol güneş alan rüzgârsız cephelerin yüksek yerlerine yerleştirilmiştir.
Bu inceliği gösteren milletimiz elinin uzandığı her
yerde kurduğu vakıf müesseseleriyle toplumun ihtiyaçlarını gidermeye çalışmıştır.

16. asır başlarında Osmanlı topraklarının
beşte birini vakıf arazileri oluşturmaktaydı.
Osmanlı döneminde kayıtlara geçen vakıf sayısı
26.300 civarındadır. Osmanlı Devleti’nde din, dil ve ırk farkı
gözetilmeksizin gerçekleştirilen vakıf hizmetlerine
gayrımüslimler bile bîgane kalmamıştır.

Fransız Comte de Bonneval:
“Osmanlı ülkesinde, verimsiz ağaçların
sıcaktan kurumasına meydan vermemek üzere,
her gün sulanmaları için işçilere para vakfedecek kadar
çılgın Türkler görmek mümkündür.” der.1
1 1550’li yıllarda Avusturya elçisi Busbeck ise:
“Türkiye’de her şey insanileşmiş, her katı yumuşamıştır.
Hayvanlar bile.” ifadeleriyle bunu doğrular.
Osmanlı topraklarına yaptığı seyahati yazıya döken Hans Lewenklaw:
“Türkler, yalnızca yoksullara karşı iyiliksever olmakla yetinmezler;
onlar caddeleri onarırlar,
yolcuların istifade etmesi için çeşmeler yaparlar;
Müslüman olsun olmasın herkesin iyiliği için,
hastahane, otel, hamam, köprü ve cami inşa ettirirler.”2
şeklindeki tespitleriyle Osmanlı’daki
vakıf anlayışının çerçevesini çizmeye çalışır.
Moradjea D’ohsson’a göre bu köklü
hayırseverliğin menşei İslâmdır.
D’ohsson eserinde sözlerini şöyle noktalar:
“Kur’ân, Türkleri, dünyanın en hayırseveri hâline getirmiştir.3

2. Mahmut’un: “Ben tebâmın Müslümanını câmide,
Hristiyanını kilisede, Mûsevisini de havrada fark ederim,
aralarında başka bir fark yoktur,
cümlesi hakkında muhabbet ve adâletim kavidir
ve hepsi hakiki evlâdımdır.”4 şeklindeki beyanı da,
D’ohsson’nun sözlerini doğrulamaktadır.
Osmanlı toplum yapısında Katolik, Ermeni, Rum, Gregoriyan vs.
gibi başka dinlere mensup vatandaşların mahalleleri,
Müslümanlarınkinden genelde ayrı idi.
Bununla beraber zaman zaman Müslümanlarla
gayrımüslimlerin aynı mahallede oturdukları da oluyordu.
Müslümanlarla gayrımüslimlerin ayrı mahallelerde
oturmaları eşitsizlik gibi görünse de, bu yerleşim
düzeni sayesinde azınlıklar kendi inançlarını açıktan
ve rahat bir şekilde yaşama imkânı bulmuş;
Müslüman halk içerisinde asimile olmadan
kendi kültürlerini yaşatabilmişlerdir.

Diğer bir seyyah Jean Thevenot,
bu hususla alâkalı tespitlerini şöyle ifade eder:
“Türkler çok yardımseverdir. Onlar dinlerine bakmaksızın,
bütün düşkünlere yardım ettiklerinden
toplumda dilenci sayısı azdır:
Yalnızca zenginlerin verdiği sadakaların
dilencileri yok ettiğini söylemiyorum;
ancak bildiğim kadarıyla başka faktörler de vardır.
Meselâ Büyük sultan tarafından desteklenen birçok Türk,
az bir harcama ile yaşıyorlar,
az çeşit ile büyük sofralar kuruyorlar,
pilav, biraz et ve hoşaf hatırı sayılır bir
ziyafet için yeterli oluyor.
Diğer hayırseverler ise, varlıklarını, hastahane,
köprü, kervansaray, ana yollara su getirme
gibi işler için bağışlıyorlar.
Birçok hayırsever daha hayatta iken kamu yapıları inşa ettiriyor;
maddî imkânı pek iyi olmayanlar ise,
ana yolların ve su hatlarının onarımı,
su depolarının doldurulması gibi işlerde vazife alıyorlar.
Buna da gücü yetmeyen fakir ve güçsüz kimseler
yoldan geçen yabancılara
yol göstererek hizmetten geri kalmıyorlar.”5


Osmanlı’da su ihtiyacı da büyük bir nispette
vakıflar vasıtasıyla karşılanıyordu.
Fatih zamanında Halkalı Köyü ile Cebeci Köyü
arasındaki alandan, Kanûnî zamanında
Belgrat Ormanı Havzası’ndan,
2. Abdülhamid zamanında ise Kemerburgaz tarafından
İstanbul’a getirilen çeşme sularının hemen
hepsi vakıf eserleri olarak inşa edilmiştir.6
Büyük hizmetlerin vakıflarla karşılandığı
Osmanlıda yalnız askerî hizmetler
(yollar, köprüler, kaleler, kışlalar, silâh fabrikaları)
devlet tarafından veriliyordu.

Cami, mescit, çeşme, yol, köprü, kütüphane ve
kabristan gibi hayır müesseselerini
yoksul ve zenginler birlikte kullanırdı.
Bununla birlikte vakıflar tarafından yaptırılan imaret,
misafirhâne, ve hastahaneler doğrudan yoksullara hizmet veriyordu.
Vakıfların kontrolündeki mektep ve medrese
gibi eğitim kurumlarında (özellikle sıbyan mekteplerinde),
fakirler öncelik hakkına sahipti.

Sosyal hizmet vermek maksadıyla kurulan
vakıflarda muhtaçlara aylık bağlanır,
eğitim çağındaki öksüz ve yetim öğrenciler giydirilir,
dul ve yetimler evlendirilir,
kimsesiz şehit eşleri çocuklarıyla birlikte barındırılırdı.

Sultan Ahmed Camii İmareti’nde, sadece insanlar için değil,
kuşlar için bile yerler yapılmıştı.
İmaret vakfiyesinde, artmış ve yenmeyecek
durumda olan yemeklerin kuşlar için yapılmış yerlere dökülmesi yazılı bulunmaktadır.7

Hayvanlara bile bu şekilde şefkat gösteren
Osmanlı insanının, kendinden
farklı kimselere ayrı muamele etmeleri söz konusu olamazdı.
1874 senesinde İstanbul’u ziyaret eden
İtalyan seyyah Edmando De Amicis şunları söylemiştir:
“Sultanların veya şahısların hayratıyla
beslenen sayılamayacak kadar çok güvercin sürüsü var.
Türkler, kuşları himaye edip beslerler.
Kuşlar da onların evlerinin etrafında,
denizin üstünde ve mezarların arasında şenlik eder.
İstanbul’un her yerinde, insanın etrafında uçuşan kuşlar vardır.”8


1611 Haziran’ında Polonyalı rahip Simeon,
Edirne’de şahit olduklarını şöyle anlatır:
“İstanbul-Edirne yolunun iki tarafı kâmilen kaldırım döşelidir.
Her dinlenme noktasında han,
hastahane, kervansaray ve hamamlar vardır.
Her menzildeki imâretlerde yolculara günde
iki öğün bedava pilav, yahni (et),
zerde ve iki fodla(ekmek) verilmektedir.
Hayvanlar aynı şekilde bedâva bakılmaktadır.
Kervan, bin kişilik olsa gene aynı ihtimam gösterilmektedir.”9

15. asrın ilk yıllarında Bursa’da yedi imâret vardı.
Alman seyyahı Schiltberger’e göre bu imâretlerde
“Hristiyan, Mûsevî veya putperest olmasına bakılmaksızın,
her yoksul, yiyip içebiliyordu.” Yine bir Yahudi hacısı olan
Samuel Ben Davit Yemşel, 17. asır ortalarında (1641-1642)
üç arkadaşıyla Mısır’dan İstanbul’a kadar
67 gün yolculuk yaptıklarını; yolculuk boyunca
(Kahire, Kudüs, Nablus, Şam, Humus, Hama, Halep, Antakya, İstanbul)
yol güzergahında her gece bir han veya kervansaray
bulduklarını ve buralarda misafir edildiklerini,
bunlardan mahrum iki küçük kasabada ise,
yolculara tahsis edilmiş misafir odalarında ağırlandıklarını,
köylüler tarafından kendilerine yemek ikram edildiğini belirtmektedir.10


Polonyalı seyyah Simeon ise konuyla alâkalı intibalarını:
“Türkler o kadar hayır seven bir millettir ki,
her sokak başına bir çeşme yapmışlar ve
gelen geçenin içebilmesi için yanlarına taslar koymuşlardır.
Köylerde, yol kenarlarında ve hattâ çöllerde
bile soğuk su çeşmeleri yapmışlardır.”11 şeklinde dile getirmiştir.


Alıntıdır.(Ziyaeddin Ali)

1. Topbaş, O. Nuri, “Vakıf Hizmet İnfak”, İstanbul, 2002, s. 31, s. 29
2. Hans Lewenklaw, Von Amelbeurn,“Neuwe Chronica Turkiscer Nation..”Frakfurt, 1595
3. Kaynar, Reşat, “Mustafa Reşit Paşa ve Tanzimat”, Ankara 1985, s.100.
4. Moradjea D’Ohsson, “Tableau General del Empire Otoman”, (VI, 302)
5. Thevenot, Jean, “Voyage du Levant”, 1665 s. 82.
6. Sakaoğlu, Necdet, “Osmanlı Dünyasından Yansımalar”, s.256, 257, 258
7. Öz, Tahsin, “Yurdumuzda Tesis (vakıf)”, Vakıflar Dergisi (1973), X, 133.
8. Edmando De Amicis, İstanbul 1874, trc. Beynun Akyavaş, Ankara 1981, s.133
9. Öztuna, Yılmaz, X, 285 Büyük Türkiye Tarihi, 1978
10. Bernard Lewis, “1641-1642 de bir Karayit’in Türkiye Seyahatnamesi”, Türkçeye çev. F. Selçuk, “Vakıflar Dergisi”, Ankara 1956, c.III, s.97-106
11. “Polonyalı Simeon’un Seyahatnamesi”, terc. ve notlar H.D.Andreasyon,İst. 1964. s.13

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi