![]() |
#1 |
![]() YAŞAMAK İSTEYEN YOK MU? Her gün onlarca ölüyoruz. Sanki bir ölüm fırtınası esiyor. Önceden de böyle miydi, yoksa iletişim kanalları açık olduğu için mi bu ölüm haberlerini duyuyoruz? Yani çok fazla ölüm haberi duyduğumuz için mi içimizde dışarıda bir “Ölüm fırtınası esiyor” psikolojisine kapılıyoruz? Yoksa gerçekten her gün onlarca mı ölüyoruz? Her gün onlarca yalnız kalıyoruz. Sanki bir yalnızlık fırtınası kasıp kavuruyor ortalığı. Önceden de böyle miydik? Orda yangın, burada terör, şurada köprü çökmesi, şurada yurt yıkılması, öbür tarafta trafik kazası… Canımız yanıyor. İnsan olmak çok zor. *** İnsan güzel şeyler yazmak istiyor. Parmakları oraya doğru gidiyor ama beyin insanın gözlerine öyle fotoğraflar getiriyor ki bir anda şok oluyorsunuz. Ölümle, parçalanmayla, gerilimle iç içe yaşamak bu olsa gerek. Eğer bir yazarsanız öyle bir ikilemde kalıyorsunuz ki böyle dönemlerde, iki parçaya ayrılıyor, kanlı, acı çeken, kesik kesik soluyan parçanız üzerine; kastan hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi olan yanınız düşüyor. Düştüğü yerde de can çekişmeye başlıyor. [size=14pt]“Şu çöken yurda yapan insanı çökertmeli!” “Bu kayan yolu yapan müteahhidi kaydırmalı!” “Şu yangınları çıkaranları yakmalı!” “Şu bombayı atanları patlatmalı!” Ama o zaman ne farkımız kalacak ki onlardan diye düşünüyorsunuz sonra. *** Niye bu ülke böyle diyorsunuz? Bu güne kadar hep iyi olsun diye uğraştık. Bunları hak etmedik. Ama sonra diyorsunuz ki, “Bunları hak etmedik” sözü büyük bir yalan. Yine ortadan ikiye ayrılıyorsunuz… Sonra bir şey takılıyor kanayan aklınızın en acıyan yanına: Bir yerde hata yaptık ve bu hatayı sürekli tekrarlıyoruz. Kimse de bu hatayı üstlenmiyor. “Biz böyleyiz!” diyor ve geçiyor. Gerçekten biz böyle miyiz? İnsan olmak bu mudur? Her gün onlarca ölmek… Her gün onlarca yalnız kalmak… Gerçekten de insan olmak çok zor. Her şey soluk alıp vermek kadar kolay olsaydı bazı şeyleri kabul etmek de mümkün olabilirdi. Ama değil. Biz bu değiliz. Bu olamayız. Kahredici bir çaresizlikle isyan noktasında kadere boyun eğip, çaresizliğin atıyla kendimizi yok olmaya koşturamayız. Acı kutsandıkça artmaz mı? Öyle ya küçükken bize şöyle öğretmişlerdi: “Kötüyü çağırma?” *** 17 Ağustos depremi sonrası bir slogan içimizi yakan bir haykırış ve yakarış olmuştu: “Sesimi duyan var mı?” Biliyorum, sesimizi duyan var. Ama belki bu safhadan sanırım şöyle bir safhaya geçme zamanı geldi gibi ne desiniz? “Yaşamak isteyen yok mu?” Ali Ulurasba[/size]
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|