AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 10-13-2007, 23:24   #1
Kullanıcı Adı
aksavaşçı
Standart Duygulanmamak mümkün değil.utlaka okuyun.Ahmet Altan-Cami ışıklarına bakan çocuk
Sonra büyüdüm.
İnanmanın huzurundan aklın huzursuzluğuna geçtim.
O çocukluk dönemimden sonra bir daha hiç dindar olmadım, oruç tutmadım, dua etmedim, namaz kılmadım. Lise yıllarında karşımdakinin inançlarına hiç aldırmaz,

herkesin korktuğu bir güçten korkmamanın tuhaf lezzetiyle diğer çocuklarla kıyasıya
tartışırdım, onlar Tanrı’nın varlığını kanıtlamaya çalışırlardı ben
yokluğunu.

Küçük bir çocukken inanmayı ne kadar sevdiysem, ilk gençliğimde de
inanmamayı o kadar sevdim.

Başkaldırmanın müthiş cazibesine kapılmıştım.


Çocukluktan gençliğe geçmeye çalıştığım dönemlerde yazarlık hayalleriyle
dolu olduğumu gören babam, ‘Yanağını cama yapıştırıp, evin çaprazındaki
caminin şerefesinde iftar zamanını haber veren ışıkların yanmasını,
ışıklar yanar yanmaz bunu bağırarak haber verdiğinde büyüklerin aferinini
almak için heyecanla bekleyen bir çocuğu anlatabilir misin’ demişti.

Yaklaşık kırk yıldan beri o çocuk aklımdadır.

Hálá o sahneyi ve o çocuğu en iyi biçimde nasıl anlatacağımı bulamadım.

Ama bu görüntü benim yazarlık temrinlerimden biri oldu.

Babamın kendi çocukluğunun anılarının arasından çıkartıp bana yazı ödevi
olarak verdiği sahneye kendi çocukluğumun anıları da eklendi.

Evimizin hemen karşısındaki küçük cami.

Ramazan geceleri mahallenin çocuklarıyla birlikte gittiğimiz teravih
namazları, camideki büyüklerin bize başka zamanlarda pek de
göstermedikleri bir şefkati göstermeleri, hálá çocuk aklımla ezberlediğim
biçimde söylediğim ‘allah umme salli ala’nın muhteşem melodisiyle dalgalar
gibi kabaran o tuhaf coşku, namaz çıkışında hissettiğimiz o ağırbaşlı
memnuniyet...

Sahur vakti sıcak yataktan gözlerim yarı kapalı kalkıp sobası yakılmış
salonda hazırlanmış sofraya oturuşum, galiba sadece ramazanlarda yapılan o
yumurtaya bulanmış ekmek kızartmaları, demli çay, beni sevgiyle ve gururla
bağrına bastığını düşündüğüm büyük bir kalabalığın parçası olmanın güveni
ve sonsuz bir huzur.

Allah’ı çok sevmiştim.

Ondan benim anlamadığım kelimelerle söz ediyorlardı ama o benim için, beni
sevmesini istediğim temiz yüzlü yaşlı bir dedeydi, oruç tuttuğum
zamanlarda bana gülümsediğini düşünürdüm.

Doğrusu ya ondan pek korkmazdım.

Ama beni sevmesini isterdim.

Ilk kez okulda din hocası cehennemi uzun uzadıya bütün korkunçluğuyla
anlattığında dehşete düşmüştüm, benim teravih namazlarında, iftarlarda,
sahurlarda hissettiklerimle hocanın anlattıkları hiç birbirine
benzemiyordu.

O, beni çok korkutan, bana çok uzak, çok mesafeli, çok gazaplı, benim
çocuk aklımın kavrayamayacağı çok ürkütücü bir güçten bahsediyordu.

Biz dede-torun değildik.

Beni sevmiyordu.

Kötü bir şey yaparsam beni ateşlerin içine atacak, beni yakacak, bana
acılar çektirecekti.

Ben ona hiç böyle şeyler yapmazdım ki, ben onun için hiç böyle cezalar
düşünmezdim ki, ben onu seviyordum, o niye beni ateşlerin içine atmak
istiyordu.

Çok korktuğumu, çok üzüldüğümü hatırlıyorum.

Bir daha uzun yıllar camiye gitmedim.

Din hocası benim çocukluk dünyamın en huzurlu hayalini, o soğuk
yatakhanelerde uyumadan önce dua edip kendisine gülümsediğim, herkes bana
yaramazlık yaptım diye kızdığında kendisine sığındığım ‘yakınımı’ benden
koparmıştı.

Sonra büyüdüm.

Inanmanın huzurundan aklın huzursuzluğuna geçtim.

O çocukluk dönemimden sonra bir daha hiç dindar olmadım, oruç tutmadım,
dua etmedim, namaz kılmadım.

Lise yıllarında karşımdakinin inançlarına hiç aldırmaz, herkesin korktuğu
bir güçten korkmamanın tuhaf lezzetiyle diğer çocuklarla kıyasıya
tartışırdım, onlar Tanrı’nın varlığını kanıtlamaya çalışırlardı ben
yokluğunu.

Küçük bir çocukken inanmayı ne kadar sevdiysem, ilk gençliğimde de
inanmamayı o kadar sevdim.

Başkaldırmanın müthiş cazibesine kapılmıştım.

Hayatın zıpkınlı acılarından beni koruyacak bir güç yoktu artık, her acı
doğrudan tenime yapışıyor, o acıları taşımakta ilahi bir güç bana yardımcı
olmuyordu.

Yirmili yaşlarımda Ankara’da bir işçi kooperatifinde karımla birlikte
epeyce sıkıntılar çekerek yaşarken komşularımız olan bir ‘inançlı
insanlar’ grubuyla karşılaşmıştık.

Gerçekten çok hoş insanlardı, yumuşaktılar, hoşgörülüydüler, benim gençlik
saygısızlıklarımı kibar bir sabırla karşılıyorlardı.

Aralarından bir tanesi eski bir kabadayıydı, iriyarı, güçlü kuvvetli bir
adamdı, epey kavgaya karışmış, günahın her türlüsüne batıp çıkmıştı, sonra
‘inancı’ bulmuştu.

Beni sessizce dinler, ben sözümü bitirince ‘Ahmet, kardeşim’ diye başlardı
lafa, beni ‘doğru yola’ getirmek için uğraşırdı.

Dini korkuyla değil sevgiyle anlatırdı.

Zor günlerdi, babam hapisteydi, kız kardeşim hastaydı, karım hamileydi,
beş kuruş para yoktu, bir yayınevinin zemin katında düzeltmen olarak
çalışıyor, kazandığım paranın çoğunu kiraya veriyordum.

O sırada hayatımdaki en iyi şey o dindar insanlardı.

Dindarları sevdim.

Inançlarını paylaşmadım ama onlara ve inançlarına imrendim.

Bana çocukluğumu, teravih namazlarını, sahurları, iftar sofralarını,
huzuru hatırlatıyorlardı.

Öfkeli değillerdi, çıkarcı değillerdi, haramdan ölesiye korkuyorlardı,
muhtaçlara yardım ediyorlardı, inançlarıyla böbürlenmiyorlar, dini bir
gösterişe döndürmüyorlardı.

Onlara saygı göstermeyi öğrendim.

Kendi inançsızlığımla onları kırmamaya özen gösterdim.

Zor günlerde bir ‘inançsıza’ bağışladıkları dostluğu hiç unutmadım.

Din hakkında düşünmeye başladım, ‘din bir afyondur’ ezberinden ‘din nedir’
sorusuna geçtim, insanların ve toplumların hayatında dinin yerini merak
ettim.

Gerçek bir dindarla, bir müminle, dini gösterişli bir rozet gibi yakasına
takanlar arasındaki farkı gördüm.

Içinde bir vahşetle, bencillikle hatta kötülükle doğan ve ölüm gibi
karanlık bir yok oluşla varlıkları sona eren insanların gelişiminde, yaşama
gücü buluşunda, ahlakı yaratışında, vahşetini sınırlayışında dinin çok
önemli kültürel bir değer olduğunu fark ettim.

Dindar olmadım, inançlı olmadım.

Hálá da değilim.

Hiçbir zaman da olmayacağım herhalde.

Ama din fikrini, gerçek dindarları seviyorum.

Tanrı’yla ilişkim ise anlatılması çok zor çelişkilerle dolu.

Varlığına inanmıyorum ama o varmış gibi hissetmekten hoşlanıyorum, annemin
mezarına gittiğimde dua etmiyorum ama annemi ‘ona’ emanet ediyorum.

Artık ne ölümden ne de ölümden sonrasından korkuyorum ama öldükten sonra
sevecen bir ışıkla karşılaşıp yaramazlık yapmış küçük bir çocuk gibi ona
sığınıp gülümseyeceğimi aklımdan geçiriyorum.

Din hocası cehennemi anlatana kadar süren kuvvetli bir inanca dayalı
‘ilişkim’ şimdi bir başka biçimde sürüyor, onun adına yeryüzünde cehennemi
yaratanları, onun adıyla gösteriş yapanları, onun adına benim gibi
‘inançsızlara’ öfkelenenleri, onun adını sadece insanları korkutmak için
kullananları ‘onunla’ arama sokmuyorum.

Tanrı’dan bir beklentim yok.

Ona duyduğum sevginin, eğer o varsa, bir beklentiden ya da bir korkudan
kaynaklanmadığını o biliyor.

Günahkar olduğumu da, babasının sevgisine sığınan biraz şımarık bir evlat
gibi bu günahları işlemeye devam edeceğimi de.

Din adına dehşet salanlar ne derlerse desinler, başkaları için kötülük
düşünmeyenleri onun affedeceğine inancım tam, benim tanrım her şeyden önce
‘başkaları için kötülük düşündün mü’ diye soracak bir tanrı.

Başkaları için kötülük düşünmezsem, onun varlığına inanmasam bile beni
affedeceğini sanıyorum.

Affetmezse de gücenmeyeceğim.

Çocukluğumda tuttuğum oruçların, oturduğum iftar sofralarının huzurunu hiç
unutmadım.

Bugün, bir tek kez öyle bir huzurla iftar yapabilmek isterdim.

O huzuru hissedenler, dilerim, o huzuru gereksiz öfkelerle bozmazlar.

Ben bir daha o huzuru bulamayacağım.

Ama, ‘yanağını dışarının soğuğunu hissederek cama dayayıp, evin
çaprazındaki caminin ışıklarının yanmasını bekleyen’ çocuğu anlatmayı hep
deneyeceğim.

Sanırım bunu hiçbir zaman tam da beceremeyeceğim

AHMET ALTAN

 

aksavaşçı isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 10-13-2007, 23:24   #2
Kullanıcı Adı
aksavaşçı
Standart Duygulanmamak mümkün değil.utlaka okuyun.Ahmet Altan-Cami ışıklarına bakan çocuk
Allah hidayete erdirsin.Amin
aksavaşçı isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-13-2007, 23:32   #3
Kullanıcı Adı
maviinsan
Standart Duygulanmamak mümkün değil.utlaka okuyun.Ahmet Altan-Cami ışıklarına bakan çocuk
Baştan sona okudum.Mükemel bir yazı
Ahmet Altan müslüman değil.Ama İslam'a,'müslümanım'(!) diyen bazı kimselerden çok daha saygılı.Allah ona hidayet versin
maviinsan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-13-2007, 23:52   #4
Kullanıcı Adı
ak_mavish
Standart Duygulanmamak mümkün değil.utlaka okuyun.Ahmet Altan-Cami ışıklarına bakan çocuk
paylaştığın için teşekkürler....Duygularını çok güzel anlatmış...Rabbim hidayet versin ona da bize de.....
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-14-2007, 01:15   #5
Kullanıcı Adı
Meftun
Standart Duygulanmamak mümkün değil.utlaka okuyun.Ahmet Altan-Cami ışıklarına bakan çocuk
çok güzel gerçekten inşallah Allah hidayet verir nedense bu ailenin hep çok tatlı müslümanlardan olacağını düşünmüşümdür....insan üzülüyor....
Meftun isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-14-2007, 02:59   #6
Kullanıcı Adı
selahattin_ay
Standart Duygulanmamak mümkün değil.utlaka okuyun.Ahmet Altan-Cami ışıklarına bakan çocuk
Allah hidayet versin amin
paylasim icin tesekkurler
selahattin_ay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi