![]() |
#1 |
![]() Dün ajanstan geçen sıradan bir haber: “Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulu’na, Danıştay üyeleri Mustafa Behiç Kılıçhan, Tacettin Şimşek ve Orhun Yet seçildi.”
Her gün bir başka kuruma seçim yapılıyor zaten. Bu haberin, üzerinde durmamı gerektiren yönü ne peki? Önem; ayrıntıda gizli.. Ayrıntıyı vereyim, mevzuyu siz de hemen keşfedeceksiniz. Haberin devamında, hakimlerin özgeçmişleri anlatılıyor: “Tunceli'de 3 Ağustos 1956 tarihinde doğan Tacettin Şimşek, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1979 yılında mezun oldu. Şenkaya Sorgu Hakimliği, T.C Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü’nde avukatlık, müşavir avukatlığı, Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı’nda Hukuk Müşavirliği, Çevre Bakanlığı’nda 1. Hukuk Müşavirliği görevlerinde bulunan Şimşek, 17 Haziran 2002 tarihinde Danıştay Üyeliğine seçildi.” Seçilen hakimlerden birinin özgeçmişi bu.. Diğerini de aktarayım size: “İstanbul'da 22 Nisan 1951 tarihinde doğan Orhun Yet, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1973 yılında mezun oldu. Bir süre serbest avukatlık yaptıktan sonra, 1975 yılında Danıştay Yardımcısı unvanıyla mesleğe başlayan Yet ....” Evet, ortak yönler hemen göze çarpıyor işte.. Seçilen üç hakimden, yukarıya özgeçmişlerini aldığım ikisinin ortak özelliği, bir süre avukatlık yaptıktan sonra, Danıştay üyeliğine seçilmiş olmaları.. Peki son üç haftadır, sol kafaların bas bas bağırdıkları, “Olmaz da olmaz, yargı siyasallaşır” dedikleri ve itiraz ettikleri ne idi? Hakim açığını kapatmak için, bir süre avukatlık yapmış olan Hukuk Fakültesi mezunlarının yapılacak mülakatı geçmeleri halinde hakim-savcı olarak alınmaları.. İyi de, avukatlıktan hakimliğe geçiş, yeni başlatılacak bir usul değil ki! Yıllardır uygulanan bir metod. Ama anlatamıyorsunuz işte. Daha doğrusu, sol kafanın sesi daha fazla çıktığı için, laf salatası ile kamuoyunun gündemini, kendi lehlerine oluşturmayı başarıyorlar! Düşünebiliyor musunuz, onların tam da “Avukatlıktan hakimliğe geçiş kabul edilemez” dedikleri bir dönemde, onların sürekli savundukları ve şu anki yapısını çekincesiz destekledikleri Danıştay, seçeceği üç kişiden ikisini, avukatlıktan gelme hakimlerden oluşturacak kadar cesur!.. Hani avukatlıktan gelen hakimler, yargının siyasallaşmasına sebeb olurdu? Üç hakimden ikisi, avukatlıktan gelme çıktı. Halen hakimlik yapmalarını bir kenara bıraktık, bir de üstüne Akademi’ye üye seçtik.. Hani neredesiniz, “Hakim ve savcı alımında, avukatlıktan hakimliğe geçiş yargıyı siyasallaştırır” diyenler?. Neredesiniz? Çıkıp, eleştirsenize şu seçimi! Eleştirmezsiniz değil mi? O avukatların hakimliğe geçişleri, başka siyasi partiler döneminde olmuştu çünkü. Başka siyasi partiler, avukattan da hakim yaparlar, bürokrattan da. Ama AK Parti, ne hakim atayabilir, ne de savcı... Hiçbir atama yapamaz değil mi? İşte kendiliğinden çıkıyor işin gerçeği.. Hiç özel bir araştıma yapmaya falan gerek bile kalmıyor. Oturup bekliyorsunuz, kendiliğinden geliyor haber: “Bir süre avukatlık yapan Danıştay üyesi ...” Kendileri; avukatlık yapanların bırakınız hakim olmasını, yüksek yargı üyeliğine getiriyorlar. Hatta onunla da yetinmeyip, yargının planlamasını yapan konumdaki çok önemli yetkilerle donanmış AdaletAkademisi’ne üye seçiyorlar.. Ama siz, Yüksekova ilçesinde görevlendireceğiniz bir savcıyı bile avukattan seçmeye kalkıştığınızda, hemen tepenize biniyorlar: “Yargı siyasallaşır!” Yoksa sorun şu mu? Önceki yıllardaki subjektif alımlar sebebi ile, yargı zaten siyasallaşmış. Şimdi bu siyasallaşma, objektif alımlarla ortadan kaldırılacak.. Siyasallaşmış yargı mensupları da, kendi etkinliklerini sürdürmek için, normalleşmeye karşı çıkıyorlar! Evet, sorun bu olmasın sakın! Başka bir izahı var mı önümüzdeki tablonun? İşlerine gelince “Atatürk ilke ve inkılapları” deyip, 80 yıl önceki kavramları önümüze koyup, “Değiştiremezsiniz, teklif bile edemezsiniz” diyorlar. Sonra “Hakim ve savcı alımında, Atatürk’ün sistemini kabul edelim” dediğinizde, “O dönem geçti. Gerici kafanız depreşmesin hemen. 1934 yılındaki sisteme geri dönmek, açık bir gericiliktir” diye itiraz ediyorlar! Ve gerçek yüzleri hemen ortaya çıkıveriyor. Korumaya çalıştıkları Atatürk değil, kendi koltukları.. Hedefleri Atatürkçülük olsa, onun sisteminin bir kısmını alıp, bir kısmını gericilik olarak nitelemeye nasıl kalkışabilirler ki?
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|