![]() |
#1 |
![]() Özlem Albayrak
![]() Abdestli monşer mi? Muhalefetin çatı adayı olarak belirlenen Ekmeleddin İhsanoğlu hakkında iki gün içinde çok şey öğrendik; kibarlığı, bilgi ve birikimi, saygın bir bürokrat oluşu, dört dil konuşabilmesi gibi… Bunlar elbette güzel hasletler; ama tuhaflığa bakın ki, iki gündür Ekmeleddin İhsanoğlu'nun adı üzerinden dönen geyiklerde, adının hem doğru yazılamayışı, hem de telaffuz edilemeyişinde; halk tarafından tanınmaması kadar, yeni kuşakların ve Cumhuriyet tedrisatından geçmiş eski kuşakların eski kelime yabancılığının da payı var. Tuhaf yani, kekre bir tat bu; unutturulmuş bir dilden iz taşıyan ismini söylemeye dillerin dönmediği Ekmeleddin bey, dil başta olmak üzere eski olan her şeye savaş açmış Kemalist rejimin siyasi mirasçısı CHP eliyle Cumhurbaşkanlığına aday gösteriliyor. Önceki günden bu yana, 'cumhuriyetin kazanımları' hatırlatmaları yapanlara karşı, asıl bunun bir kazanım olduğu söylenebilirdi aslında; eğer söz konusu ismi seçme kriterleri tam da eski Türkiye özlemini işaret etmeseydi. 'Eee sonuçta muhafazakâr biri aday gösterildi, muhafazakârlar muhafazakârlara karşı yarışacak, bunun neresi eski Türkiye özlemi?' diye düşünenler olabilir, açıklayalım. CHP lideri Kılıçdaroğlu, Ekmeleddin İhsanoğlu'nu sunuş konuşmasında özellikle siyaset üstü bir ismi tercih ettiklerini söyledi ki, bunun elbette –çoğu yazarın vurguladığı gibi- CHP ya da MHP içinden çıkacak adayların Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'den daha fazla oy alabilme ihtimalinin bertaraf edilme refleksiyle ilgisi var. Ama aynı zamanda, eski Türkiye'de tıpkı Anayasa Mahkemesi gibi, Cumhurbaşkanlığı makamı da seçilmiş hükümeti rejim dinamikleri üzerinden teftiş ederek hizaya sokma, zora koşma, gerekirse iş yaptırmama işleviyle çalışan yapılardı. Dolayısıyla siyaset üstü gibi gözüken ama Kemalist ilkeler ışığında, rejimin sinir uçlarına en ufak bir dokunuşta seçilmişleri by-pass edecek yetkilerle donatılmış dibine kadar jakoben bir makamdı. Başbakan'ın eşinin örtüsü –görece- sorun edilmezken, Cumhurbaşkanı'nın eşinin örtüsünün 'son kaleyi vermeyiz' düsturuyla rejim krizine dönüştürülmesinin sebebi de buydu. Oysa yeni düzenlemeye göre, seçilmişin balansçısı bürokrat –Kemalizme mesafeli olmadıkça siyasetçi de olabilir- Cumhurbaşkanı modelinin artık geride kalması gerekiyor, zira artık Cumhurbaşkanı Meclis tarafından değil, ilk elden halk tarafından seçiliyor. Yani, bizzat vatandaşın oyunu almış Cumhurbaşkanı'nın, Çankaya'da oturup yasa veto ederek/onaylayarak, bürokrat atayarak vakit doldurması beklenmiyor, bilakis en az Başbakan kadar faal olması, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerini de domine etmesi umuluyor. Oysa Ekmeleddin İhsanoğlu'na bakıyoruz, gayet başarılı bir CV'si ve iyi nitelikleri olmasına karşın, İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterliği döneminde Mısır, Suriye ve Filistin konularında iyi bir sınav verememiş olduğu dostu düşmanı tarafından teslim edilen bir isim. İslamlıkta da insanlıkta da yeri olmayan, darbecilik, masum insanların katledilişi gibi eylemleri başında bulunduğu ve ses vermesi çok değerli olan kurum adına kınayamayışı, kurumu bırakın kendi adına da tek bir cümle kurmayışı bana –kendisini tanımıyorum haksızlık etmek istemem ama- eski Türkiye'nin 'muhafazakârlığını sosyal hayatına karıştırmayan, inandıkları ışığında insani tavır almayı işi söz konusu olduğunda ketleyebilen, genellikle suya sabuna dokunmayan' bürokratları çağrıştırıyor. Muhafazakârlık, bir muhafazakâr gibi eylemektir oysa. Filistin'de bir müslüman haksız yere öldürüldüğünde açıktan 'bu olmadı' diyebilmek; en azından namaza durmuş cemaatin üstüne ateş açtıran bir darbecinin eylemleri ortadayken, hapse tıkılmış devrik lideri suçlamaktan imtina edebilmektir biraz da… İhsanoğlu ismi üstünde uzlaşan aklın, bundan önceki denemelerinde yanılmasının sebebi de bu; çünkü sadece dindarlık değildir mesele, elitizm ve halktan kopukluktur aynı zamanda… Başbakan Erdoğan'ın 12 yıldır girdiği her seçimde ipi göğüslemesinin tek sebebini dindarlık zannetmek yani; otobüs yakan Gezici'nin Twitter'da başörtülü kız resmi paylaşarak temize çıkacağını sanması gibidir… Tutmaz. Tutmadığı gibi kendini inkâr etmekle kalırsın orta yerde. Söz konusu aday tercihinin Ortadoğu'daki süreçten bağımsız değerlendirilemeyeği de ortada. Ama yer kalmadı… Belki cumaya… Kaynak Yeni Şafak 18.06.2014
![]() Konu Cihannur tarafından (06-20-2014 Saat 07:18 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|