|
05-02-2009, 07:57 | #1 |
Domuz gribi, THY uçağı iddiası, biyolojik casusluk!
13 Nisan'da Meksika'da ortaya çıkan Domuz Gribi için küresel düzeyde alarm durumuna geçildi. İnanılmaz bir hızla yayılan virüsün ulaşmadığı çok az ülke kaldı. Artık insandan insana geçiyor, bir gecede kıtalar aşıyor, ölümler artıyor, havaalanları boşalıyor, okullar tatil ediliyor, insanlar maskelerle geziyor, bazı ülkelerde sokağa çıkmayın uyarıları yapılıyor.
Alarm seviyesi şu an beş. En yükseğin bir basamak altı. Hayat durmak üzere. Böyle giderse ekonomi duracak. ABD ve Çin arasında Domuz ambargosu tartışmaları bile başladı. Çok dikkat çekici bir şey daha var; Virüs tam da turizm mevsiminin başladığı sırada ortaya çıktı. Sadece Mexico City havaalanından 25 milyon insanın geçtiği düşünülürse, havaalanların kapandığı, karşılıklı uçak seferlerinin durdurulduğu düşünülürse, bu yılki turizm zararı kaç yüz milyar dolara ulaşır! Sanki bir el küresel ekonomiyi daha da batırmaya, "para dışarı gitmesin", "herkes evinde otursun" demeye, insanları oldukları yere çivilemeye çalışıyor. Sanki bir el, daha "büyük korkulara hazırlık" için "kontrollü korkular" üretiyor. Virüsün ortaya çıkışı, insan ve hayvanda görülen virüslerin bileşiminden oluşması, şüphe çekecek şekilde hızlı yayılması, devletlerin ve uluslararası kurumların abartılı korku pompalamaları kafalarda soru işaretlerine yol açıyor? İnsanın salgının kendiliğinden ortaya çıktığına inanası gelmiyor. Bir biyolojik savaş tatbikatı mı, biyolojik terör saldırısı hazırlığı mı gibi şüpheler akla geliyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon, küresel dayanışma çağrısı yapıyor. SARS salgını sırasında da salgının çok hızlı yayılacağı, belki 150 milyon kişiyi öldüreceği açıklamaları yapılmıştı. Daha açık şüpheleri aktaralım: Ban Ki-Moon; Domuz Gribi'yle mücadelenin "son üç yıldır yapılan hazırlıklar için bir test olacağını" söyledi. Ne demek bu? Üç yıldır ne hazırlığı yapılıyordu? 2005 yılında Kanada, Montebello'da ABD, Meksika, Kanada üçlü zirve yapıldı. Zirvenin konusu grip salgınlarına karşı önlemler. Kuş gribinin yayılmasına karşı Kuzey Amerika ülkeleri ne yapabilir sorusuna cevap arandı. Üç ülke ortak mücadele kararları aldı. Ban Ki-Moon'un "ilk test" dediği şey bu olsa gerek. Paralel olarak ABD'nin Kuzey Komutanlığı, salgın hastalıkla mücadele birimleri kurdu. 2006'da yaygın tatbikatlar yapıldı. Ardından BM, Dünya Sağlık Örgütü ve bu ülkeler, çalışmaları uluslararası düzeye genişlettiler. Buraya kadar her şey normal. Olması gerekenler. İleri görüşlülük ve muhtemel tehlikelere karşı saygı duyulacak önlemler. Peki bu "ilk test" bilinçli olarak deneniyor olamaz mı? Bu kadar hazırlık nasıl denenecekti? Bırakın da aklımıza bu kadarı gelsin, değil mi? Nasıl bir dünyada yaşadığımızı, Hanry Kissinger'in "Üçüncü Dünya" nüfusunu azaltma doktrinini, politikacıların ilaç şirketleriyle ilişkilerini, ilaç endüstrisinin nelere kadir olduğunu, 1971'de ABD istihbaratının Fidel Kastro karşıtları üzerinden Küba'ya nasıl Afrika virüsü sokup salgın hastalık denediğini, hastalığın yayılmasını önlemek için Küba'da 500 bin domuzun itlaf edildiğini bilenler için bu aşırı bir şüphe olmamalı. Çok daha çarpıcı bir iddia var, Türkiye'yi, hepimizi yakından ilgilendiren. Tabi spekülasyon olarak aktarıyorum… 12 Şubat 2009'da ABD'de, Buffalo'da bir uçak düşer. 3407 sefer sayılı uçakta bulunan bazı yolcular, elektronik savaş teknolojileri üzerine çalışmaktadır ve Amherst System şirketine mensuptur. Bu şirket, Northrop Grumman silah şirketi adına pazarlamacılık yapan, şirket ürünlerini dünyaya pazarlayan Cumhuriyetçi Senatör Thomas Reynolds'a destek veriyor. Bu çevre Avrupa ülkelerini ve Barack Obama'yı Afganistan savaşına ikna etmek için yoğun çaba harcıyor. Söz konusu uçaktaki şirket yetkililerinden bazıları ne gariptir biyolojik silah uzmanı çıkıyor. Bu kaza ile Amsterdam'da Türk Hava Yolları'nın TK1951 sefer sayılı uçağı arasında bağlantı kuranlar var. Amsterdam'daki kazada THY uçağında olan Amerikalılar'ın Boeing adına NATO kapsamında Türkiye'de elektronik savaş sistemi üzerine çalışmalar yaptıkları biliniyordu. İki uçaktaki yolculardan bazılarının benzer alanlar üzerinde çalışmaları, içlerinde ilaç sektöründe ve ABD ordusunun biyolojik silah ünitelerinde görevli isimler bulunmasına dikkat çekenler var. Buradan hareketle, Amsterdam'daki uçakta ölen Amerikalıların çantalarının FBI elemanları tarafından kaçırılması, bu sırada yaralılara ilk yardımın engellenmesini hatırlıyoruz. O zaman söz konusu çantalarda elektronik savaş sistemlerine ilişkin gizli bilgilerin bulunduğu söylendi. Ama bazıları; Türkiye'nin Biyolojik Silahların Sözleşmesini imzalamadığına dikkat çekiyor. O çantalarda virüs mikrobu olduğu imasında bulunuyor. Tabi çantalarda neler olduğuna ve Türkiye'nin biyolojik istihbarat için "elverişli" konumuna da. Tıpkı nükleer karaborsa olayında olduğu gibi. Tabi bunlar spekülasyon. Verilerle tespit edilmiş şeyler değil. Bazı tartışmaları aktardım sadece. Ancak, domuz gribini hangi açıdan ele alırsanız alın; ister kendiliğinden ortaya çıksın, ister üretilsin, ister ekonomik ister siyasi ya da askeri, içinde yığınla şüphe taşıyor. Bir yerlerde tuhaflıklar var İbrahim Karagül - Yeni Şafak
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|