|
05-13-2009, 19:59 | #1 |
Karanlıkları Hırpalarken...
Karanlıkları Hırpalarken
Karanlık bir gecenin karanlık bir köşesinde içimdeki karanlıkları acımasızca hırpalıyorum. Hem nur, hem kuvvet olarak zerrelerime nakşetmeye çalıştığım büyük hakikat karşısında, karanlıkların, hem de kesif bir kütle olarak, gönlümü mekân edinmesine sebep nedir? Hangi bakışım, hangi duyuşum ve hangi sözüm ruhumun bir köşesinde mahiyetini bilemediğim bir menfez açtı ki, gözleri kamaştıracak kadar aydınlık ve huzur soluklanan bir iklim, gönlümü alabildiğine sarmışken, bakışlarım değişiyor... Yalnız güzeli duymaya, yalnız güzeli hissetmeye ve yalnızca güzel düşünmeye müheyya iken.. tam o mesut anda.. çirkinlikler içimi-dışımı sarıp bakışlarımı bulandırıyor. Nereden çıkıyor bu kara bulutlar?.. Asude bir iklimin müjdecisi ilik bahar rüzgarı, neden beni deli bir fırtınanın önüne terk edip gidiyor?.. Ve gözlerimdeki ışık birdenbire sönüyor. Kalbim, bilemediğim göremediğim ‘iki gizli el’ tarafından insafsızca sıkılıyor. Gönlüm kapkara yağmur bulutları kadar bunalıyor, telaş içinde muzdarip çırpınıyor... Neden?... Günahlarla kirlenmiş, isyanla kararmış, unuttuğu için unutulmayı hak etmiş ve rahmet kapılarını kendi elleriyle bir bir kapatmış şu virane bedenim, gönlüme dar geliyor. Toprağı şerha şerha olmuş gönül bahçemde güller solmuş, bülbüller susmuş çıldırtan durgunlukta ruhum öğütülüyor. Çatlak çatlak olmuş toprağın neye ihtiyacı vardır? Boynu bükük goncam neyi arzu etmekte?.. Bülbül neden suskun ve hangi besteyi beklemekte? Bu ölüm sessizliğine bürünmüş bahçeye hayat nefhedecek vefalı bir soluğa; güllerimi yeniden açtıracak, bülbülümü dayanılmaz sessizliğinden kurtaracak ve toprağımı hayat suyu ile yeniden yoğuracak halaskar ve vefalı bir ele ne kadar muhtacım Allah’ım... O ele ve o soluğa hasretim, tutkunum. Irmağın denize olan hasreti kadar büyük benim hasretim; balığın denize tutkusu kadar tutkunum, çaresizim. Kirlerimi yuyup yıkayacak, sıkıştırılmış gönlümü uçsuz bucaksız vadiler kadar genişletecek; ümitlerimi, ideallerimi ufuklar kadar uzaklara taşıyacak... Beni yeniden inşa edecek, yeniden ihya edecek birşeylere muhtacım... Karanlık bir gecenin, karanlık bir köşesinde içimdeki karanlıkları acımasızca hırpalıyorum. Vicdanımda kopan fırtınalar, kalbimin derin, keşfedilmemiş köşelerinde çakan şimşekler ve benliğimi titreten gök gürültüleri... Karanlık bulutlar birbirine iyice yaklaşıyor... Ortalıkta şüphe ve telaş telkin eden bir sükûnet... Gece-gündüz bendeki beni yiyen, bitiren, yok eden kurt kuş, gizlenecek bir yer ararcasına kaçışıyorlar. Gönlümün gülleri ümitle beklemekte, Ve toprağın canı dudağına dayandı. Kıvranıyorum, iki büklüm olmuşum bir köşede. Söyleyecek söz bile bulamıyorum,.. Nedametler ve arzuların istilasında, dilim lal kesilmiş, kalbim bir tutam kor... Bütün sebepler, sükût etmişçesine çaresiz, bütün varlığımla gözlerime yükleniyorum... Susturduğum vicdanımı, küstürdüğüm benliğimi, kirlettiğim herşeyimi gözlerimden akıtıyorum... Adeta eriyorum ben... Ve akıyorum gözlerimden... Aktıkça arınıyor, arındıkça yeniden diriliyorum. Sonsuz büyüklük karşısındaki küçüklüğüm, sınırsız kudret karşısındaki acziyetim, bütün delilleriyle önüme bir bir dökülüyor. Karanlık gecelerin aydınlık ikliminde kendimi acımasızca hırpalamalıyım. O, O; ben de ben oldukça.. hırpalanmalıyım. Karanlıkların aydınlık sokaklarında, gündüzlerde kaybettiğim “ben” i aramalıyım. A.KARAMAN
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
05-13-2009, 20:25 | #2 |
Teşekkürler saol paylaşım için gökmen
|
|
05-13-2009, 20:29 | #3 |
|
|
05-13-2009, 21:57 | #4 |
çok güzel bir hikaye bizlerle paylaştığın için teşekkürler
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|