|
05-21-2009, 17:55 | #1 |
Sincan Mahkemesi'nin kararı 'usulsüz' çıktı
Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le ilgili kararında, bir dizi usulsüzlük tesbit edildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 'kovuşturmaya yer olmadığı' kararına rağmen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yargı yolunu açma girişiminde bulunan Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, Anayasa ihlalinin yanında usul hatası yaptığı ortaya çıktı. Tartışmaların odağındaki Mahkeme Başkanı Osman Kaçmaz'ın, yasal süre dolduktan 28 gün sonra verilen itiraz dilekçesini işleme koyduğu belirlendi. Mahkemenin 'Kayıp Trilyon davasında vergilerim zarara uğratıldı.' diyen eski Yargıtay üyesi Cahit Nalbantoğlu'nu davanın zarar göreni olarak kabul etmesi de ikinci bir usul hatası olarak değerlendiriliyor. Çünkü başsavcılığın Gül ile ilgili verdiği takipsizlik kararına ancak 'suçtan zarar gördüğü' varsayılan Maliye Bakanlığı'nın itiraz edebileceği belirtiliyor. Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 173. maddesine göre suçtan zarar görenin, 'kovuşturmaya yer olmadığı'na dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde itiraz dilekçesi vermesi gerekiyordu. Bu tarih, kararın açıklandığı 2 Haziran 2008'den itibaren başlıyor ve 17 Haziran'da doluyordu. Mahkeme dosyasındaki bilgilere göre bu süre içerisinde başta Maliye Bakanlığı olmak üzere hiçbir yerden itiraz başvurusu yapılmadı. Takipsizlik kararı 17 Haziran günü televizyon ve ajanslarda, 18 Haziran günü de ulusal gazetelerde yayımlanarak kamuoyuna duyurulmuştu. Süreç bu tarihler dikkate alınarak yürütülse bile yasal itiraz süresi içinde dilekçe verilmediği sonucu ortaya çıkıyor. Hukukçular, hastalık hali gibi mücbir sebepler halinde 15 günlük yasal sürenin alınan rapora göre uzayabileceğini belirtiyor. Ancak dosyada, itiraz eden emekli Yargıtay üyesi Cahit Nalbantoğlu'nun sağlık durumuyla ilgili herhangi bir rapor yer almıyor. Dosyadaki bilgilere göre, Nalbantoğlu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kararına 15 Temmuz 2008'de Erdek Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği dilekçeyle itiraz ediyor. Nalbantoğlu, dilekçesinde 'Seçmenlik sıfatı bulunduğunu, bir siyasi parti ile vatandaşı olduğu devletin hazinesi arasındaki ilişkinin denetlenmesini' savunuyor. Erdek Başsavcılığı da dilekçeyi aynı gün işleme koyuyor ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na havale ediyor. Ankara ve Sincan başsavcılıkları, Cumhurbaşkanı'nın dokunulmazlığının bulunduğu, itiraz eden Nalbantoğlu'nun ise suçtan zarar gören olmadığı gerekçesiyle itirazın reddini istiyor. Ancak Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, CMK'daki yasal süreye uymayan dilekçeyi usul yönünden (yasal süreye) incelemeyerek kabul ediyor. Bu yüzden Sincan Mahkemesi'nin kararının CMK'ya aykırı bir usul hatası olduğu belirtiliyor. Sincan Ağır Ceza'nın, 'vergilerim zarara uğratıldı' diyerek başvuran Nalbantoğlu'nu davanın zarar göreni olarak kabul ederek ikinci usul hatasını yaptığı ifade ediliyor. Başsavcılığın Gül ile ilgili verdiği takipsizlik kararına ancak "suçtan zarar gördüğü" varsayılan Maliye Bakanlığı'nın itiraz edebileceği belirtiliyor. Kayıp Trilyon'la ilgili hem ceza hem de alacak davasında Hazine adına Maliye Bakanlığı müdahil olmuştu. Ancak hakim Kaçmaz, atılı eylemden doğrudan olmasa da, vatandaş olarak zarar gördüğü ve itiraza hakkı olduğunu savunarak, tartışmalı karara imza attı. Karar, CMK'nın 173. maddesine dayanarak incelendi. Buna göre, savcılıkça verilen takipsizlik kararına mahkeme suçtan zarar görenin itirazı üzerine karar verebiliyor. Hukukçular, suçtan zarar görenin Maliye Bakanlığı olduğunu vurgulayarak, "Eğer vergi veren vatandaş suçtan zarar gören kabul edilirse bütün TC vatandaşları için takipsizlik kararına itiraz hakkı doğar. Bu durum takipsizlik kararını re'sen (kendiliğinden) inceleme anlamına gelir." görüşünü savunuyor. ANKARA BAŞSAVCILIĞI "ŞİKAYET EDİLEN" DİYOR Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi hakimi Osman Kaçmaz'ın Gül için 6 kez kullandığı 'şüpheli' ifadesinin yasadan kaynaklandığı iddiası itibar görmedi. Bazı gazetelerde dün açıklamaları yayınlanan Kaçmaz, "Cumhurbaşkanlığı'ndaki görevliler, CMK'nın 2. maddesini açıp okusunlar. Şüpheli sıfatı, soruşturmanın başladığı andan itibaren kullanılmaya başlanır. Suç şüphesi altındaki kişiye şüpheli denilir. Cumhurbaşkanı da başbakan da genelkurmay başkanı da olsa aynı sıfat kullanılır." dedi. Kaçmaz böyle derken Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bakanlar ve milletvekilleri hakkında düzenledikleri fezlekelerde bile şüpheli yerine 'şikâyet edilen' ifadesini tercih ettiği öğrenildi. Tartışmalı karar önceki gün Başsavcılığa ulaştı. Başsavcılık kaynakları, kararı inceledikten sonra Adalet Bakanlığı'ndan kanun yararına bozma talebinde bulunup bulunmamaya karar verecek. HAKİM YARSAV ÜYESİ Bu arada hakim Osman Kaçmaz'ın yargıda ideolojik bölünmeye yol açtığı gerekçesiyle eleştirilen Yargıçlar ve Savcılar Birliği üyesi olduğu öne sürüldü. Kaçmaz'ın verdiği ve temyize götürülen kararların büyük bölümü Yargıtay Ceza Daireleri tarafından bozuldu. Kaçmaz'ın son 4 yılda temyiz edilen 185 kararından 161'i kanuna aykırı bulunarak bozuldu. Kaynak: Zaman
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
05-21-2009, 18:01 | #2 |
Şimdi bu mahkeme kararına itiraz yapılabilir mi yapılamaz mı? |
|
05-21-2009, 18:19 | #3 |
|
|
05-30-2009, 11:23 | #4 |
Devletin organları bizim elimizde olduğu sürece bir şey yapamazlar.
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|