|
05-24-2009, 02:04 | #1 |
Gül için yeniden takipsizlik verilmeli! Ali Karahasanoğlu - Vakit
Gül için yeniden takipsizlik verilmeli! Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı’nın, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili kararı, hukukçuların sıklıkla karşılaştıkları hatalı kararlardan birisi. Zaten o mahkemenin verdiği kararların büyük çoğunluğunun, Yargıtay denetiminde bozulması da, kararlarının ne kadar hukuka uygun olduğunu gösteriyor. Düşünebiliyor musunuz, bir mahkemenin verdiği kararların % 85’i bozuluyor! Yani neredeyse, verdiği 10 karardan sadece 2 tanesi doğru çıkıyor. Diğerlerinin hepsi yanlış! Böyle bir hakim, böyle bir mahkeme düşünebiliyor musunuz? İddianameyi alıyor.. Aylar süren bir yargılamadan sonra karar veriyor. Karar temyiz ediliyor. 10 karardan 8’i “yanlış” denilip bozuluyor! Yeniden o dosyalar inceleniyor.. Tekrar bir karar veriliyor! Hatta yeniden verdiği kararların da bir kısmı yanlış çıkıyor ama.. O kadarı da ayrı bir mesele artık! Böyle bir durumda, Hakimler SavcılarYüksek Kurulu’nun ne yapması gerekir? Hayır, “Verdikleri kararın büyük çoğunluğu bozulan hakimleri Güneydoğu’ya sürün” diyecek halimiz yok! Orada daha fazla adalete ihtiyaç var çünkü.. Ama kararları bu kadar yoğun şekilde bozulan hakimlerin, çok önemli davalarda karar verebilecek konumda da olmamaları gerekmez mi? Alın işte; somut olayda biri Cumhurbaşkanı ile ilgili, diğeri de Başbakan ile ilgili iki kararı verdi Osman Kaçmaz Bey.. Ama verdiği karar o kadar çok tartışıldı ki.. Artık bundan sonra, Yargıtay “yazılı bozma” isteği üzerine, o kararları bozsa da, kamuoyunda tartışma dinmeyecek! Bir hakimin, böyle önyargılı karar vermeye ne hakkı var? Sadece kendisini değil, “hukuka güven”i de zedeliyor! Ama yine vazife, “önyargılı karar veren hakimler”in karşısında durması gereken “objektif karar verecek hakim-savcılar”a düşüyor! Hukuku, tüm baskılara rağmen uygulamaktan vazgeçmemeliler.. Sincan hakiminin verdiği kararı, yazılı bozmaya da göndermeliler.. Kamuoyundaki belli yönde yapılan propagandalara da boyun eğmemeliler.. Nedir o belli yöndeki propaganda? Takipsizlik kararı kaldırıldığına göre, artık savcı davayı açmak zorunda! Hayır efendim! Savcı, davayı açmak zorunda değil! Niçin? Çünkü, önceki karar Cumhurbaşkanı’nın dokunulmazlığı olduğu için, esas incelemeye hiç girmeden, ‘dokunulmazlık sebebi’ ile takipsizlik kararı verilmesinden ibaretti. Böyle olunca, Sincan hakiminin verdiği karar da, “Dokunulmazlığı yoktur. Dava açılabilir” gerekçesi ile verilmiş, “Dokunulmazlık yoktur” gerekçeli takipsizliği kaldırma kararıdır. O zaman Ankara Savcılığı ne yapmalı? Dosyayı yeniden ele alıp, mevcut delillerin dava açılmasına yeterli olmadığını belirterek, yeniden “Kovuşturmama” (takipsizlik) kararı vermeli! Daha ayrıntılı izah edecek olursak.. Birinci karar, “Cumhurbaşkanı dokunulmazdır. Soruşturma bile açamayız” kararı idi. O kaldırıldı. Şimdi ise, “Cumhurbaşkanı’nın dokunulmazlığı olmasa da, bu dosyada suç işlediğine dair somut bir delil yoktur” diyerek, yine kovuşturmama kararı verilmesi gerekir. Nitekim, daha önce dokunulmazlığı olmayan birçok şahıs hakkında, yine “Kayıp trilyon” davasında, aynı suçlamalarla dava yürümüş ve beraat kararı alınmıştır. Bu beraat kararları Yargıtay tarafından da onanmıştır. Bu durumda, artık kesinleşmiş kararlar varken, savcılığın aynı konumdaki bir başkası için dava açması, kesinleşmiş mahkeme kararlarına da aykırı olacaktır. Bu sebeple, savcılık yeniden kovuşturmama kararı verip, Cumhurbaşkanı hakkındaki tartışmalara son vermelidir. O karara da mı itiraz edilir? Artık o itirazı da lütfen, aynı hakimin görmemesi için redd-i hakim talebinde bulunursunuz, olur biter! Bu kadar tartışmalı bir karara imza atan hakimin, aynı dosyada ikinci defa inceleme yapmasının makul hiçbir tarafı yoktur.. Türkiye’de hakimler, Osman Kaçmaz’dan ibaret değil! YARSAV üyelerinden ibaret; hiç değil!
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|