|
05-26-2009, 07:14 | #1 |
Latif abi, bırak sen bu işleri / Ahmet KEKEÇ - Star
Hasretle beklenen partinizi nihayet kurdunuz. Muradınıza erdiniz. ‘İyi mi oldu?’ derseniz, sizin için hiç iyi olmadı. Umudunuzu kırmak istemem. Heba olup gitmenizi, ülkeye ‘değer kaybı’ yaşatmanızı da istemem. Fazlasıyla hevesli bir görüntü çizdiğiniz için, söyleyeceğim her şeyi yanlış anlayacaksınız, muhtemelen işin içinde ‘yandaşlık’ hesapları arayacaksınız, birilerine (belli bir siyasi partiye) yontmaya çalıştığımı düşüneceksiniz... Hadi daha açık konuşalım: Hareketinizin, AK Parti’yi bölmeye matuf bir ‘girişim’ olduğunu düşündüğüm için böyle konuştuğumu sanacaksınız. Böyle sanmanızda bir beis yok... Fakat, tüm samimiyetimle söylüyorum ki, hareketinizin kimi böleceği, kimden ne eksilteceği, kime ne katacağı umurumda değil. Kaldı ki, Türkiye’de siyaset, hiçbir zaman, bir tek partiden, bir tek liderden ibaret olmadı. Bugün varolanlar dün yoktular... Yarın da olmayacaklar. Kurumsal bir siyaset geleneğinden gelmediğimiz için, bunu ‘kaçınılmaz seleksiyon’ saymalı... Yani, yok olmasından endişe duyduğumu düşündüğünüz yahut düşüneceğiniz parti yarın varolmayacak... Halkın teveccühünü kazanırsanız, belki de siz dolduracaksınız o boşluğu. Belli mi olur! Belli olan bir şey varsa, o da şu: Halkın teveccühü o kadar da kolay kazanılmıyor. Zor bir işe talip oldunuz Latif Bey. İmkánsızı istiyorsunuz. Hayır, içinden çıkıp geldiğiniz yapıya ve arkadaşlarınıza karşı takındığınız lakayt tavra, ‘huzur’ içindeyken çıkardığınız huzursuzluklara, birbirini nakzeden açıklamalarınıza, Ergenekon örgütü konusundaki genişliğinize bakarak söylemiyorum bunları. Size (yani cemalinize) bakarak söylüyorum. Elbette hayırlı uğurlu olsun... ‘Yeni dükkán açmış esnaf hassasiyetine’ sahip olduğunuz için, göstermelik de olsa böyle bir temennide bulunmamızı beklersiniz. Bin kere hayırlı uğurlu olsun... Fakat, bu iş olmaz Latif Bey. Olmayacak... Neden bu işin olmayacağını, hareketinizin neden ‘tabela partisi’nden öte gitmeyeceğini anlamak için, siyaset sosyolojisi bilmeye gerek yok. Kılı kırk yaran ‘siyasi çözümlemeler’ yapmaya da gerek yok. Her şey bellidir ve ‘ayan beyan’ ortadadır... Rahmetli Kemal Tahir’in dediği gibi, ‘Aşikárdır canına yandığım memleketinde.’ Kırılmayacağınızı, hareketinize katkı sayacağınızı düşünerek söylüyorum: Bilgilisiniz, eyvallah... Liyakat sahibisiniz, eyvallah... Tecrübelisiniz, eyvallah... Elinizde mutlaka bir ‘kalkınma planı’, bir ‘kurtuluş reçetesi’ vardır. Mutlaka iyi şeyler de düşünüyorsunuzdur memleket yararına... Fakat biz, nasıl derler, rasyonaliteye dayalı, öngörülebilir bir siyaset geleneğinden gelmiyoruz. Bizde siyaset ‘yapılan’, ‘kurulan’, ‘oluşturulan’ bir şey değil. Dolayısıyla, lider de ‘oluşturulabilen’ bir şey olmuyor... Daha açık söylemek gerekirse, lider olunmuyor; lider doğuluyor. Siz maalesef aranan ve özlemi çekilen bir lider değilsiniz. Efendisiniz, ölçülüsünüz, ağırbaşlısınız, şusunuz busunuz ama, halk arasındaki tabirle, ‘soğuk neva’sınız. Hiçbir cazibeniz yok. ‘Lider karizması’ denilen şey hiç uğramamış semtinize. Bence bırakın bu işleri. Kendinizi de üzmeyin, size inanacak insanları da mahcup duruma düşürmeyin. Belki hazır bir yapıda, iyi bir ‘üçüncü adam’ olabilirdiniz. Hırsınız galip geldi. Bu fırsatı da teptiniz.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|