|
06-08-2009, 18:15 | #1 |
MÜSİAD’ın ‘2009 Yılı Ekonomi Raporu’
MÜSİAD 2009 Yılı Ekonomi Raporu'nu açıkladı. Bu yılki raporun mesajını 'Küresel Kriz, Yeni Dersler' olarak belirleyen MÜSİAD'a göre kriz yalnızca 'teknik' değil, ''etik'' bir sorun.
MÜSTAKİL SANAYİCİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ (MÜSİAD), yurt çapına dağılmış 3.000’i aşkın reel sektör temsilcisinden alınan görüşler doğrultusunda, MÜSİAD Ekonomi Danışma Kurulunun katkılarıyla hazırlanan ‘2009 Yılı Türkiye Ekonomisi Raporu’ MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan tarafından bir basın toplantısı ile açıklandı. Teşvik paketi ekonomiye ivme kazandıracak Sunumuna, geçtiğimiz hafta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan Teşvik ve İstihdam paketinin değerlendirmesiyle başlayan Vardan, “Yeni paketin, sadece iç yatırımları değil, bunun yanında dış yatırımları da çekerek ekonomimize büyük bir canlılık ve ivme kazandıracağı inancındayız” dedi. Raporun mesajı ‘Küresel Kriz, Yeni Dersler’ Ekonomi raporlarının her yıl vurguladığı ayrı bir tematik mesajı olduğunu belirten MÜSİAD Başkanı, bu yıl hazırlanan raporda vermek istedikleri mesajın ‘Küresel Kriz, Yeni Dersler’ olduğunu belirtti. Türkiye’nin 2001 krizinden alınan dersler ve ardından gelen reform süreci ve istikrarlı hükümetler sayesinde bir başarı hikayesi yaşandığı ifade eden Vardan, “Mevcut küresel kriz, Türkiye için önemli derslerle doludur. Bu derslerin iyi okunması ve gereğince politikalar geliştirilmesi şarttır. Türkiye Ekonomisi küresel krizden ders aldığı ölçüde yeniden çıkışa geçecektir” dedi. Toparlanma sinyalleri gelmeye başladı Son dönemlerde, piyasalarda nispi bir iyimserlik ve toparlanma havasının oluştuğunu gözlemlediklerini ifade eden Vardan, “Toparlanma sinyalleri reel sektöre ilişkin gösterge ve beklentilere de yansımaya başlamıştır. Birçok küresel gösterge krizde en kötü dönemin bittiğine dair umut vermektedir” dedi. Büyüklüğü ve tahribatı göz önüne alındığında, mevcut krizin bugünden yarına veya akşamdan sabaha ortadan kaldırılması için kimsenin elinde sihirli bir çözüm bulunmadığını da belirten Vardan, “Arzuladığımız canlanmanın gerçekleşmesinin bir miktar daha zaman alacağını söyleyebiliriz” değerlendirmesinde bulundu. Kriz sonrası yol haritası için ortak dil şart Kriz sonrası yol haritası için ilgili paydaşlar arasında katılımcı ve samimi bir diyalog ortamı oluşturmanın gereğine dikkat çeken Vardan “Unutulmamalıdır ki, belirsizliğin azaltılması için gerekli olan güven, ancak samimi ve çok taraflı katkılarla oluşturulabilir. Bu sebeple, koordinasyon ve istişare mekanizmaları hâlâ önemini korumaktadır. Hiç şüphesiz, ortak bir dilin oluşturulması için sorunlar tespit edilmeli, çözüme yönelik olarak mevcut imkânlar, kısıtlar, araçlar ve öncelikler bir yol haritası çerçevesinde tanımlanmalıdır” dedi. Türkiye katma değer üreterek büyüdü Türkiye’nin bugüne kadar gerçekleştirdiği ekonomik büyümesini ve zenginleşmesini enerji ya da emtia ihracatına borçlu olmadığını belirten Vardan, “Türkiye, katma değer üretmiştir. Kaliteli mal ve hizmet satmıştır. Türkiye’nin küresel krizden en çabuk çıkan ve toparlanan ülke olabilmesi, son on yılda yapılan ve bundan sonra hızla yapılması gerekecek olan reformlarla temin edilmiş olacaktır” dedi. Yeni dersler ve bunlara göre yapılması gerekenler: Mevcut krizin, Türkiye için önemli derslerle dolu olduğunu söyleyen Vardan, yeni geliştirilecek politikaları şu başlıklar altında özetledi: 1. Krize karşı yol haritası, ilgili paydaşlarla katılımcı ve samimi olarak oluşturulmalı 2. Dünyaya eklemlenme süreci daha sağlıklı yapıya kavuşturulmalı. Türkiye’nin dışa bağımlılığını azaltacak çıkış yolu 5 alandaki dönüşümden geçecektir: • Sanayinin nitelikli dönüşümü • Milli tasarrufların arttırılması • Tedarikçilikten markalaşmaya geçiş • Üretim ile pazarlamanın birleştirilmesi • İş gücünün dönüştürülmesi ve istihdam sektörlerinin tanımlanması 3. Cari açık için orta ve uzun vadeli stratejiler geliştirilmeli 4. Türkiye’deki aktörlerin yeni dış siyaset vizyonuna sahip çıkmasının gerekliliği 5. Şirketlerin kalite verimlik Ar-Ge, Ür-Ge, İnavasyon ve Markalaşma yönündeki dönüşümü desteklenmeye devam edilmeli 6. İstihdam ve üretim açısından KOBİ’lere yönelik destekler artarak devam etmeli ve iç pazara daha fazla önem verilmeli 7. Şirketler de kurumsal yapılarını güçlendirmeli ve verimliklerini arttırmalı 8. Birçok alanda Mikro Ekonomik Reformlara odaklanılmalı 9. Bölgelerarası gelişmişlik farklarının azaltılmasına yönelik uzun vadeli özel teşvik programları etkin şekilde uygulanmalı 10. Mali disiplin uzun vadede muhafaza edilmeli 11. Bütçeye yönelik finansal kaynaklar çeşitlendirilmeli 12. İkinci nesil reformlar zaman kaybedilmeden gerçekleştirilmeli Herkes elini taşın altına koymalı Hükümetin krizin etkilerini azaltmak için, bütçe açığı vermeyi ve mali disiplinde zorunlu bir bozulmayı da göze alarak tedbir paketleri ortaya koyduğunu belirten Vardan konuşmasına şöyle devam etti: “son açıklanan Teşvik ve İstihdam Paketi öncesinde alınan ve bütçeye maliyeti 36,5 milyar TL’yi aşan bu tedbirlerin yerinde olduğunu ve ülkemiz açısından büyük önem taşıdığını görmekte ve takdir etmekteyiz. Ancak bu çabaların arzu edilen etkiyi göstermesi için bütün paydaşlar elini taşın altına koymalıdır.” Bankalar kredi kanallarını açmalı 2001 krizi sonrasında mali sektörde gerçekleştirilen yapısal dönüşümler sayesinde, Türk mali sistemi, küresel krizden diğer ülkelerde olduğu kadar etkilenmemiştir. Türkiye’de herhangi bir banka batmamış, hiçbir finans kurumu kamulaştırılmamıştır. Ayrıca halk, mevduatlarını çekmek için bankalara veya devalüasyon kaygısıyla döviz bürolarına hücum etmemiştir. Aksine bankacılık sistemimizin aktif yapısı ve öz kaynak karlılığına bakıldığında güçlü bir yapının korunduğu gözlenmektedir. Özellikle, dünyadaki ve Türkiye’deki olumlu sinyaller, Merkez Bankası’nın 6-7 puanlık faiz indirimleri ve yeni Teşvik Paketinde ele alınan yaklaşık 10 milyar TL tutarındaki Kredi Garanti Fonu uygulaması gibi gelişmelere paralel olarak, bankacılık kesimi reel sektöre yönelik kredilerde tutucu davranmamalıdır. IMF anlaşmasına yönelik ısrarcı tavır artık terk edilmeli Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yapılan görüşmelere ilişkin de bir değerlendirmede bulunan MÜSİAD Başkanı, “Stand-by anlaşması konusunda bazı kesimlerin sürdürdüğü ısrarcı tavrın artık terk edilmesi gerekmektedir. Özellikle IMF ile bir anlaşma yapılmaması halinde Türkiye’nin düşeceği sıkıntıları kasten dramatize eden uluslararası derecelendirme kuruluşlarının çizdikleri kötü senaryoların nasıl gerçek dışı ve yanıltmaya yönelik olduğu artık alenen görülmüştür. Türkiye’nin 11 Mayıs 2008 tarihinden bu yana ve özellikle dünyayı istila eden bu küresel kriz döneminde dahi IMF ile stand-by anlaşması olmadan yönetildiği dikkatten kaçmamalıdır. Türkiye’nin söz konusu şartlar dahilinde asıl ihtiyacı; IMF ile acil bir anlaşma yapması değil, hızı kesilen yapısal reformlara öncelik vermesidir. IMF ile ancak yatırım, üretim, istihdam, büyüme ve reformların devam etmesi şeklindeki reel önceliklere ve mevcut krizin getirdiği şartlara göre dizayn edilen yeni bir anlaşma modeli üzerinde mutabık kalınabilir ki, bu da şu an için mümkün gözükmemektedir” dedi. Yönetemeyen demokrasi zâfiyetine son verilmeli Vardan’ın açıklamalarında dikkat çeken bir diğer husus ise ‘İkinci Nesil Reformların Gerekliliği’ ile ilgiliydi. Türkiye’nin “yönetemeyen demokrasi” zâfiyetine artık bir son vermesi gerektiğini ifade eden Vardan, “Türkiye’nin ‘halk seçer, oligarşi yönetir’ dayatmasıyla gidebileceği bir yerin olmadığını” belirterek yeni bir Anayasa’nın gereğine vurgu yaptı. Ancak konjonktürün, yeni bir Anayasa için mutabakat zemini oluşturulmasına uygun olmadığını, bu sebeple de mevcut Anayasada kısa vadede sivilleşmeyi ve demokratikleşmeyi hızlandıracak kısmi bir revizyonun gerçekleştirilmesi gereğine dikkat çekti. Bununla beraber yapısal dönüşüm ihtiyacının yargı, eğitim ve kamu yönetiminde de artık gündeme alınmasının altını çizen Vardan, AB müzakere sürecine de durmaksızın ve hızla devam edilmesi gerektiğini belirtti. Haber Merkezi / TIMETURK
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|