|
06-18-2009, 10:30 | #1 |
Yavuz Bahadıroğlu "İstanbul’daki sahabe türbeleri "
Hatırlayacaksınız, bir süre önce İstanbul’daki padişah türbelerinin yerlerini yazmıştım. Pek çok okuyucumdan dua aldım. Ancak yine pek çok okuyucum İstanbul’daki sahabe kabirlerinin de yerlerini belirtmemi rica etti.
Hepiniz adına araştırdım. Bu konuda çalışma yapan Prof. Dr. Semavi Eyice, Yrd. Doç. Dr. Adem Apak ve Dr. Mehmet Efendioğlu gibi ilim adamlarının çalışmalarına ulaştım. Onların da yüksek müsaadeleriyle, bu konuda öğrendiklerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Bilindiği gibi, İstanbul'da birçok sahabenin türbesi ve mezarı (kaynaklar, İslâm ordularının ilk İstanbul kuşatmasına 63 sahabenin katıldığını aktarıyor) var… Bu yoğun gelişin sebebi, Peygamber Efendimiz’in ağzından çıkan bir hadistir. Bu hadiste Peygamber Efendimiz İstanbul’un “bir gün mutlaka” fethedileceğini müjdelemiş, fethi gerçekleştirecek fatihi, ordusunu ve milletini kutlamıştır. İşte bu yüzden Arap orduları dönem dönem tam beş kez İstanbul önlerine akmıştır. Bunların üçü kuşatma (İstanbul ilk olarak 669’da Muaviye bin Ebu Süfyan döneminde, sonra 673’te, ardından da 713’te kuşatıldı), ikisi ise akın biçiminde gerçekleşmiştir. Bazı sahabeler bu akın ve kuşatmalara katılmış, bazıları bu uğurda (Peygamber-i Âlişan’ın müjdesini gerçekleştirme uğruna) şehid olmuştur. Bunların en bilineni hiç kuşkusuz “Eyyûb Sultan” olarak meşhur olan Hâlid bin Zeyd el-Ensarî en-Neccârî’dir (r.a.) Hz. Peygamber’in Medine hicretinde evini açan bu zat, ebediyet uykusunu İstanbul’un kendi adını taşıyan semtindeki türbesinde uyumaktadır. Kayıp kabrini bir riyazet anında Fatih Sultan Mehmed’in şanlı hocası Ak Şemseddin keşfetmiştir. Fatih, bu zata, “Bu ferah ki bende görürsüz, bir Kal’a (İstanbul) fethünden değildur; Ak Şemseddin gibi bir pîr-i aziz zemanında yaşaduğuma sevinurum (sevincim İstanbul fethinden dolayı değil, Ak Şemseddin’e çağdaş olmaktan dolayıdır)” diyecek kadar sonsuz bir hürmetle bağlıdır. Zaten o Allah ve Peygamber dostlarının dostudur. Ebû Eyyüb’un kabrini bulup türbesini yaptırmadan kendine saray yaptırmaması da bundandır! İşte bu yüzden İstanbul fethinden sonra inşa ettirdiği ilk camiye, Fatih, kendini adını değil, onun adını vermeyi uygun bulmuştur. Gencecik Padişah, Peygamber’ine ve ashabına böylesine bağlıdır. Bu girişten sonra hemen belirtmeliyim ki, İstanbul’da “sahabe” olarak tanımlanan ve bu amaçla ziyaret edilen, çoğunluğu sur içinde 29 türbe mevcuttur. (Bunlardan yedisi Eyüp sınırları içinde, 18’i sur içinde, 3’ü de Beyoğlu’ndadır). Ancak bunların kaçının gerçekte “sahabe türbesi” olduğu belirsizdir. Hatta “sahabe türbesi” ya da “sahabe kabri” denilen mekânlarda yattığı varsayılan isimlerin tarihen orada bulunmalarının mümkün olmadığı görülmektedir… Mesela Hz. Ebu Derda (r.a): İstanbul’da Eyüp ve Karacaahmet’de iki türbesi vardır. Ancak ilk İstanbul kuşatmasından 17 yıl önce 652’de vefat etmiştir. Tabiatıyla Ebu Derda’nın İstanbul’a gelmesi imkânsızdır. Karaköy Yeraltı Camii’nde türbesi bulunan Hz. Amr bin el As’ın da (r.a), keza ilk kuşatmadan 6 sene önce vefat ettiği biliniyor. Bu sahabe hakkında çalışma yapan Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslâm Tarihi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Adem Apak: “Amr bin el As, Mısır’da valilik yaptı. İlk İstanbul kuşatmasından 6 sene önce vefat etti. Zaten bugün Kahire’de adına türbe ve cami vardır. İstanbul ile hiçbir ilgisi yoktur” diyor. İlk İstanbul kuşatmasından 19 yıl önce vefat eden Hz. Ebuzer el Gıfari’nin de İstanbul’da bir türbesi mevcuttur. Oysa makbul kaynaklar onun Medine yakınlarındaki Rece’de vefat ettiğini belirtiyor. Türbesi Balat’daki Koca Mustafa Paşa Camii içinde bulunan Hz. Cabir bin Abdullah’ın da 698’de Medine’de vefat ettiği ve Cennetülbaki Kabristanı’na defnedildiği değişik kaynaklarda aktarılıyor. Edirnekapı Atik Ali Paşa Mahallesi’nde türbesi bulunan Hz. Ebu Said El Hudri’nin de Mekke’deki Cennetülbaki Kabristanı’na defnedildiği kesin olarak biliniyor. İstanbul’a hiç ayak basmadığı tespit edilen “sahabe”lerin yanı sıra, hiçbir eski kaynakta sahabe olarak adı geçmeyen, hadis ravileri arasında bulunmayan, hadislerde isimlerine rastlanmayan kişilerin de “sahabe” olarak İstanbul’da türbe ve mezarları var… Muhammed el Ensari, Abdullah el Hudri, Ka’b, Hafir, Şûbe, Hamdullah el Ensari, Cafer el Ensari, Vehb bin Huşeyre bunların arasında yer alıyor. Eski kaynaklarda “sahabe” olarak yer almayan bu isimlerin, sadece İstanbul fethinden sonra yazılan bazı kitaplarda yer aldığı uzmanlar tarafından vurgulanıyor. Karaköy Yeraltı Camii’nde türbesi bulunan ve sahabe olarak bilinen Süfyan bin Üyeyne’nin İstanbul’a geldiğine dair hiç bir bilgi yoktur. Bu zat aslında “sahabe” değil “tabiin”dir... “Sahabe Çağı”ndan 100 yıl sonra yaşamıştır. Keza, Peygamber-i Âlişan Efendimiz’den çok sonra yaşamış Hasan Hüseyin, Baba Cafer, Abdurrahman Şamî, Edhem gibi isimlerin kabirleri de İstanbul’da “sahabe” muamelesi görmektedir. Hülâsa: İstanbul’da gerçek anlamda 6 sahabenin makamı, ikisinin de türbesi bulunuyor. Gerisi ihtilâflıdır. “Sahabe kabri” olarak meşhur olmuş bazı mekânları “kabir” değil, “makam” kabul etmek her halde daha doğru olacaktır. Yarın bu “türbe” ve “makam”lardan söz edelim. vakit
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
06-18-2009, 10:31 | #2 |
Yavuz Bahadıroğlu "İstanbul’daki sahabe türbeleri-2"
İstanbul’da yattıkları varsayılan sahabelerin listesini vereceğim, ancak dünkü yazımda da belirttiğim gibi, bunların çoğu “makam kabri”dir... Yani kabirde yattığı varsayılan sahabe kabirde değildir. Milletin muhabbeti onu öylesine benimsemiştir ki, Peygamber’ine duyduğu sevgi öylesine coşkuludur ki, arkadaşlarını öncelikle yüreğine sonra da semtine gömmüştür. Bu bağlamda bir sahabenin birçok yerde kabrine rastlanmaktadır. Bunlara “makam kabri”, “makam türbesi” demek daha doğrudur. Dua nereden edilirse edilsin Allah’a ulaştığına göre, zaten bir sorun da yoktur. Şimdi sıralamaya geçiyorum... 1. Ebû Eyyub el-Ensâri (Hz. Hâlid bin Zeyd el Ensari): “Mihmandar-ı Resûl” olarak bilinir. Hazrec’in Neccaroğulları Kabilesi’ndendir. Medine’ye göçmek zorunda kalan Âlişan Efendimiz’e evini açmış, evinde altı ay misafir etmiştir. Ayrıca Peygamber Efendimiz’den sonra Kur’an-ı Kerim’in bir araya getirilmesinde de hizmetleri geçmiştir. Efendimiz’in İstanbul’un “bir gün mutlaka” feth edileceğine ilişkin müjdesinin arkasına takılıp Yezid kumandasındaki orduyla İstanbul’a gelmiş, bir salgın hastalık sonucu vefat etmiştir. Bugün kendi adını taşıyan semtte, (Eyüp’de) adını taşıyan camiin (Eyüp Sultan Camii) yanındaki türbesindedir. 2. Hz. Ebu’d Derda: Şam’daki ilk Müslüman kadıdır. Asıl adı Uveymir bin Zeyd bin Kays’tır. Bedir Savaşı sırasında Müslüman olmuş ve Peygamber Efendimiz tarafından övülmüştür. Ebu’d Derda Müslüman olduktan sonra, Hz. Peygamber’le daha çok vakit geçirebilmek için ticareti bırakmıştır. Kur’an-ı Kerim’i ezberleyen ilk dört hafızdan biridir. O kadar sevilmiştir ki, Eyüp ve Üsküdar’da iki, Konya Ereğli’sinde ise bir makamı vardır. 3. Hz. Ka’b: Tam ismi bilinmemektedir. Türbesi, Eyüp Sultan sınırlarında, çevre yolu ile surların arasındadır. 4. Hz. Ebû Şeybe el-Hudri: Kâinatın Efendisi’nin İstanbul’un fethiyle ilgili hadisinin peşine takılıp ilerlemiş yaşında İstanbul’u fethe gelenler arasındadır. Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılan türbesi, Ayvansaray’da Toklu Dede Haziresi’nde bulunmaktadır. 5. Hz. Hamdullah el-Ensâri: Medinelidir. Ebû Şeybe el-Hudri ile aynı türbenin ayrı odalarında ebediyeti uyumaktadır. 6. Hz. Ahmed el-Ensâri: Bu da Medinelidir. Kabri, Ayvansaray’da Toklu Dede Haziresi’ndedir. 7. Hz. Muhammed el-Ensâri: Medinelidir. Ebû Eyyûb el-Ensâri hazretleri ile birlikte İstanbul kuşatmasına katılmıştır. Ayvansaray’da, Karabaş Mahallesi’nde bulunan türbesi, “Sultan Mahmud güneşi” olarak tanımlanan süslemelerle dikkat çekmektedir. 8. Hz. Câbir bin Abdullah el-Ensâri: Hazreçoğulları’nın Beniseleme kolundandır. Medine’de doğmuştur. Hz. Peygamber’i II. Akabe Beyatı esnasında henüz çocuk yaşta iken tanımış, beraberinde tam 19 savaşa katılmıştır. 1540 hadis rivayetiyle en çok hadis rivayet eden beş sahabeden biridir. Hz. Peygamber’in vefatından sonra dört halifeye danışmanlık yapmıştır. İstanbul kuşatmasında orduya sancaktarlık ettiği söylenmektedir. Türbesi, Ayvansaray’da Atik Mustafa Paşa Camii içerisindedir. 9. Hz. Ebû Zer el-Gıfârî: Vaktiyle yağmacılık yapan, yol kesen ve putlara tapan Gıfar Kabilesi’ndendir. Müslüman olduktan sonra, Medine-i Münevvere yakınlarındaki Gıfar’da İslamı tebliğe başlamıştır... Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarına ve Kıbrıs Fethi’ne katılmıştır. Hastalığında Efendimiz’in başucundan ayrılmamıştır. Türbesi İstanbul/Ayvansaray’da Karabaş Mahallesi’ndeki Çınarlı Çeşme Mescidi’nin yanındadır. Diğer makam kabri ise Adıyaman’da bulunmaktadır. 10. Hz. Amir (Hz. Abdüssâdık Amir bin Ubâde bin Sâme): Hakkında fazla bilgi yoktur. Türbesi, Edirnekapı’dan, sur dibinden Eyüp’e inen yolun sağında kalan mezarlıktadır. Türbenin ayakucunda Reîsülhattâtîn Eğrikapılı Râsim Efendi’nin kabri vardır. Bu mezarlıkta ayrıca birçok ünlü Osmanlı Devlet adamı da yatmaktadır. 11. Hz. Hafir: Ebû Eyyûb El-Ensâri hazretlerinin yeğenidir. Ebû Eyyûb El-Ensâri hazretleriyle katıldığı kuşatmada vefat ettiği sanılmaktadır. Türbesi, Edirnekapı’dan sur dibine inerken, Eğrikapı girişinin hemen solundadır. Ayrıca Eyüp Sultan’da Abdülvedüd Mahallesi’nde bir mezarı daha vardır. 12. Hz. Abdullah el-Hudri: Türbesi Fatih İlçesi’nde, Kandilli Türbe Sokağı üzerinde, İvaz Efendi Camii yakınındadır. 13. Hz. Şu’be: Hakkında kesin bilgi olmamakla birlikte kuşatmada şehit olduğuna inanılmaktadır. Kabri Fatih’de, Acıbey Mahallesi, Şişhane Caddesi’ndeki bir evin bahçesindedir. 14. Hz. Ebû Saîd el-Hudri: Asıl ismi Sa’d bin Malik bin Sinan El-Hudri’dir. Medineli Hazrec Kabilesi’ndendir. Çocukluğunda Mescid-i Nebevi’nin inşasına yardım etmiştir. Kabri, Fatih’te Kariye Camii bitişiğindedir. Yarın devam ederiz inşallah! vakit |
|
06-18-2009, 10:32 | #3 |
Yavuz Bahadıroğlu "İstanbul’daki sahabe türbeleri-3"
Önceki günden ve dünden devam ediyoruz… 15. Hz. Hüsam bin Abdullah el-Ensari: Medinelidir. Rivayete göre Bizans İmparatoru, Müslümanların şehirde serbestçe gezmelerine ve Ayasofya’nın bir kenarında namaz kılmalarına (doğrusu, İmparator, bazı laikçilerimizden daha insaflıymış) izin vermiş, ancak nedense bu sahabe Bizans’ın içinde gerçekleşen bir saldırısı sonucu şehit edilmiştir. Türbesi, Fatih’te Sultan Çeşmesi Caddesi’nde Sultan Hamamı’nın (bugün Paşa Hamamı olarak biliniyor) külhan kısmındadır. 16. Hz. Câfer bin Abdullah el-Ensâri: Medinelidir. Bizans kuşatmasında şehit olduğu yolunda rivayetler vardır. Türbesi Fatih’te Hoca Kasım Günâni Camii’nin mihrabı önünde bulunmaktadır. Bu cami “Hasan-Hüseyin Camii” olarak da bilinir. 17. Hz. Hasan-Hüseyin kardeşler: İstanbul’a Ebû Eyyub El-Ensâri ile birlikte gelmişlerdir. Bizans hükümdarının verdiği izinle şehre girip gezmişler ve bu esnada Bizanslı serkeşlerin saldırısı sonucu şehit olmuşlardır. Ebediyeti uyudukları varsayılan türbe, Fatih’te Hoca Kasım Günâni Camii’nin karşısındaki yokuştadır. 18. Hz. Abdullah el-Ensâri: Medinelidir. Hakkında başka bilgi yoktur. Bunun da Bizanslılar tarafından şehit edildiği sanılmaktadır. 19. Abdullah El-Ensâri’nin türbesi Fatih’te Hoca Kasım Gürâni Mahallesi’nde Kürkçüçeşme Sokağı’ndadır. Aynı türbede dört kabir daha bulunmaktadır. 20. Hz. Amr bin Âs: Mekke’de dünyaya gelmiştir. Asıl ismi Amr bin El-Âs bin Vâil es-Sehmi el-Kureşi’dir. Kureyş’in önde gelenlerindendir. Hem askeri, hem de siyasi açıdan son derece bilgili biridir. Müslüman olmadan önce Müslümanlara karşı savaşan Kureyş ordusuna komutanlık etmiş, ancak Müslüman olduktan sonra bundan çok büyük pişmanlık duymuştur. Hz. Ebû Bekir’in halifeliği döneminde, Güneydoğu Filistin’in fethinde bulunmuş, küçük bir askeri birlikle büyük başarılar kazanmıştır. Hz. Ömer döneminde ise Filistin’i tümüyle Müslümanlaştırmıştır. “Mısır Fatihi” olarak da tanınmaktadır. Sıffin Savaşı’nda Şam Süvari Birlikleri’nin komutanlığını üstlenmiştir. Hâricîler’in suikastından kılpayı kurtulmuş, ancak bu olaydan üç yıl sonra vefat etmiştir. Makam türbesi Karaköy’deki Yeraltı Camii’nde (Kurşunlu Mahzen Camii) bulunmaktadır. Bu cami, Kemankeş Caddesi üzerindedir. 21. Hz. Vehb bin Huşeyre: Rivayete göre, İstanbul’un Mesleme komutasındaki ordu tarafından kuşatılması esnasında şehit düştü. Makamı Karaköy Yeraltı Camii’ndedir. 22. Hz. Süfyân bin Uyeyne: Küçük yaşta ilim tahsiline başlamıştır. Keskin bir zekâya, sağlam ve güçlü bir muhakemeye sahip olan bu sahabe yedi bin hadis rivâyet etmiştir. Makamı Yeraltı Camii’ndedir. 23. Hz. Abdurrahman eş-Şâmi… Eyyüb Sultan hazretlerinin sancaktarı olduğu rivayet edilmektedir. İstanbul’un ilk kuşatmasında şehit olduğu bilinmektedir. Abdurrahman eş-Şâmi hazretlerinin de Bizans İmparatoru’nun teminatına güvenip sur içinde uzun gezilere çıktığı kaynaklarda mevcuttur. Bu gezilerin birinde kalleşliğe uğradığı ve şehit edildiği rivayet edilmektedir. Türbesi Eminönü İlçesi’nde Sultan Ahmet Camii’nden Ayasofya Camii’ne doğru giden Kabasakal Caddesi üzerindeki Tevfikane Sokak içindedir. Bu türbelerin çoğunun inşa ve ihyası Sultan II. Mahmud'un dindar kızı Bezmiâlem Sultan sayesinde olmuştur. Yeniçeri Teşkilâtının 1826'da kaldırılması esnasında meydana gelen boşluk ve başıbozukluk döneminde ortaya çıkan gasp ve hırsızlık olaylarının (çünkü polis teşkilâtı henüz yoktu) bazı bölgelerde yok denecek kadar az olduğu dikkate alınıp araştırılınca “türbe” gerçeğiyle karşılaşılmıştır. İstanbul’un külhanbeyleri, ipten-kazıktan kurtulmuşları bile “türbe”ye saygı gösteriyor, türbe bulunan semtlere hırsızlığa, serkeşliğe gitmiyorlardı. Bezmiâlem Sultan dindarane duygularını, suç oranını azaltmak gibi sosyal bir ihtiyaçla bütünleyerek türbeleri onartmış, böylece güzel bir hayra vesile olmuştur. Türbe sayısını yaygınlaştırma arzusunun gasp ve hırsızlık olaylarını azaltma ihtiyacından da doğmuş olabileceğini düşünüyorum. Bendeniz gördüğünüz gibi sahabe türbesi olduğu iddia edilen makamlarla birlikte 23 türbe tespit edebildim. Bu arada yanlışlarım bulunabilir. Kendilerini bu işe verenler yanlışlarımı düzeltirse hiç gocunmam. vakit |
|
06-18-2009, 11:10 | #4 |
Kardeşler benim bu türbeler konusunda derin endişerim var.. ne kadarı sahih ne kadarı 'sonradan' yapılma tam olarak biliniyor mu?..Derinlemesine araştırmalar yapılmış mı?..
Malumunuz..'Telli Baba' denilen sahte türbe, 'Nimet Ablanın' Necip Türk Milletine armağanı(!).. Konuyu irdelerseniz sevinirim.. |
|
06-18-2009, 11:13 | #5 |
Yavuz Bahadıroğlunun yazığı kadarı doğrudur......
İstanbul ile ilgili Rasulun hepimizin bildiği hadi olduğu için çok fazla sahabe istanbula gelmiştir... |
|
06-18-2009, 22:14 | #6 |
Teşekkürler kardeş.. Yavuz Hocamı tanırım, sözleri benim için referanstır..
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|