07-27-2009, 03:00 | #1 |
Sonunda bu da oldu: HSYK ve PKK 'işbirliği'! Kürşat Bumin - Yeni şafak
Bugün YÖK'ün “katsayı” konusunda gerçekleştirdiği “masrafsız-zahmetsiz” büyük ”devrim”i gözden geçireceğimi duyurmuştum ama aklım hâlâ HSYK'da yaşanan -milletin şaşkınlıkla izlediği-izlemesi gerektiği- esrarengiz olaylara takıldığı için, “devrim”den konuşmayı yarına erteleyelim.
HSYK'da yaşananlar -haliyle- ülke medyasını da ikiye bölmüş durumda. Bu iki ana sınıf -yine haliyle- kendi içinde de daha küçük sınıflara ayrılıyor. HSYK'da yaşanan olaylar önemli, çünkü bu olaylar her şeyden –ama her şeyden- önce -bu gidişle- toplumun bu ülkede “adalet”ten söz edenleri yüzünde daha bir müstehzi ifade ile seyretmesi sonucunu doğuracak. Bir toplum için ne kadar korkutucu, ne kadar umut kırıcı bir sonuçtur bu. Toplum, “Adalet” denilen ve Eski Yunan'dan bugüne diğer bütün erdemlerden önce geldiğine inanılan bir erdemin, kendisini bir arada tutan anayasal demokrasi çerçevesinde üç kuruşluk değeri olmadığı sonucunu çıkartmış olacak… Bir köşe yazarı yazısına şöyle başlıyor: “HSYK'da yaşanan olaylar acaba bir taktik manevra mıdır? Özellikle hükümetin hazırladığı yargı reformu strateji belgesini açığa düşürme operasyonu mudur?” Bir başkası kuruldan dışarıya sızan haberden “Kuşkulu atama”, “Kafaları karıştırdı” gibi HSYK'nın bakan ve müsteşarı dışında kalan üyelerini doğrudan zan altında bırakan başlıkları sıralamakla meşgul. İçlerinde işi, HSYK'nın Yargıtay ve Danıştay'dan gelen üyelerinin ağırlıklı olarak Alevilerden oluştuğu bilgisinden kalkarak nüfusun %15'ini oluşturan bir mezhep üyelerinin yüksek yargıda koltukların %50'sini ne hakla işgal ettiklerini sormaya kadar vardıranlar da eksik değil. Bütün bu ve benzeri değerlendirmelerden toplumun hangi sonucu çıkarması bekleniyor acaba? Toplum “yüksek yargı”nın tamamına lanet mi okusun? Hızını alamayıp “aşağıdaki yargı”yı da bu çemberin içine mi soksun? Elimizde sadece “Ergenekon” ve “KCK” davalarına bakan yargı mensupları mı kalsın; yatıp kalkıp sadece onlara mı duacı olalım? Bir topluma yapılabilecek en büyük kötülük, söz konusu toplumun kafasına “yaşadığın bu diyarda 'adalet'in tecelli ettiğine sakın inanma” fikrini sokmak değil midir? “Adalet”siz hiçbir şey olmaz… Montesquieu, “Kanunların Ruhu”nda hikayeyi bakın nasıl açıklıyor: “Hemen hemen bütün erdemler bir insanın belirli sayıda insanlarla ilişkisine dairdir; mesela dostluk, vatan sevgisi, acıma, özel ilişkilerdir. Ama adalet genel bir ilişkidir ve bu genel ilişkiyi yıkan bütün diğer erdemler erdemli olarak nitelenemezler.” Böyle işte; demek ki bütün diğer erdemler, ancak onu, yani adaleti içinde barındırdıkları ölçüde erdem sayılabileceklerdir. Bu “felsefi ara” dan sonra dönelim tekrar medya-HSYK ilişkisine: Dün okuduğum bir yazı, HSYK'ya ilişkin iddiaların hangi çılgın noktalara vardığının iyi bir örneğiydi. Mehmet Kamış imzalı bu yazının (Zaman) okurlarına HSYK'ya karşı cihat açtırmasına bir adım kalmıştı desek yalan olmaz. “İma” sınırını çoktan aşan şu apaçık ciddi suçlamalara bakın: “Çevreden gelen tepkilere rağmen bazı HSYK üyelerinin taleplerinde ısrar etmesini insafla izah etmek mümkün değil. Hele de KCK savcısının alınmak istenmesinin izah edilir hiçbir tarafı yok. Bu durum, "Savcı biraz daha eşelese altından hiç hoş olmayan gerçekler mi ortaya çıkacak?" sorusunu akıllara getiriyor. “ “Bugün derin devletin var olmak için öne süreceği tek bir sebep kaldı. O da PKK. Terör örgütünün ya da başka bir deyişle etnik terörün varlığı, derin yapıların ayakta kalabilmesi için hayati önem taşıyor. (…) Bugün sadece PKK kaldı, bu konuda kendilerine yardım edecek örgüt. Onlar için örgütün yanında Kürt meselesinin de çözülmemesi lazım. "Ermeni meselesinin ortadan kalkması, Kıbrıs'ta çözüme yönelik adım atılması, Yunanistan ile barış havasının esmesi, Suriye ile iyi ilişkiler içinde olmamız ne kadar tehlikeliyse, Kürt meselesinin de çözülmesi o denli tehlikeli" diyorlar. Derin devletin, bütün bu meselelerin çözümü konusunda atılan her adımdan bir hayli rahatsız olduğunu söylemek mümkün.” “Bir tarafta derin PKK, derin devlet ilişkisi bu kadar gün yüzüne çıkmışken, bir taraftan KCK'ya yönelik operasyonlar yapan ve PKK'nın şehir yapılanmasını ortaya çıkartmak isteyen bir savcı görevinden alınmak isteniyor. Siz olsanız bu konuyu çok iyi niyetli olarak yorumlar mısınız? Bazı çevreleri bu kadar rahatsız ettiğine göre bu operasyonlardan sonra KCK'nın arkasından kimler çıkacak, doğrusu çok merak ediyorum.” Siz olsanız bu konuyu nasıl yorumlarsınız bilemem ama bana sorarsanız, KCK'den hareketle HSYK ile PKK arasında kuvvetle muhtemel bir “işbirliği”nin varlığından söz eden bu “yorum” taşıdığı “tehlikeli madde”den dolayı kendisinden uzak durulması gereken bir niyet ve gayrettir derim.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|