|
08-02-2009, 20:34 | #1 |
İşbirlikçi babalar ve oğulları
Araştırmacı yazar Mustafa Özcan İslam dünyasındaki işbirlikçileri yazdı. Özcan sadece geçmişi değil bugünü de yazmayı ihmal etmedi. Araştırmacı yazar Mustafa Özcan İslam dünyasındaki işbirlikçileri yazdı. Özcan sadece geçmişi değil bugünü de yazmayı ihmal etmedi. İlk Türk romanı Şemseddin Sami'nin Taaşşuku Tal'at ve Fitnat adlı eseredir. İlk Mısır veya Arap romanı ise Hüseyin Heykel Paşa'nın Zeynep adlı romanıdır. İkisinin de aşk üzerinde deveran etmesi üzerlerindeki Batı tesirlerini gösterir. İlk Rus romanı ise Ivan Turgenyev'in 1862 de kaleme aldığı Babalar ve Oğullar kitabıdır. Bu kitabın ismi bir çok muhayyileye ilham kaynağı olmuştur. Kitabın ismi atıfları zenginleştirmiştir. Romanla ilgili atıflar daha ziyade kuşak çatışması bağlamında kullanılmıştır. Akif'in Asım'ın nesli hayaline rağmen çocuğunun 'sersefil' olması ve babasının yolundan uzaklaşması gibi. Saad İbni Ebi Vakkas ve Amr İbni Saad gibi tarihte de benzeri tezat örnekler vardır. Babalar ve Oğullar romanının ismi, gerçekten de çok verimli bir isimdir. Çağrışım zenginliği açısından belki de üzerine yok. Bu bağlamda belki de günümüzde ve geçmişle de bağlantı kurarak işbirlikçi babalar ve oğulları analiz edebiliriz. 29 Temmuz 2009 tarihli Hürriyet gazetesinde yer alan bir haber tam da bu konunun bam teline dokunuyordu. Tarih içinde benzeri izlerin ve izleklerin sürülmesi için münasip bir haberdi. Haber kısaca şöyle: "Hindistan'da Müslümanların çoğunlukta olduğu Cammu Keşmir eyaletinin Başbakanı Ömer Abdullah, seks skandalı iddiaları üzerine görevinden istifa etti. Üç yıllık skandalı, muhalefet geçtiğimiz günlerde meclise taşımış ve Abdullah'ı suçlamıştı. Evli ve iki çocuk babası olan Müslüman başbakanın, 2006 yılındaki skandala karıştığı iddia ediliyor. 40 kadar kadın ve reşit olmayan kızın, işadamları tarafından birçok siyasetçi, bürokrat ve polise pazarlandığı iddia edilmişti. Hindistan Merkezi Soruşturma Bürosu skandalı araştırmış, skandalla ilgili olarak iki eski eyalet bakanını ve bazı milletvekillerini tutuklamıştı. Skandala karışanlar daha sonra kefaletle serbest bırakılmıştı. Soruşturma sürüyor. Eyalet tarihinin en genç başbakanı olan 38 yaşındaki Abdullah iddiaları reddetti, ancak aklanana kadar göreve dönmeyeceğini söyledi..." Esasında işbirlikçilik bir hafifmeşrep sanatıdır. Ve bu tipler hafif meşrepliğe yatkındırlar. Aslında babalar ve oğullara, torunları da ilave etmeli. Bu durumda karşımıza aile boyu işbirlikçiler çıkıyor. İdari hanedanlıklar olduğu gibi ilmi hanedanlıklar da var. İbni Rüşd'ler İbni Cevzi benzerleri. Bir de onlara işbirlikçi hanedanları ilave etmemiz gerekir. Zamanında Keşmir kaplanı olarak ün salan Şeyh Abdullah bunlardan birisidir. Keşmir'de ulusal bir kahraman iken 1947 yılında İngilizlerin çekilmesi sırasında çok kritik bir rol oynayarak Keşmir'in Hindistan'ın elinde kalmasını sağlamıştı. Bunun mükafatını da görmüş ve ailesi Keşmir'de Hindistan yönetiminin vazgeçilmez dayanağı ve parçası olmuştur. Hem de kuşaklar boyu. Vefatından sonra Keşmir bir şekilde oğlu Faruk Abdullah'a emanet edilmiştir. Hindistan adına Keşmir'i, Faruk Abdullah yönetmişti. Ondan sonra da üçüncü kuşak bu mirası devraldı. Üçüncü kuşağı temsil eden Ömer Abdullah da Keşmirlilerin huzuruna böyle bir skandalla çıktı. Bundan sonrası ne olur bilinmez? Şeyh Abdullah ve ailesi bize bir başka coğrafyada izdüşümlerini hatırlatıyor. Bugün Çeçenistan'da ikinci kuşak da olsa işbirlikçi bir aile var. Kadirov'lar. Bolşevikler Çarlık Rusya'sını ve Romanovlar hanedanlığını yıktı. Ve kevgirden geçirdiler. Lakin Sovyetler sonrasında Çeçenistan'da yeni ve nevzuhur ve işbirlikçi bir hanedan yükseliyor. Kadirov'lar. İlk Kadirov; Ahmet Kadirov'du ve Cevher Dudayev ve ardından Aslan Maşedov döneminde Çeçenistan müftülüğü yaptı. Lakin ardından nedense kendisini Ruslara sattı ve Çeçen direnişine sırt çevirdi. Bunun sonucunda, Ruslar onu vitrine çıkardılar ve işbirlikçi devlet başkanı olarak atadılar. Lakin daha sonra bir etkinlik esnasında stadyumda iken altına yerleştirilen bir bomba ile hayatını kaybetti. Bunun üzerine Ruslar oğlu Ramazan Kadirov'u yerine yetiştirdiler. Bununla kalmadılar daha da bilediler. Yaşı yetmemesine rağmen onu hazırlardılar ve kısa bir zaman zarfında da Çeçenistan'ın başına getirdiler. Kısa bir zamanda Ali kıran baş kesen haline geldi ve yurt dışında bile muhalif ( mücahit) Çeçenlere karşı sürek avı başlattı. Veya Ruslar yoğun olarak operasyonlarda onun ismini kullanmaya başladılar. Hatta kötü ünü o kadar arttı ki, insan haklarıyla ilgili Rus aktivistleri de tehdit etmeye ve Moskova idaresinin gözü kulağı önünde ortadan kaldırmaya başladı. Coğrafyalar farklı olsa da işbirliği ruhu her yerde aynı. Kadirov da Ömer Abdullah gibi Çeçenistan'da her türlü menhiyatı yasaklarken kendisi her türlüsünü irtikap etmekten çekinmiyor. Ülkede 'şeriat' ilan etmiş ama kendisi kadınlarla hamam alemleri ve sefahatı yapıyor. İçki ise İslami kıyafetlerin içinde ve besmele çekilerek içiliyor. Aslında iki ayrı coğrafyada iki işbirlikçi deneyimin veya tecrübenin mahiyeti aynı. Lakin Kadirov'un Ömer Faruk'tan farkı, arkasında kapı gibi bir otokrat liderin yani Putin'in bulunmasıdır. Putin varken kimse Kadirov'a dokunamaz. Hindistan ise mevzii olarak Rusya ile mukayese edildiğinde; denildiği gibi belki de dünyanın en büyük veya kalabalık demokrasisini temsil ediyor. Kim bilir? timetürk
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|