|
08-12-2009, 14:59 | #1 |
Ahmet KEKEÇ "Koçum, Ömer’im..."
Ünlü Ergenekon sanığı Hurşit Tolon, telefondan eski Tümgeneral Erdal Şenel’i arıyor ve “Sana iletmem lazım... YARSAV’daki arkadaşla mutlaka görüşmemiz lazım” diyor.
Bir eski Orgeneral, bir Yargıtay Cumhuriyet Savcısı’yla ne görüşebilir? Ne gibi bir bağlantı vardır aralarında? Bu “mutlaka görüşmemiz lazım”ın çerçevesi ne olabilir? Neden mutlaka? Soruları istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz... Tolon’un “YARSAV’daki arkadaş” dediği kişi, YARSAV’ın değerli başkanı ve kıymetli hukukçu Ömer Faruk Eminağaoğlu oluyor. Ergenekon soruşturması sürecinde kendisiyle çok sık teşerrüf ettik. Bir yığın basın toplantısı düzenledi, bir yığın açıklama yaptı... Ekranlarda cismini gösterdi... Panellere ve televizyondaki tartışma programlarına katıldı. Polis baskınlarına nezaret etti. Ergenekon sanıklarıyla dayanışma görüntüleri verdi. Başsağlığı ve geçmiş olsun ziyaretlerine gitti. Ergenekon avukatlarına taktikler verdi. Bir muhalefet sözcüsü gibi “icra”yı eleştirdi. Hükümet üyeleriyle polemiğe girdi. Parlamentonun tasarruflarına karşı çıktı. Bir aktivistin yapabileceği her şeyi büyük bir başarıyla yerine getirdi. Bir de, aldığı “çürük raporu”yla gündeme geldi. İddiaya göre, askerlerle görüşmeyi çok seven, askerlerin görüşmekten çok hoşlandıkları Eminağaoğlu, “kutsal askerlik” görevinden kurtulmak için çürük raporu almıştı. Bilmem kaç yıl önce aldığı rapor “sağlam” çıkmayınca, ikinci kez heyete görünmek zorunda kalmış, bu defa “daha sağlam bir çürük raporu” alarak askerlik meselesini kökten halletmişti. Ben değerli Eminağaoğlu’nun yerinde olsaydım, ikinci rapora tevessül etmez, gider askerliğimi yapardım. Böylece, “Ekranda canlı kanlı ve sapasağlam bir görüntü veriyor” şeklindeki spekülasyonların da önünü kesmiş olurdum. Bu yolu tercih etmedi. Kendisi bilir. Hurşit Paşa “YARSAV’daki arkadaş” diyor. Bir başka Ergenekon sanığı muhterem Engin Aydın da, “Koçum” sıfatını kullanıyor: “Koçum, Ömer’im...” Ben de, “Bu ne samimiyet?” diyorum. Engin Aydın, biliyorsunuz, HSYK üyesi Ali Suat Ertosun’un “Ülkenin ta rım sorunlarını konuşuyorduk” dediği ünlü Kent Otel Toplantıları’nın organizatörü... Hurşit Paşa’yı anlatmaya gerek yok. Biraz sinirli ve celadetli bir paşamızdır. “Cehennemler kudursa da...” diye başlayan ünlü Bursa Söylevi’nin hatibidir. Dobradır... Kürtçe şarkı okuyan Sezen Aksu’yu “vatan haini” ilan etmişliği, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı Zekeriya Öz’ü de “Kimsin sen lan! Kimsin!” diye paylamışlığı vardır. Eminağaoğlu, anladığım kadarıyla, Ergenekon sanıklarına yakın bir kişi. Olabilir. Herkesin bir şeyidir. Kiminin “arkadaşı”, kiminin “koçu”dur. Fakat, herkesin bir şeyi olmadan önce, bir kamu elemanıdır ve devletin mutemet savcılarından biridir. İddianameyi okudukça, Eminağaoğlu’nun her yerde karşımıza çıktığını görüyor ve bir yaşımıza daha giriyoruz. Soru şu: Kamu işlerini tedvire memur bir Yargıtay Cumhuriyet Savcısı, kamunun yürüttüğü bir soruşturmada “taraf” olabilir mi, soruşturmayı engelleyici bir tavır takınabilir mi? Eminağaoğlu’ndan bu sorunun cevabını bekliyorum. Bir de, niçin “istifa müessesesi”ne işlerlik kazandırmadığını merak ediyorum STAR
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|