|
10-27-2009, 07:01 | #1 |
İhbar mektubunda ürperten iddia: Aktütün ve Dağlıca, cuntanın işi
'Eylem Planı'nın orijinal metnini Ergenekon savcılarına gönderen subay, yazdığı ihbar mektubunda Aktütün ve Dağlıca baskınları ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Mektupta yer alan ifadelerde şunlar söyleniyor: "Bizzat olayların içerisinde (Aktütün'de, Dağlıca'da, Poyrazköy'de, Çukurca'da ve dahi birçok yerde) olduğumuz için gerçekler tarafımızdan tüm çıplaklığıyla biliniyor." Bugün Gazetesi dün subayın ihbar mektubunu yayınladı. Mektupta demokrasiye eylem planının hazırlanışı hakkında gündemi sarsacak bilgilere yer veriliyor. Cunta örgütlenmesi ve faaliyetlerinden haberdar ve rahatsız olan kendisi gibi personelin gerçekleri anlatmak için zemin bulamadığını ve sesini duyuramadığını ifade eden subay, mektubunda Aktütün ve Dağlıca karakol baskınları, Çukurca'da mayın patlaması ve Poyrazköy cephaneliği gibi skandal eylemlerin içerisinde de cuntanın bizzat yer aldığını iddia ediyor. İşte subayın insanı dehşete düşüren sözleri: "Toplumun genelinde bilinen ve dedikodu şeklinde kulaktan kulağa yayılan TSK ile ilgili birçok konuyu (PKK'ya yardım, uyuşturucu, fişleme, suikast, örtülü operasyonlar vb.) olayların olduğu bölgelerde görev yapanlar, medya aracılığı ile öğrendi. Ancak medyanın bilmediklerini ben ve benim gibi Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı bünyesinde görev yapan arkadaşlar, yani bu faaliyetleri bizzat planlayan ve icra eden kişiler çok yakından biliyoruz. Bilgi destek personeli olarak bizzat olayların içerisinde (Aktütün'de, Dağlıca'da, Poyrazköy'de, Çukurca'da ve daha birçok yerde) olduğumuz için gerçekler tüm çıplaklığıyla bilinmektedir." 21 Ekim 2007'de terör örgütü mensupları, Hakkari Dağlıca'da konuşlu piyade taburunun emniyet unsuru olan bir bölüğe kalabalık bir grupla üç ayrı bölgeden silahlı saldırı düzenledi. Olayda 16 güvenlik görevlisi şehit düştü, 12 asker yaralandı, 8'iyle irtibat kesildi. 3 Ekim 2008'de ise Şemdinli ilçesindeki Aktütün Jandarma Sınır Bölük Komutanlığı'na bölücü terör örgütünün Irak'ın kuzeyinde bulunan unsurları tarafından yapılan saldırıda 17 asker şehit düşmüştü. ZAMAN Kaos Planı'na CHP'li vekiller de yardım etmiş p'Kirli tezgâh'ın ortaya çıkmasını sağlayan ihbar mektubundaki bazı iddialar dudak uçuklatan cinsten. Öyle ki, 'Kaos Planı'nın aslıyla birlikte gönderilen 5 sayfalık mektupta, millete yönelik hazırlanan eylem planlarının sadece 'İrticayla Mücadele Eylem Planı'yla sınırlı kalmadığı aktarılıyor. Muvazzaf bir subayın kaleme alarak Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara posta yoluyla ulaştırdığı mektupta yer alan bir diğer iddia daha vahim. Mektupta, bir orgeneralin emriyle üniversitelerden akademisyenler ile CHP'nin yönetimindeki bazı politikacıların eylem planlarının hazırlanmasına destek verdikleri aktarılıyor. Subay, TSK'da millete karşı komplo kuran cuntanın içerisinde yer aldığını söylüyor. Mektupta şu ifadeler kullanılıyor: "2007 yılı Eylül ayında dönemin Genelkurmay 2'nci Başkanı Org. Ergin Saygun'un emri gereği, üniversiteden bir kısım akademisyen ve CHP yönetiminden bazı politikacıların desteği ile dönemin Genelkurmay Harekât Başkanı Korg. H. Nusret Taşdeler'in himayesinde Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı'nda şube müdürü olarak görevli kurmay albaylar Dursun Çiçek, Sedat Özüer, İlker Ziya Göktaş ve Fuat Selvi tarafından kamuoyunu yönlendirme maksatlı çeşitli belgeler hazırlandığına tanık oldum. Yukarıda ifade ettiğim TSK içerisindeki "ülke yönetimine el koyma heveslileri", yani "darbe taraftarları", başka bir ifadeyle "cunta örgütlenmesi"; yıllardır işgal ettiği makamlarla, kilit pozisyonlar ve sivil uzantılarıyla ülkenin gündemini elinde tutmuş ve faaliyetlerini kamuoyuna "tüm TSK'nın ortak görüşü" gibi göstermiş ve göstermeye de devam etmektedir." İSTANBUL ZAMAN 'Kaos Planı hazırlansın' emrini Hasan Iğsız verdi ABDULLAH YAVUZ ALTUN İSTANBUL p'Kaos Planı'nın orijinalini Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara postayla ulaştıran subayın ihbar mektubunda, belgenin hazırlanış ve imha ediliş süreci anlatılıyor. Taraf Gazetesi'nin haberine göre, Albay Dursun Çiçek'in imzası bulunan belgenin hazırlanması emrini 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız verdi. İhbar mektubunun tam metninin yayımlandığı haberde, Çiçek, Kaos Planı'nı içeren belgeyi Iğsız'ın emri, Korgeneral Mehmet Eröz ve Tümgeneral Mustafa Bakıcı'nın desteği ile hazırlamış. Planın aslını dosyadan aldığını ifade eden subay, karargahta neredeyse herkesin bu tip andıç belgelerinden haberdar olduğunu söylüyor. Savcılara gönderdiği mektubun eklerinde, 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı' isimli dokümanın imhasında görev alan er ve erbaşların listesine de yer veren subay, konuyla ilgili bilgi sahibi olanların sindirildiğini de belirtiyor. Subay, önemli bir iddia da ortaya atıyor: "Nitekim Orgeneral İlker Başbuğ, belge hakkındaki basın açıklamasını aslının imha edildiğine kanaat getirdikten sonra yaptı." ORGENERAL IĞSIZ, EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ'NDE Subayın gönderdiği mektupta dikkat çeken önemli bir ayrıntı, hazırlanan belgenin imhasına yönelik faaliyetlerin tek tek anlatılmasıydı. Belge, subayın iddiasına göre operasyonel bir şekilde imha edilmiş. Ergenekon soruşturması kapsamında Dursun Çiçek'in 17 Haziran'da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gelmesi bekleniyordu. Ancak Çiçek'in askerî mahkeme soruşturmasının tamamlanması beklendi. Daha sonra 29 ve 30 Haziran tarihlerinde savcılığa çağrılan Çiçek tutuklanmış ve 24 saat geçmeden serbest bırakılmıştı. Bu arada, 1. Ordu Komutanı Hasan Iğsız, dün akşam saatlerinde İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ı ziyaret etti. Iğsız, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Vatan Caddesi'ndeki yerleşkesine gelişinde Hüseyin Çapkın tarafından törenle karşılandı. Tören mangasını selamlayan Orgeneral Iğsız, daha sonra Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın makamına geçti. İlk 'özür' Necati Doğru'dan: 'Kâğıt parçası' değilmiş, yanıldım Türkiye, millete yönelik komplo teorileri ve dehşet senaryoları içeren 'Kaos planı'nı Taraf Gazetesi muhabiri Mehmet Baransu'nun haberiyle duydu. 'AKP ve Gülen'i bitirme planı' manşetiyle verilen haberde, planın insanın kanını donduran ayrıntıları deşifre edildi. Bazı kesimler haberin sahibi Mehmet Baransu'ya yüklendi. TSK'yı yıpratmakla, sahte belgeye dayalı haber yapmakla suçladı. Ancak zaman, Baransu'yu haklı çıkardı. Gelinen noktada, belgenin gerçek olduğu ortaya çıktı. Baransu, geçtiğimiz günlerde Zaman'a yaptığı açıklamada, kendisini yerden yere vuran meslektaşlarından 'özür' beklediğini söylemişti. Baransu'nun çağrısına ilk cevap Vatan Gazetesi yazarlarından Necati Doğru'dan geldi. Gazetedeki dünkü köşesinde "Özür diliyorum" başlıklı bir yazı kaleme alan Doğru, belgenin sahte olmadığının Adli Tıp raporuyla ortaya çıktığını aktardı. Eğip bükmeyeceğim; özür dilerim Necati Doğru, yazısında şu ifadeleri kullandı: "Saklayıp gizlemeyi kalemime yakıştıramam; hiç eğip bükmeyeceğim. Belge gerçek çıktı. Belgenin sahte olduğunu; 'Orduyu darbeci gösterme ve iktidar partisi AKP'yi mağdur-mazlum sayma niyeti bulunduğunu, bazı gazetecilerle aydınların bu kötü niyetin aleti yapıldıklarını' yazdım. Ben bu kez yanıldım. Aralarında profesörlerin de bulunduğu Adli Tıp uzmanlarının açıklamasına göre, belgeyi Taraf Gazetesi'inde ilk kez yayınlayan genç muhabir Mehmet Baransu'nun haberi doğru çıktı. Belge sahte değil. Özür diliyorum. Adli Tıp 'belge gerçek' diyor. Doğruysa, orduda darbe niyetleri olanlar var. Bunun hesabı sorulmalıdır. Hesabı verilmelidir. Benim kalemim de yine 'Unutma! Unutturma!' köşesi açıp 'Belge gerçek çıktı, hesap soruldu mu, kaç gün oldu?' diye yazmayı sürdürmeli. Sürdüreceğim. Darbeciliği savunamam. Seçimle gelenler! Seçimle gitmeli! Asker askerliğini yapmalı. Politikacı demokrat olmalı." Yazar, belge yayınlandıktan sonra kaleme aldığı bir köşe yazısında şu ifadeleri kullanmıştı: "Bu muhabir (Baransu) daha önce Aksiyon Dergisi'nde çalışıyormuş. Aksiyon Dergisi, Fethullah Gülen cemaatinin haftalık yayın organı olarak biliniyor." ZAMAN 5 asker ifade vermeye çağrılacak Dursun Çiçek'in ikinci kez savcı karşısına çıkarılması gündemdeyken ihbar mektubunda adı geçen askerî ve sivil personelin de ifade vermeye çağrılacağı öğrenildi. Edinilen bilgilere göre savcılık, mektupla ilgili 6 askeri 21 Ekim'de ifade vermeye çağırdı. Bu davet üzerine yeni terhis olmuş bir askerin Beşiktaş'taki adliyeye gelerek ifade verdi. Gelmeyen beş asker için ise dün yeniden davetiye gönderildiği aktarıldı. Ancak bu kez davetiyeye eğer belirtilen zamanda gelmezlerse polis zoruyla getirilecekleri yönünde not eklendiği öğrenildi. İhbar mektubunda Dursun Çiçek ile birlikte belgeyi hazırladığı ileri sürülen albaylar S.Ö., İ.Z.G. ve F.S.'nin de ifadelerine başvurularak iddiaların tek tek sorulacağı öne sürüldü. Bu arada ihbar mektubunda skandal belgenin bir gazetede ortaya çıkması üzerine Genelkurmay karargâhında yürütülen imha çalışmalarına nezaret ettiği öne sürülen Org. E.S.'nin özel sekreteri Kurm. Alb. U.B. ile bizzat hard diskleri imha ettiği ileri sürülen Albay Ş.K., Üsteğmen E.S., Üsteğmen K.B., Başçavuş M.U. ve sivil memur R.S.'nin delil karartma suçlamasıyla ifadesinin alınabileceği yine iddialar arasında. Öte yandan savcılığın, ihbar mektubunda seri numaraları verilen 35 bilgisayarın gönderilmesi için de tekrar yazı yazıldığı bildirildi. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, her ne kadar belgeyi 'kâğıt parçası' olarak nitelendirse de 26 Haziran'da kuvvet ve ordu komutanlarını da arkasına alarak yaptığı toplantıda, "TSK'da, demokrasi ve hukuk devletleri ilkelerine aykırı düşüncenin içinde olan davranışlarda bulunan personel barınamaz. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı kesin değil. Biz hukuk devleti ilkelerine sadığız. Bu belgenin doğru olduğuna ilişkin yeni delil, bilgi, emare çıkarsa elbette bu soruşturma tekrar açılabilir." demişti. Genelkurmay Başkanlığı da önceki gün yaptığı açıklamada "Hukuk devletinde her şeyin yasalara uygun olarak yürütülmesine hiçbir kimsenin ve hiçbir kurumun itirazı olamaz." ifadesini kullanmıştı. ZAMAN
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|