AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 11-01-2009, 23:52   #1
Kullanıcı Adı
ilim-irfan
Standart Kadınlar mı önce ölmeli, yoksa erkekler mi? (Fahri Güven)
Fahri Güven - Milli Gazete
01/11/2009


Tam da netameli bir konuya temas ettik. Bıçağın iki yanı da keskin. Aşağı tükürsek sakal, yukarı tükürsek bıyık. Kim önce ölmeli? Kadınlar mı, yoksa erkekler mi?

Aşağı tükürmek deyince, tükürmek eylemi de oldukça olumsuz bir içerik taşır. Hele de yüze tükürmek en ağır hakaret eylemidir. Ne var ki geçenlerde bir sohbet sırasında hiç ummadığım bir dostum, gözlüklerini temizlemek için üzerine hafifçe tükürdü. Sonra da gözlüklerini bir bezle güzelce sildi. Tabii biraz şaşırmış, biraz da yaptığı alışılagelmişin dışındaki eyleme baktığımızı fark eden dostumuz açıklama getirdi: "Çok özür dilerim, yaptığım eylemi pek uygun bulmadığınız yüzlerinizden belli. Garipsemeniz de. Ne var ki bu tuhaf davranışımı mazur görün. Tükürük en önemli hijyen maddesiymiş. Dolayısıyla gözlerim rahatsız olduğu için bir doktora sorduğumda bunu önerdi. Biraz garipsesem de o gün bugün gözlüklerimi bu şekilde temizliyorum."
Dayanamayarak biraz da merak saikıyla sordum: O zaman insanların yüzüne tükürünce ona iyilik mi yapmış oluyoruz?
Dostum, niyete göre, dedi. O kötü niyetli bir tükürme şekli olduğu için her hâlde mikrobik bir tükürme olur. Ne var ki tükürüğün mikroplara yok eden çok önemli bir işlevi olduğu da doğrudur. İsterseniz bu sevimsiz bahsi kesip konumuza dönelim.
Çok sevdiğim, sevdiğim ölçüde değer verdiğim bir büyüğümle sohbet ederken durduk yerde şöyle dedi: Ben Allah'a nasıl dua ediyorum, biliyor musun? Hayır bilmiyorum, dedim. Ben Allah'a, "Ey Allah'ım; şayet beni seviyorsan, beni hanımımdan sonraya bırakma." şeklinde dua ediyorum.
Ben de hemen, teyzeyi çok seviyorsun, ona kıyamıyorsun, o nedenle böyle dua ediyorsun, diye duasının gerekçesini açıklamaya çalıştım.
Hayır, dedi. Söylediklerin pek doğru değil. Tamam, teyzeni canımdan çok seviyorum. Ama bunun nedeni söylediklerinden ibaret değil, diyerek başladı anlatmaya:
Hepimiz hayat serüvenimizi sürdürüyoruz. Evleniyoruz, çocuklarımız oluyor. Onların büyümesi, evlenmesi en büyük mutluluğumuz oluyor. Derken torunlar. Fakat bu süreç de biz yaşlanıyoruz ve bakıma muhtaç hâle geliyoruz. İşte o zaman tuhaftır ki, onlara bakmak evlâdlarına zül gelmeye başlıyor. Özellikle de yaşlı baba geride kalırsa. Dahası, biz yaşlılar belli bir süre sonra bir yere sığamıyoruz. Fazlalık eski bir eşya gibi addediliyoruz. Oğlan katlansa da gelin suratını asıyor. Belli bir süre gelinin söylediklerini duymazdan gelen oğlan bir süre sonra etkileniyor, gelinin söylediklerine kayıtsız kalamıyor. Artık o da surat asmaya başlıyor.
Söyler misin evlâd? Surat surat üstüne asılan bir evde kim durabilir, kim oturabilir, kim rahat edebilir? İşte o zaman ellerinizi açıp Allah'dan canınızı bir an önce almasını istiyorsunuz. Zaten her duanız şöyle bitiyor: "Allah'ım benim elden ayaktan kesilmeden önce canımı al. Beni çoluğa çocuğa maskara etme. Ele güne muhtaç etme." Ben bu nedenle Allah'a sürekli olarak: "Ey Rabbim şayet beni seviyorsan, beni hanımımdan sonraya bırakma." diye dua ediyorum.
Bahis yine aynı noktaya gelince takılmak, her hâlde Teyzeye kıyamadığın için böyle söylüyorsun, diye espri yapmak istesem de hayat tecrübesi görmüş yaşlı çınar buna imkân vermiyor: Doğru diyor, onun payı var. Ama asıl neden o değil. Evladım, yaşlılardan hanım önce vefat ederse erkek bir yere sığamıyor, rezil rüsvay oluyor. Oysa erkek önce vefat ederse geride kalan hanımı her yere sığıyor, sığabiliyor. Dolayısıyla ben bilerek ve isteyerek bu duayı yapıyorum. Hatta çok sevdiğim bir arkadaşımla sohbet ederken bu duayı yapınca, "Arkadaşım, bir daha yapar mısın, bir daha yapar mısın, diye tekrarlatmasın mı? Üstüne üstlük bir de canı yürekten "Âmin" demesin mi? Arkadaşım haftasına varmadan vefat etti. Demek ki çok halis niyetle istemiş. Ben de garip garip düşündüm. Arkasından dualar ettim. Allah'ın sevgili kuluymuş, dedim.
Efendim, şimdi anladınız mı, erkekler mi yoksa kadınlar mı önce ölmelidir, diye sormamın nedenini.
Geride kalmak deyince, kız çocuğu ile erkek çocuk arasında da fark oluyor. Çoğunlukla oğlanın evine sığınılmıyor. Çünkü gelin var. Oysa kız evlâdın yanında yaşamak, sığmak daha kolay oluyor. Kız, damadı çekip çeviriyor, yönlendiriyor.
Yaşlı bilgenin söylediklerine bigâne/ ilgisiz kalamadım ve siz okuyucularla paylaşmak istedim.
Tabii o meşhur hikâyeyi de hatırlamadan da edemedim. Hani adam yaşlanmış, gelin tutturmuş kayınpederi için, istemem de istemem, diye. Artık gelinin şikâyetleri dayanılmaz olmuş. Gelin sonunda dayatmış, bu evden ya baban gider ya da ben, diye. Adam sonunda karısının dırdırından, baskılarından, dayatmalarından kurtulmak için kararını vermiş ve çaresiz bir şekilde 8- 10 yaşlarındaki oğlunu ve yaşlı babasını at arabasına bindirmiş. Güya odun kesmek için ormana gitmişler. Adamın niyeti yaşlı babasını ormanda bırakmakmış. Epey bir süre bir yol aldıktan sonra ormanda bir derenin kenarına varmışlar. Yaşlı babayı orada arabadan indiren oğul, yanına azık torbasını bırakmış. Sen burada otur, biz torununla akşama gelip alırız, diye. Yaşlı baba anlamış gerçeği ama elden ne gelir. Sadece gözlerinde yaş. Ölüme terk edildiğinin bilincinde. Odun kesme bahanesiyle babayı orada bırakan oğul, at arabasını yönünü köyüne döndürmüş, bütün hızıyla atları mahmuzlamış "deh" diye. Köye yaklaşınca yanındaki oğlu sormuş: Baba, Dedem orada mı kalacak? Baba bir çırpıda evet, diye cevaplamış. Küçük çocuk üzülmüş ve Baba, Dede mi niye orada bıraktık, diye sormuş. Babanın cevabı, "Oğlum o yaşlandı, artık orada kalacak. Küçük çocuk masumane yine sormuş: Baba, sen de yaşlanınca ben de seni oraya mı bırakacağım? Bunu duyan Baba, beyninden vurulmuşa dönmüş. Tekrar at arabasının yönünü geriye çevirmiş. Dedenin yanına varmış. Dede iki gözü iki çeşme sessizce ağlıyor. Adam özür dilemiş. Babasının elini ayağını öpmüş. "Oğlum, demiş yaşlı adam, ben anama babama kötü davranmadım ki, sen davranasın". Arabaya bindirip gerisin geriye köye dönmüşler. Kayınpederini arabada gören gelin hanım, resti çekmiş ben gidiyorum, diye. Bu defa adamın cevabı net olmuş: Bak Hanım, seni seviyorum. Başımın üstünde yerin var. Ama şayet hâlâ aynı konuda ısrar edip, Babanı bu evde istemiyorum dersen, sen bilirsin. Kapı açık."
Kocasının kararlığını gören gelin hanım, sıkıyı görünce kesmiş sesini, bir daha gıkını çıkarmamış. Mutlu bir yaşam sürmüşler.
Efendim, diyeceğim o ki, ne erkeklerin, ne de kadınların önce ölmesini isteriz. Allah bütün Ümmet-i Muhammed'e uzun ömürler versin. Allah yaşlılarımıza gereken saygı ve sevgiyi gösterenlerden eylesin. Onlar yaşlı çınarlar. Allah, onları başımızdan eksik etmesin.

 

ilim-irfan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi