|
01-08-2010, 17:19 | #1 |
Bir alim, bir bohçacı ve idam (Cihan Aktaş)
Cihan Aktaş Düya Bülteni Bir alim, bir bohçacı ve idam 1987-88 yıllarında Tanzimat'tan Günümüze Kılık Kıyafet ve İktidar isimli kitabım için Beyazıt Kütüphanesi'nde araştırmalar yapmaya başladığımda, bir yerde konu İstiklal Mahkemeleri'ne geldi dayandı ve orada da karşıma dönemsel şiddetin rüzgârının darağacına sürüklediği iki isim çıktı: İskilipli Atıf Efendi ve Şalcı Bacı. Bu iki isim, biri ulemadan ünlü bir kişi, diğeri ise Erzurum çevresinde bohçacılık yaparak hayatını kazanan Şalcı Bacı, arka arkaya çıkartılan devrimlerin kabulü yönünde psikolojik bir ortam hazırlanmasının kurbanı olmuşlardır. Öyle ki âhlarını işitmek hâlâ mümkün, yazılı tarihin sunduğu kısıtlı satırların aralarında. İlki, bütün ömrünü ilim yoluna adamış ve ölüme de ilmiyle bütünleşen bir sebatla giden 1876 doğumlu bir âlim, ikincisi idamına götüren suçu nasıl işlediğine dair yeterince bilgiye sahip olamadığımız, ekmeğini kapı kapı dolaşarak çarşaf, havlu, yatak örtüsü, puşu, şal satışıyla kazanan bir Anadolu kadını. Bir medeniyetin birikimini taşıyan ilmi hükümsüz kılınmak istenen âlimle, geçimini şal satışına bağlamış kadın, aynı gerekçeyle idam sehpasına çekiliyorlar: Şapka Kanunu'na muhalefeti etkilemek. Atıf Efendi Şapka Kanunu çıkmadan önce başörtüsü konulu bir risale yazıyor ve bu risale İstanbul Maarif Müdürlüğü'yle Matbuat Umum Müdürlüğü'nün resmi neşir müsadesinin ardından, 1924'te basılılıyor. Şalcı Bacı ise, isminin gösterdiği gibi bohçası içinde herhalde şal, yani bir tür baş örtüsü de bulunduruyor. Bohçasıyla girdiği evlerde, avlularda şallarını sergilerken Şapka Kanunu hakkında ileri geri laflar etmiş olabilir mi, emin olamıyoruz. Şalcı Bacı'nın idamını, Nimet Arzık'ın bir kitabında okudum önce. Arzık bu hadiseyi duyduğunda çok etkilendiğini ve "Şalcı Bacı Asılmaya Gidiyordu" başlığını taşıyan bir hikaye yazdığını anlatır. Şapka Kanunu'na muhalefet suçuyla jandarmalar tarafından ite kaka götürülen kadıncağızın hali, yol üzerinde bu duruma tanık olan "donuklaşmış insanların içlerini kabartmıştır". Giresun havalisindeki Şapka Kanunu'na muhalefet iddiasıyla suçlanan tutukluların yargılanmasının ardından 22 Aralık 1925'te Karadeniz Vapuru'yla İstanbul'a gelen İstiklal Mahkemesi, İskilipli Atıf Efendi ve yanı sıra ulemadan 27 kişiyi (25 Kasım 1925'te çıkartılmış olan) Şapka Kanunu'na karşı gelenler üzerinde etkili oldukları gibi bir gerekçeyle tutukluyor ve yargılamaları başlatıyor. Savcı Necip Ali'nin Şapka Kanunu çıkarılmadan bir yılı aşkın bir süre önce yazdığı "Frenk mukallitliği ve Şapka" isimli risale nedeniyle üç seneden az olmamak üzere hapis ve küreğe koşulmasını talep etmesine karşılık, Atıf Efendi 4 Şubat 1926 tarihinde "şapka kanununa muhalefet' gibi bir suçlamayla idam ediliyor ve Mamak Mezarlığı'ndaki "kimsesizler" bölümüne defnediliyor. 1954'te bu mezarlıktaki kabirler Asri Mezarlık'a taşınırken, onun korkudan kimsenin sahip çıkmadığı kabri bulunduğu yerde kalıyor. . Atıf Efendi'nin mezarı, idamına tanık olan bir zabıt katibinin oğluna vasiyetinin ışığında, yedi yıllık bir araştırmadan sonra yenilerde tespit edilebildi. Adaletin rafa kaldırıldığı mahkemelerin açacağı mezar, ya topludur ya da kayıp. İstiklal Mahkamesi istatistiklerine göre, Şapka Kanunu'nun yürürlüğe sokulduğu iki buçuk ay içinde tam 57 kişi idam edilmiş, yüzlerce kişi de çeşitli hapis cezalarına çarptırılmışlardır. Darağacı yolunda şaşkınlık içinde, "Kadın şapka giye ki asıla!" diye soran bir bohçacının idamının, kadınlara şapka giyme yolunun hazırlanmasında fayda sağladığından söz edenler olur. Erzurum'da Vali ve Kumandan Paşa biraraya gelmiş, Şapka Kanunu'nun muhayyelelere dehşet salmak suretiyle kabulü için bir kadını asma gibi bir karara varmışlardır. Asılacak kadın, iki metre boyuyla, "izli" yüzüyle, yılan yılan incelmiş örgüleriyle, siyah puşusuyla ve bütün sabır felsefesiyle, Şalcı Bacı'dır. Ağzı laf yapan, bazen "bir kitaplık" laf eden bohçacı kadın, bir ihbarın kurbanı olmuştur. Şalcı Bacı'nın idamında rol oynayan Kumandan Paşa, Çetin Altan'ın dedesi Tatar Hasan Paşa'dır. Çetin Altan bu konuyu anlatırken, söz konusu kadının tarihimizde siyasal suçtan asılan ilk kadın olduğunun altını çiziyor. Şalcı Bacı'nın sehpaya çıkmadan önce "Ben bir hatun kişiyim. Şapka ile ne derdim ola ki!" dediğini aktaran Altan, "Ben o tarihte doğmamıştım. Çok ama çok sonradan öğrendim bunları. Ve inanın ince sızı gibi tatsız bir burukluk kaldı içimde", diyor. Yukarıda sözünü ettiğim kitabımı hazırladıktan sonra İskilipli Atıf Efendi'ye ve onunla aynı anlam dünyasını paylaşmanın mücadelesini veren başörtülü öğrencilere ithaf etmiştim. Şalcı Bacı hakkında ise bir roman yazmayı umuyordum. Geçen yıllar içinde Şalcı Bacı üzerine araştırmalar yapmayı, bunun için de öncelikle Erzurum'a giderek, idamının gerçekleştiği dönemin tanığı olan insanlarla konuşmayı hep istedim. Geçtiğimiz günlerde Atıf Efendi'nin kimsesizler mezarlığında unutulmaya terkedilen kabrinin bulunduğunu öğrendik. Şalcı Bacı'yı ve aynı şiddet fırtınasının kimsesiz kıldığı kabir sahiplerini aramak için bir fırsat olabilir bu. Tarihimizde siyasi suçtan asılan, hem de çok tuhaf bir suçlamayla, "Şapka Kanunu'na muhalefet suçuyla asılan ilk kadının, Şalcı Bacı'nın mezarı da ola ki bir kuytudan hatırlatır kendini. Cuma, 08 Ocak 2010 10:42
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
01-08-2010, 17:55 | #2 |
güzel bir yazı. geçmiş tarihimizin acı ve karanlık yüzü. teşekkürler.
|
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
bir alim, bir boçacı, cihan aktaş, idam, iskilipli atıf hoca, şalcı bacı, şapka kanunu |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|