AK Gençliğin Buluşma Noktası
Çocuk Eğitimi Çocuk gelişimi ile ilgili herşeyi burada paylaşıyoruz.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 01-16-2010, 14:46   #1
Kullanıcı Adı
Kur'ânTalebesi
Standart Ölümü Çocuklara Nasıl Anlatmalı?
Ölüm meselesini çocuklara en doğru biçimde anlatmanın yolu biz büyüklerin onu en doğru biçimde anlamamızdan geçer.

Deprem sonrası, birçok kişi pek çok konuda yığınla şey söyledi. Ama her meselede olduğu gibi bu meselede de, atlanan, gözden kaçan, hiç değinilmeyen mevzular kaldı. Bu kapısı açılmadık konuların içinde en önemlisi de, bütün hayatı koca bir oyun gibi gören çocukların, bir anda gerçek hayatın en gerçek yüzüyle burun buruna gelmeleri oldu. Çocuklar bu büyük depremden sonra, annelerini, babalarını, kardeşlerini, sokakta birlikte oynadıkları arkadaşlarını ölümün alıp götürüşünü gördüler. Enkaz altlarından ölü insanların çıkarılışını izlediler, harabe sokaklarda, eski oyun günlerinin izini ararken daha önce hiç tanışmadıkları ceset kokularını duydular. Ölüm, bütün çıplaklığıyla karşılarına çıktı. Büyükler kendi dertlerine düşmüş olmanın verdiği telâşla, çocukların bu ölümle ilk ve yoğun karşılaşmalarının ardından, onlara ne gibi açıklamalarda bulunulması gerektiğini, teselliye muhtaç küçük kalplerin nasıl teskin edileceğini düşünmeye bu konuda gerçek ve işe yarar açıklamalar yapmaya gerek duymadılar.
Deprem sonrası ilerleyen günlerle birlikte, bu konuda bazı yazılar yazıldı. Meselâ tanınmış bir yazar ölümü kendi dünyasında çözememiş bir insan çaresizliğiyle meseleyi farkediyor ama; “4 yaşında bir çocuk babası olarak bu türden hassas konularda daha ‘yerel’ ve ‘gerçekci’ çözüm ve önerileri beklediğini” itiraf ediyordu. Evet bu itiraf ölüm meselesini, bütün gerçekliğiyle birlikte kuşatamamış ve kucaklayamamış birinin çaresizliği idi. İslâmiyetin ahiret inancından uzak kalmışlığın, inanamamışlığın kaydı idi.
•••
Batı dünyasından elimize geçen ve ölümle alâkalı olan çeşitli yazılar, İslâmiyetin her yaş grubu için ne kadar isabetli müjde ve telkinlerde bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Batılı bir çocuk eğitimcisinin başından geçen çok enteresan bir olay, bu hakikate misâl olarak gösterilebilir.

Bu eğitimcinin küçük yaştaki kızı, günün birinde, bir türlü yemek yemez olmuştur. Annesi çocuğa önce yemesi için yalvarmış, sonra zorlamışsa da fayda vermeyince acıkması için beklemiştir. Ancak aradan 2 gün geçtiği halde küçük çocuk, ağzına bir lokma dahi koymamıştır. En nihayet annesi çok ısrar edince, çocukcağız ağlamaya başlar ve dilinden şu sözler dökülür:
— Ne olur anneciğim sen de yeme, çünkü seni çok seviyorum.
Annesi, neden yememesi gerektiğini sorduğunda küçük kız sebebini söyler ve anne hayretler içinde kalır. Meğer küçük kız ile babası arasında birkaç gün evvel şöyle bir konuşma geçmiştir.
— Baba, niçin yemek yiyoruz?
— Büyümek için.
— Büyüyünce ne olacak?
— İhtiyarlıyacağız.
— Peki ihtiyarladıktan sonra ne olacağız?
— Ne olacak, herkes gibi biz de öleceğiz…
O günden sonra çocuk, yemek yememeğe karar vermiştir. Çünkü o, herkesin yemek yediği için öldüğünü zannedip; öyleyse yemek yemem; yemezsem büyümem, büyümeyince de ihtiyarlamam ve dolayısıyla ölmem diye düşünmektedir. Tabii kendisi ölmek istemediği gibi, çok sevdiği annesinin de ölmesini istemiyor. Bu sebeple O’nun da yememesi için, yalvarıp yakarıyor. Ve eğitimci bu hâdiseyi naklederek okuyucularına “Demek ki, çocuklara anlaşılması zor olan ölüm ve âhiret gibi mevzuları anlatmamalıyız” diyor. Bunu burada noktalayıp bir başkasına göz atalım.
Doktor D. Freundin de, Readers Diegest adlı derginin bir sayısında “Çocuklara ölümden bahsetmeli mi?” konulu bir yazı yayınlar ve ölüm konusunda şu tavsiyelerde bulunur: “Çocuğunuzun köpeği ölünce, derin bir uykuya daldığını, kardeşi, arkadaşı veya bir yakını ölünce de onların bir seyahate çıktığını söylersiniz” diyor.

Ancak birkaç gün sonra gelen yüzlerce mektupta; çocuğumuzu yatırıp uyutamıyoruz ve birlikte seyahate çıkamıyoruz. Çünkü köpeğinin ve arkadaşlarının başına gelen âkibetin, kendilerine de geleceğinden korkuyorlar, ne yapacağız, şaşkına döndük şeklinde birçok soru soruluyor. Doktorun cevaben yazdığı yazı ise; “Bu meseleyi fazla kurcalamakla hata ettik” şeklinde oluyor.

İşte bu cevaplar hiç şüphesiz çaresizliğin ve aczin, ilâhî esaslardan habersizliğin ifadesinden başka bir şey olmasa gerek. Demek ki, insan nev’inin yarısını teşkil eden çocuklar ancak ölüm sonrası bir hayat inancıyla insanca yaşayabilirler. Ve yalnız Cennet fikriyle onlara dehşetli ve ağlatıcı görünen ölümlere ve vefâtlara karşı dayanabilirler. Ve her vakit etrafında kendi gibi çocukların ve büyüklerin ölümlerinin onların endişeli nazarlarına çarpmasına, ancak ebedî hayatın müjdesiyle tahammül edebilirler. Hem bunu tahmin etmek zor değildir. Çünkü çocuklar daha küçük yaşlardan başlayarak çeşitli ölüm-kalım tecrübeleriyle belirli bir ölçüde ölümle ilk karşılaşmaya doğru ilâhi bir programlama çerçevesinde hazırlanmaktadır. Aydınlık ve karanlığın birbirini takibi, uyuma ve uyanık kalma dönemleri, çeşitli çocukluk oyunları, ölüm ve hayat zıtlıkları şuurunu geliştirmekte, çocuk yavaş yavaş bazı şeylerin daimi ve düzenli bir şekilde gelip gittiğini, ister istemez öğrenmektedir. Bize düşen ise, en iyi ve gerçekçi telkini, ruha uygun olarak enjekte edebilmektir. Yeri gelmişken bu konuda da bazı tecrübe ve tespitlerin ışığında çocuktaki ölüm şuurunun kendini hangi yaşta gösterdiğine göz atalım.

“Henüz 5 yaşına gelmemiş küçüklerin, ölümün varlığından bütünüyle habersiz ve herşeyin canlı olduğu, Macaristan, Çin, İsveç, A.B.D. doğumlu çocuklarda yapılan testlerde hepsinin aynı kavrayış şeklini paylaştığı görülmüştür.”
Çocuklara gerçeklerin bizim inancımız doğrultusunda öğretilmesi, onların yavaş yavaş ölüm fikrini kabul etmelerine ve bu tutumlarının düşünce ve konuşmalarına yansımasına sebep olur.
Pedagog ve psikologlar tarafından yapılan araştırmalar, çocuğun ruhî dünyasının en çok sarsıldığı yaşların 7 ve 9 yaşları olduğunu ortaya koymuştur. Çünkü çocuğun ölümü ihtiva eden, ölü taklidi yapması gerektiren oyunlara merak sarması bu döneme rastlar. Ölü taklidinin yer aldığı oyunların oynanması, çocuğun ölüm düşüncesini hayatın içine yerleştirmesi açısından tesirli bir rol oynar. Bu dönemdeki çocukların çoğu, ölümü bütün hayatî faaliyetlerin süresiz olarak kesilmesi şeklinde benimserler. Ünlü bir pedagog olan Carlos Costanetana’ya göre; çocuk ancak kendini doğrulayacak tasvirlere dayalı his ve müşahede tahlillerini yapabilecek duruma eriştiği bu yaştan itibaren, dünyayı ve hayatı tanımayı öğrenmiş ve dolayısıyla içinde yaşadığı toplumun bir üyesi olmağa hak kazanmış demektir.

Hiç şüphesiz insanlar içinde yapılan bu araştırmalarda, mantık ölçülerine sığmayan tecrübe ve buluşlara da rastlamak mümkündür. Ancak yine de bunların hepsi bir araya geldiğinde, şaşırtıcı bir şekilde birbiriyle uyum gösteren bir tablo oluşmaktadır.

Başta zikrettiğimiz iki örnekte olduğu gibi; susmak veya meseleyi örtbas etmeye çalışmak kime ne kazandırır? Aslında, bizce hiç ehemmiyeti olmayan şeylerin dahi en ince noktalarını soran veya araştıran çocuk, nasıl olur da kendisini ve bütün yakınlarını alâkadar eden ölüm ve âhiret gibi mevzuları sormaz, araştırmaz?

Eğer siz ona “Ölüm yokluk değil!.. Hiçlik değil!… Sönmek değil!… ” hakikatını ve kabir kapısının nur âlemine açılan bir kapı olduğunu anlatamazsanız çocuğun, küçücük kalbi paramparça olacaktır. Oynamakta olduğu basit bir oyuncağı dahi elinden almaya çalıştığınızda ağlayan çocuk, eğer âhireti bilmezse, hergün beraber oynadıkları kardeşinin veya sevdiği bir yakınının birdenbire kaybolmasına nasıl tahammül edecektir?
Halbuki ruhu, “Cennet ve ahiret inancının” nuruyla aydınlanan bir çocuğun yüzündeki acı ve keder sisi dağılacak “Gerçi çok sevdiğim oyun arkadaşım veya kardeşim öldü, ama Cennetin bir kuşu oldu; orada bizden daha iyi yaşar. Hem nasıl olsa biz de O’nun yanına gideceğiz. İleride yine onlarla beraber olacağım. Ölüm yok olmak değil ki üzüleyim. Ölüm sadece bir yer, bir oda değişikliğinden ibarettir” düşüncesi şuur ve hislerine yansıyınca, gözyaşları dinecek ve o küçücük kalbi huzur bulacaktır.

Yazımızı Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu’nun ölüm ve çocuk konusundaki bir tavsiyesiyle bitirelim: “Çocuklar ölümle, çok erken yaşlarda ilgilenmeye başlarlar. Öldükten sonra iyilerin cennete gideceğini öğrenmek, onlar için çoğu zaman yatıştırıcı olur… Sevdiği dedesi ölen bir küçük çocuk, bu gerçeği çok güzel dile getirmişti: Dedem beni bırakıp cennete gitti, orada başka çocuklarla oynuyor!..”

A. Yörükoğlu’nun, çocuğun bu durumuyla ilgili olarak anne ve babalara son tavsiyesi; “Onların sevdiği kişilerle, bir öte dünyada buluşmak ümidini kırmayın” şeklindedir. (Çocuk ve Ruh Sağlığı, İş Bankası Yay. Shf. 194)

Son olarak şunu da ifade edelim ki; ölüm meselesini çocuklara en doğru biçimde anlatmanın yolu biz büyüklerin onu en doğru biçimde anlamamızdan geçer.

Selim Gündüzalp
Zafer Yayınlarından çıkan “Ölüm Son Değildir” kitabından alınmıştır

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 01-16-2010, 14:53   #2
Kullanıcı Adı
Kur'ânTalebesi
Standart
Pes yani, dünya basiniza yikilsa yine Erdogandan bileceksiniz!
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-16-2010, 16:02   #3
Kullanıcı Adı
İntifada
Standart
Alıntı:
Minikkelebek Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Pes yani, dünya basiniza yikilsa yine Erdogandan bileceksiniz!
Zaten bunların başına dünya biz iktidara geldiğimizde yıkıldı.Demokrasi özgürlük adalet bunların işine gelmez.Vatanını dinini halkını seven mazlumlara kol kanat geren bir başbakan bunların tekerine çomak sokar çünkü.Ama başbakanımızında dediği gibi KERVAN YÜRÜR.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-16-2010, 16:35   #4
Kullanıcı Adı
İntifada
Standart
Türkiyenin kredi notu yükselir.İmf faiz borcunu ödeyemeyenler statüsünden çıakrak tüm borcu ödeyecekler kategorisine çıkılır,İsrailden özür mektubu arap dünyasından nobel alınır.Tanıdık geldimi?
Ergenekonu ulusalcı abilerin sana böyle anlattı demek ki yapcak bişey yok.
Olacak O Kadarı izleyip Ruhat Mengiyi dinlersen olay sna böyle gelir tabi.Allah akıl fikir versin.Devletteki ''sözde aydınlar'' şerefsizlikte sınır tanımamış ülkenin dibini kazıp orayı aydınlatmayı kendilerine görev edinmişler.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-16-2010, 16:44   #5
Kullanıcı Adı
Kur'ânTalebesi
Standart
Çocuklara ölümü nasil anlatmali, sizin düsünceleriniz hangi yönde?
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-16-2010, 19:35   #6
Kullanıcı Adı
Cerrah
Standart
Bence küçük bir çocuğa ölümü anlatmamak daha iyidir. Çocuğa ölümün varlığı anlatılması yeterli olur belli bir yaşa kadar.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-16-2010, 20:45   #7
Kullanıcı Adı
Kur'ânTalebesi
Standart
Alıntı:
Cerrah Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bence küçük bir çocuğa ölümü anlatmamak daha iyidir. Çocuğa ölümün varlığı anlatılması yeterli olur belli bir yaşa kadar.
Hatice'nin de söyledigi gibi ölümün varligindan haberdar olan bir çocuk mutlaka ölüm hakkinda soru soracaktir Yeni birsey ögrenen ve soru sormayan çocuklara rastlamak oldukça zor. hatta abzen öyle sorular soruyorlar ki akillarina nasil böyle birsey geldigine sasiriyorsunuz

Mesela, bir anne ölümle yüzlesen 5-6 yaslarindaki çocuguna bu sekilde anlatabilir; "Baban ve ben bir çocugumuz olsun istiyorduk ve Allah'a duâ ettik. Sonra Allah seni bize hediye olarak verdi ki seni sevelim, büyütelim ve uslu bir çocuk olasin. Ama sende biliyorsun ki dünyada herkes ayni yasta degil. Sen 6 yasindasin, baban ve ben 30 yasindayiz, deden ise bir hayli yaslanmisti. Hatirliyormusun, yürümekte bile zorlaniyordu. Iste Allah yaslanan insanlari yanina aliyor, dinlenmeleri için uzak bir yere götürüyor. O uzak yerin adi cennet, çoook güzel bir yer. Ama çoook uzak oldugu için dedeni biz göremiyoruz ve oraya gidemiyoruz. Yurtdisinda olan teyzeni çoook uzak oldugu için ancak tatillerde görebiliyoruz ya, iste cennet o kadar uzak ki dedeni artik göremeyecegiz. Ama onu özlediginde duâ edersen deden seni duyar ve çok sevinir. Tamam mi güzel kizim/oglum?"

Anlattiklarinizdan sonra çocugun sordugu sorulara göre onu tekrar yönlendirmeniz mümkün. Fakat sarfedeceginiz her kelimeyi titizlikle seçmelisiniz, onu incitmemeye ve agir bir yük yüklememeye özen göstermelisiniz. Mesela "Dedem çok fazla büyüdü ve öldü, ben artik büyümek istemiyorum, yoksa bende ölürüm" gibi bir tepki alabilirsiniz. Bu tepkiye bu sekilde yanit vermek mümkündür; "Senin deden kadar büyümen için daha çoook zaman var. Daka ilkokul'a gideceksin, sonra ortaokul'a gideceksin, ondan sonra lise, üniversite, ... çalismaya baslayacaksin, daha neler neler olacak hayatinda. Büyümekle hemen ölünmüyor ki." Eger bu yanit çocugu tatmin etmezse, mutlaka baska sorular soracaktir. Her ne kadar zorlansanizda, hepsine cevap vermeniz son derece önemli, yoksa kendince cevaplar bulacak ve bu cevaplar sizin verdiginiz yanitlardan fazla hasar olusturabilir.

"Aaaah! Ebeveyn olmak ne kadar zormus!" diyormusum
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-16-2010, 19:54   #8
Kullanıcı Adı
.::ReyyaN::.
Standart
varlığından bahsedildiği zaman çocuk muhakkak sorgulayacaktır... ölüm her insanın yaşayacağı kaçınılmaz son ya da başlangıç... önce bunu anlatmak gerek daha sonra işlediği sevaplara göre cennet gibi muhteşem bir yerle mükafatlandırıldığından bahsedimeli... her istediğimizin olacağından ve bunların olması bizim ALLAH'ın emirlerine uymamız gerektiğinden bahsetmemiz yeterli olacaktır diye düşünüyorum... cennetin güzelliklerinden bahsedildiği zaman korkacağını sanmıyorum
.::ReyyaN::. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-16-2010, 20:22   #9
Kullanıcı Adı
Kur'ânTalebesi
Standart
Alıntı:
hafız hatice Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
ölüm her insanın yaşayacağı kaçınılmaz son ya da başlangıç... önce bunu anlatmak gerek daha sonra işlediği sevaplara göre cennet gibi muhteşem bir yerle mükafatlandırıldığından bahsedimeli... her istediğimizin olacağından ve bunların olması bizim ALLAH'ın emirlerine uymamız gerektiğinden bahsetmemiz yeterli olacaktır diye düşünüyorum... cennetin güzelliklerinden bahsedildiği zaman korkacağını sanmıyorum
Çocuklara cennet'i olan bir Allah'i ve ölmekte birlikte cennet'e yolculugun gerçeklesecegini anlatmak dogru. Fakat belli bir yas'a kadar sevap isledigimiz taktirde cennet'e girecegimizi söylemeyi ertelememizin daha dogru olacagini düsünüyorum. Aksi taktirde "Ya günah islersek nereye gideriz?" gibi bir soru dogacaktir, ve bu soru ebeveynleri zor durumda birakabilir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-16-2010, 20:02   #10
Kullanıcı Adı
İntifada
Standart
Valla nasıl anlatılacağını bilmem ama nasıl anlatılmayacağını biliyorum.Ölümü uyku gibi yada bayılma gibi dahası oyun gibi gösterilmesi çok yanlış olacaktır kanısındayım.Dönülmez hatalara yol açabilir böyle bir olay.Bana kimse küçükken ölümü anlatmadı gibi hatırlıyorum belli bir yaşa gelince zaten ben öğrendim.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi