AK Gençliğin Buluşma Noktası
İman ve Ahlak Namaz, aile hayatı, fıkıh, akaid, ahiret ve kıyamet.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 03-28-2010, 10:49   #1
Kullanıcı Adı
Kur'ânTalebesi
Standart Yaşamın Kirliliklerine: “La” Diyebilmek

İslam’ın yayılmasıyla birlikte, İslam’a yönelen halklar daha önce inandıkları değerleri ve batıl inançlarını da yeni inandıkları dinle birlikte yaşamayı sürdürdüler. Bu durumun tevhidi sürecin çok kısa bir süre sonra bulanmasına sebep oldu. Diğer semavi dinlerden İslam’a geçenler de İslami tam içselleştirmediklerinden dolayı eski inançlarının zihinsel etkisini yeni inandıkları dinde devam ettirmişlerdir.

Tarihte boyunca bu eski zihinsel perspektif merkeze alınmış, tevhidi bir anlayış dillerde dolanmıştır. Eski düşüncelere “La” derken, bunun söylemden öteye geçemediğini görmekteyiz. Güç elde etmek için sarf edilen çabalara baktığımızda, bu anlayışın daha ilk dönemlerden bu yana var olduğuna görmekteyiz. Bir taraftan “yegâne güç sahibinin Allah olduğu” dillendirilirken, diğer taraftan gücü elde etmek için O’nun tüm sınırlarının yerle bir edildiğine şahit olmaktayız.

Bu anlayışın tarih boyunca yakamızdan düşmedi. Üstelik biz Müslümanlarda bu anlayışın sürekli sapmalara sebep olduğu gerçeğini göz ardı ederek yolumuza devam etmeye çalıştık. Bu nedenle de çelişkiler dolu bir din algısıyla karşı karşıya geldik. Ortalıkta bulunan ve gözlerimizin içine boca edilen nice putlara “La” diyebilirken, çevremizi, benliğimizi kuşatan nice ince ayarlı putları ve putçukları görmedik, göremedik ya da görmek istemediğimizden “La” demedik ya da demek istemedik.

Bizim şu an en zorlandığız şey yaşamımızın tüm alanlarını kapsayan ve davranışlarımızı belirleyen bu putlara dur diyebilmemizdir. Çünkü onlardan kurtulmak çok zor görünmektedir. Bir taraftan yeni bir toplumun inşasından bahsederken diğer taraftan tüm algılarımızı istila etmiş bu davranışlardan kurtulmaya çaba sarf etmiyoruz. Bu da davamızın başarısızlığın temel nedeni olmaktadır. Öyleyse biz ya “La” demesini bilmiyoruz ya da bu lafzı kullanırken içinden birçok kelimeyi ve anlamı düşürerek kullanıyoruz. “La” eğer düşüncemizin sağlıklı bir şekilde teşekkülünde etkin ise, davranışlarımızın buna ayak uyduramaması nasıl açıklanacaktır?

Müslümanların bugün hayır demeye zorlandığı en büyük putları arzular ve isteklerdir. Modern çağın insanı biçimlendirmesinden Müslümanlarda nasiplerini aldılar. Onlarda diğer insanlar gibi hız ve hazın peşinde koşmaktadırlar. Tüketim kültürü tüm insanlığı esir aldığı gibi Müslümanları da esir almış durumdadır. Tükettikçe acıkan, acıktıkça da tüketen bir nesne konumu edinmiştir. Müslüman tüccar ise, kazandıkça semiren, semirdikçe daha çok kazanma hırsıyla dolup taşmaktadır. “La” demekte en fazla zorlandığı konuların başında bunlar gelmektedir.

İnancındaki putları yerle bir ettiğini söyleyen kişi, çıkarlar söz konusu olduğunda kul hakkını göz ardı etmede zorlanmaktadır. Onun “La”sı buraya kadar gelmemektedir. Nice Müslümanlığı pazarlayan zevat din bilmişliğine, gece gündüz ilimle iştigal etmesine rağmen içindeki bu putu kırıp atamamaktadır. Yıkılması en zor görünen putlar bunlardır, bunlar yıkıldıkça, gerçek putları ve tağutları yıkabilirsin. Arzularının bu putçuklarını nifakla beslemektedirler. Bizim içinde bulunduğumuz durum başka nasıl açıklanabilir.

Müslümanlar “La” demeyi sadece dilleriyle söylemeyi yeterli görmektedirler. İmanın kalplerine yerleşmesine eylemleriyle müsaade etmemektedirler. Oysa “La”’yı söylemek hayatta bir devrim gerçekleştirmektir. Yaşamın tüm alanlarında değişime gitmektir. Nefsani arzu ve istekleri bir kenara bırakmaktır. Kendi arzusuyla, Rabbi’nin arzusu arasında tercihte bulunmaktır. Hangisinin yaşamına hakim olduğunu bu tercih belirleyecektir. Bizler yaşamımızda iki farklı dünyayı sığdırarak sürdürme arzusundayız. Belki farkındayız belki değiliz. Sağlıklı bir aile, sağlıklı bir toplum oluşturmamamızın altında yatan temel neden iki farklı dünya arasında gidip gelmemizdir.

Samimi ve dürüst özelliğini yitirmiş, bağışlama ve affın zerresini uygulamayan, güç elinde bulduğunda zalimleşen, güzel konuşmayı unutup sürekli kavgacı bir dili kullanan, merhameti yetiren, haram korkusu duymayan, emanete ihanet eden, konuşmaları yalan olan, vicdanı kararan, hayası kaybolmuş, cimrileştikçe cimrileşen kişinin “La” demesi gereken önceliği tüm bu sıfatlar ve davranışlardır. Bu davranışların tümüne “La” dediğinde, “La”sı anlam bulacaktır. Aksi takdirde söylemiş olduğu “La”, boğazından aşağı inmeyen “La”dır.

Tevhit çerçevesine giren insanın hayatının imrenilecek bir değişikliğe uğraması gerekir. Bunu elde etmiş olan insanın kin, nefret, haset ve gösteriş putlarından kurtulması gerekir. Kendini beğenen, kibir gösteren, haset duyan, iki yüzlü, sözünde durmayan insan bu kötü huylarından kurtulmaya çaba harcamadığı sürece, bu putları besledikçe gerçek bir tevhit çizgisinde olduğu söz konusu olamaz.

Eylemle beslenmediği sürece sadece “La ilahe İllallah” demenin anlamı olmayacaktır. “La” dediği halde arzularına hakim olmayıp hoşuna gitmeyen bir şey meydana geldiğinde öfkeli nefis ona hakim olur. İnsani ve İslami tüm özellikleri taşıyıp taşımadığımız ancak en olumsuz olaylar söz konusu olduğunda gösterdiğimiz davranışlarda belli olur. Öfkenin zirve yaptığı zaman, Rabbi’ne olan inancından dolayı merhamet ve tevazu gösteren kişi ancak tevhidi özelliğe sahip demektir. Yoksa her şeyin sakin olduğu bir yerde bu özelliği herkes gösterir. Yalan en zor durumda bile söylenmediğinde anlam bulacaktır. Verilen sözde durmak en basit olarak bir randevuya verilen saatte orda olmaktır.

Biz bu gizli ve toplumu kemiren putlardan kurtulmadan gerçekten iman etmiş olamayız. İçimizdeki kirlilikleri görmediğimiz ve onları oradan söküp atmadığımız müddetçe “La” demiş olmayacağız. İçimizdeki kirlilik bizi kemirip dururken biz nasıl sağlıklı bir birey, aile ve toplum olacağız. Sürekli bunları basit görüp bunlarla ilgilenmedik, büyük şeylere talip olduk. Bunun içinde mabud, mahbup ve maksut çeşitliliğiyle karşı karşıyayız.

Ali Öner
Vuslat dergisi

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 02-27-2011, 00:30   #2
Kullanıcı Adı
Kur'ânTalebesi
Standart
"Müslümanlar “La” demeyi sadece dilleriyle söylemeyi yeterli görmektedirler. İmanın kalplerine yerleşmesine eylemleriyle müsaade etmemektedirler. Oysa “La”’yı söylemek hayatta bir devrim gerçekleştirmektir. Yaşamın tüm alanlarında değişime gitmektir. Nefsani arzu ve istekleri bir kenara bırakmaktır. Kendi arzusuyla, Rabbi’nin arzusu arasında tercihte bulunmaktır. Hangisinin yaşamına hakim olduğunu bu tercih belirleyecektir. Bizler yaşamımızda iki farklı dünyayı sığdırarak sürdürme arzusundayız."

Bazen sevdiklerimizin kalplerine hâkim olup onlarin kurtulusuna vesile olabileydik diyorum. Fakat kalpleri Yaratan'in dahi iman mevzusunu insan'in iradesine biraktigina göre, bize de ne oluyor? Elimizden geldigince çaba gösterdikten sonra, "sevdigimiz" o insan'i kendi hâline birakmak en güzeli herhalde. Öyle ya, belki de yardimimiza ihtiyaci olan, vesilemizle kalbindeki nur'un farkina varacak nice insanlar vardir...
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi