AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 03-31-2010, 19:57   #1
Kullanıcı Adı
Kur'ânTalebesi
Standart Srebrenitsa’da parçaları bitiştirebilmek…
Zor bir sorudur Srebrenitsa insanlık için… İnsanlık, küçük küçük parçalara ayrılarak, lime lime kırılıp doğranarak sonra da bir bilmece gibi toprak altına gelişigüzel saklanıvermiştir orada. İnsanlık, insanlığından geçmiştir Srebrenitza’da…

Uzun ve karanlık bir otopsi salonu gibidir Srebrenitsa’nın dağı, taşı, ormanları… Dile kolay tam 15 bin insan, üç gün içinde 9-10-11 Temmuz’da, parçalara ayrılarak toplu mezarlara gömülmüştür (1995). Toplu mezarlar, kara bir oyuk gibi, çaresizliğe düştüğü için kapanmaktan başka çıkış göremeyen bir ağız gibi, sesi kesik ve yitiktir…

Orada taze açılmış mezarların başında, ölü parçacıklarının arasında, evladından arta kalan serçe parmak tırnaklarını bitiştirmeye çalışan kahırlı ve beli bükük bir anne… Veya çoktan toprağa karışmış ince kol parçalarının, erimiş avurt kemiklerinin, yirmilik dişleri henüz çıkmamış çenelerin, orta yerinden kırılmış köprücük kemiklerinin, bir kısmı yakılmış olsa da diğer bir kısmını bir zamanlar kendi elleriyle taradığı saç tellerinin arasında gezinen kahırlı nineler, aklı kaçmış anneler, içi korkuyu çoktan geride bırakmış kız kardeşler… Geziniyorlar. Arıyorlar. Birleştirmeye çalışıyorlar…

Zor bir soru. Sağ işaret parmağının ucundan evladını tanıyabilir misin? Sana uzatılan bir tek tırnaktan bize bir hayat hikayesi anlatabilir misin?

Tuzla Kayıp İnsanlar Bürosu’nun bir kütüphaneyi andıran soğuk rafları ve çekmecelerinin içinde yatıyor oysa kilitlenmiş, susturulmuş binlerce hayat. El fenerleri, bastonlar, saatler, evlilik cüzdanları, fotoğraflar, yüzükler, anahtarlıklar, arkasında “seni seviyorum” yazan kolyeler… Bir gün bulunmayı bekliyorlar. Tıpkı susturulmuş tanıklar gibi. Sessizce yattıkları çekmecelerin içinde, bir gün bulunup tamamlanmayı bekliyorlar… Her ölünün bir sahibi vardır. Srebrenitza’da yatanlarsa, hepimizin, tüm insanlığın!

Gülizar Teyze, “hamdolsun” diyor, “hiç olmazsa başı dışındaki bedenini tamamlayıp kabre yatırabildik kocamı”… Potaçari’deki uzun mezar tarlasında yatan oğulları, ağabeyi, yeğenleri ve henüz başı bulunmayan kocası için konuşurken, giyindiği beyaz önlüğünün üzerinde yazılı binlerce ismi sıvazlıyor avuç içleriyle… Her pazartesi günü bu beyaz önlükleri giyinip yollara diziliyorlarmış… Gelenden geçenden, kıyıdan köşeden kayıplarını soruyorlarmış. Önlüğün üzerinde binlerce isim, 9-10-11 temmuz 1995’te Sırplar tarafından götürülmüş Boşnak erkekler, bir daha haber alınamamış, bazen toplu mezarlardan geliyor kısık sesli haberleri, işte o kadar… Bir kemik, bir saç veya tırnak, kısacası bir haber geldiğinde, kalemle üstünü çiziyorlar önlükteki isimlerin. “Adem Ademoviç” mesela, kol kemikleri bulunduğu için önlüklerdeki isminin üstü çizilip, Potoçari’de kendisi için açılmış kabre, gönül rahatlığıyla defnediliyor… Benimle aynı yaştaki bu mezar taşına sarılıyorum: “Merhaba Adem, canım kardeşim, bizi affet, seni parçalara ayırdıklarında, biz çok uzaklardaydık, bizi affet…”

Srebrenitsa’da uzak ve yakın birbirine karışıyor zaten. Tıpkı yerin altı ile üstünün de birbirine karıştığı gibi. Gülizar Teyze annemle akran. On beş yıl önce gerçekleşmiş katliamdan sonra, şimdi uzayıp giden bir şehitliğin guya hayatta kalmış bir tanığı gibi. Bir hayalet gibi. Hayata asılı kalmış, evladı ve yakınları kesilirken, yanlışlıkla hayatta unutulmuş bir parça gibi. Teyelle dikili gibi yaşantımıza Gülizar Teyze, eğreti, uzak mı yakın mı, var mı yok mu bellisiz. “Türklerin geldiğini duyunca koşup geldik Şehitliğe” diyor. Bizler mermer lahitin üstünde namaz kılarken, küçük toparlak elleriyle önümüze seccadeler sermeye çalışıyor. Yumuk yumuk gözleri, pespembe yanakları, hem gülerken hem de ağlarken kırış kırış olan göz kenarları var. “Gülleri sularım, kabirleri gezerim, Yasin okurum, gelene gidene göz kulak olurum” diyor. Potaçari Şehitliği, fıskiyelerinden akan suya rağmen, suya hasret gibi bakıyor gözlerimizin içine. Uzun upuzun bir mezaristan… Her temmuz ayında, yeni bulunan parçacıklar, törenle defnediliyor bu şehitliğe… Sıra sıra dizilmiş defni bekleyen tabutlar aldatmasın sizi, çoğunun içinde ya bir parmak parçası ya da kafa derisinden arta kalmış saç yumakları var.
Gerisi?
Gerisini tamamlamak size düşer, insanlığınıza bakar, hayal gücünüze kalır, sabrınızı sınar.
Gerisi size kalmıştır Srebrenitsa’nın…

Parçası sizdedir, on binlerce katliam masumunun… Şimdi buradan, yani birkaç kırık kemik, birkaç eski fotoğraftan başlayarak gövdeyi tamamlamak elbette yürek ister. Yürek ve iman işidir gövdeyi bütünlemek…
Şüphesiz ki bu; ümmetin işidir, yani geride kalanların, bizlerin.

Yani parçaları bütünlemek ve her bir parça bulunduğunda, tıpkı kendi vücudunuzdan bir parçayı yeniden bulmuş gibi: PARÇASI BENDEN! Diye bağırabilmek. Ve ölüleri unutmamak, niçin öldürüldüklerini hatırda tutarak, hayatın içinde sabırla yürümeye devam etmek… Hayatı yeniden ve yeniden kurmaya çalışarak. Onurla. İşte bu sadece Bosna’nın veya Srebrenitza’nın değil. Hepimizin hayat hikayesidir; parçaları bütünlemek…

Sibel Eraslan

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi