|
06-09-2010, 00:44 | #1 |
Lübnanlı Sünni Alim Hammud'un Dilinden Devrimin Dünü-Bugünü
Lübnan'daki Kudüs camii imamı Mahir Hammud, el Alem televizyonuna yaptığı açıklamasında İslam Devrimi'nin kurucusu İmam Humeyni'nin vefatı sonrasında, devrimin geleceğine dair endişelerinin olduğunu, bu endişelerin İslam Devrimi lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei'yle birlikte giderildiğini söyledi.
Mahir Hammud "Bu devrim İslamı’ın ilkelerini yeniden yorumluyor. İslam dini ise ‘Biz seni varlığa rahmet olarak gönderdik’ ayetinin işaret ettiği gibi, insanlık dinidir. Bu yüzden ‘devrimin insaniliği’ diyoruz. Devrim ilk günden itibaren ‘ne doğudan, ne batıdan’ prensibini benimsedi. Amerika ve Sovyetler Birliği’nden bağımsız bir eksen oluşturdu ve bu durum aynı şekilde devam ediyor. ‘Devrimin evrenselliği’ derken de bu kastediliyor. İmam Humeynî’nin vefatından sonra devrim hareketinin misyonunda, evrensellik ve insaniliğinde, hedeflerinde eksen kayması olup, İslami söylemlerle ortaya çıkıp kendini İslami olarak tanıttığı halde batının siyasi prensipleriyle hareket eden kurum ve devletlere benzemesinden korktuk. Ama elhamdulillah, İmam Hamanei’nin öncülüğü ve Ahmedinejad’ın başkanlığında bu ilkeler yeniden hayat kazandı ve reel dünyada öncekinden daha fazla yer almaya başladı" dedi. İslami Devrimi'n günden güne güçlendiğini savunan Hammud, "İslami Devrim, ciddi anlamda ilerliyor. İran, daha önce ilke ve söylemlerle mevcut olduğu Filistin, sahnesinde şu anda neredeyse bilfiil aktif durumda. İran artık Irak’ta, Lübnan’da. Uluslar arası inisiyatiflere meydan okuyan barışçıl nükleer gücüyle İran artık dünya haritasında yerini almış durumda. Günden güne yükseliyor ve dilediğini yapabilme kapasitesi olduğunu kanıtlıyor. Birçok 3.dünya ülkesiyle ve Çin, Rusya, Almanya gibi bazı 1.dünya ülkeleriyle yakın ilişki içinde. Savaş zamanında ve bazı dönemlerde duraklama ve kırılmalara uğradı. Son şiddetli muhalefet, devrimi destekleyen önemli kişiler tarafından yapıldı; bunun olumsuz etkilerinden korktuk. Ama bunların hepsinin aşıldığını düşünüyorum. İslam devrimi, şu anda çok daha güçlü bir halde varlık gösteriyor" diye konuştu. Hammud, açıklamasına şu ifadelerle devam etti: İran, zulme karşı durma fikri, genel olarak İslami kökene sahip bütün hareketlerin can attığı nokta haline geldi. Türkiye’nin yeni çıkışını 30 yıllık bir birikimin sonucu olarak görüyorum. Eşsiz İran tecrübesi, İslam’ın bozulmamış söylemlerini yükseltiyor. Erdoğan’ın duruşu bir nevi bunu devam ettirme veya etkileşim gösterme gayretidir; ki bu ayıp değildir. Aynı şeyi Hamas için de söylüyoruz. Bir soğukluk döneminden sonra İran’la irtibata geçen Hamas, şimdi İran’ı başka herhangi başka bir güçten daha iyi anlıyor. Hamas, aralarında mezhep uyumluluğu olmamasına rağmen İran ile bağlarını muhafaza ediyor; nitekim mezhep meselesi, büyük hedeflerin yanında silik kabul edilen bir meseledi. İran stratejisinin hiçbir yerde bulunmadığı kadar Gazze’de ve Lübnan’da bulunması bir çeşit direniş ve güç durumu oluşturmaktadır. Kısaca, İran ara sıra tökezleyebilir; ama çoğunlukla ilerlemeye devam ediyor. Doktor Zekkar’a bütün saygımla, bir mevzuya değinmek istiyorum. Kendisinin dediği gibi imamet düşüncesi mezhebin devamlılığının şartı değildir; aksine bence İmam Humeynî, gelişmiş siyasi anlayışı sebebiyle imamet mezhebini kendine dayanak almış, dînen üzerinde ittifak edilmiş siyasi amaçlara ulaşmak için mezhebi araç edinmiştir. Diğer imamilerin şii düşüncesi ve bekleyişe istinaden siyasetten geri durması buna delildir." Hammud, İmam Humeyni'nin devriminde başarılı olmasının sırlarını ise şu şekilde ifade etti: "Öncelikleri sıralayarak. İmam, nereden başlayacağını iyi bildi. Siyasi anlaşmazlık meselelerini aştı. Şah’ı düşürme çağrısı yapan İmam’ın etrafında solcu, yakın uzak herkes toplandı. Bu öncelik, İmam’ın din adamı, havza öncüsü, bir imam olma niteliklerinin önüne geçti. Herkesin önderi haline geldi. Örneğin, Lübnan’da komünist yayınlar yapan Nida gazetesi, 1979’da İslam devrimi zafere ulaştığı zaman İmam Humeynî’nin posterlerini dağıtmıştı. Bence İmam’ın öncelikleri, zaferin baş etkeniydi. Başka bir etken ise, İmam’ın yardımcılarını en değerli insanlardan seçmesi. İmam Hamanei, Cumhuriyet Partisi başkanı ve cumhurbaşkanı olmadan önce, İmam Humeyni’ye en yakın isimlerden biriydi. İmam Humeyni’nin kurduğu kadro, sıradan bir kadro değildi." İslam Mezheplerini Yakınlaştırma Kurumu genel sekreteri Muhammed Ali Teshiri de açıklamasında, devrimin hala İmam Humeyni, çizgisini koruduğunu söyledi. Teshiri, "Bugün İmam Hamanei’nin de belirttiği gibi, İslam devrimi akıl ve kalplere hitap eden yürüyüşüne devam ediyor. Devrimin üzerinde yürüdüğü yol, İmam Humeyni’nin prensiplerini hayata geçirdiği gerçek Muhammedi İslam yoludur" dedi. Teshiri, "Ben, iki noktaya dikkat çekmek istiyorum. Birincisi, milli mesele. Bugünkü hükümet, ülke içinden ziyade İslam dünyasına açılmakla suçlanıyor. Bildiğiniz gibi (Ne Gazze isteriz ne Lübnan, canımız sana feda ey İran!) şeklinde muhalif bir slogan var. Bu slogan İran’ın ezici çoğunluğunu temsil etmeyen, aykırı bir slogan. İkinci nokta ise; Fars körfezini düşündüğümüzde, devrimden sonra İslam anlayışı çerçevesinde birleşmek üzere olan bölge ülkelerinin arasına fitne sokmaya çalışanların olduğunu görüyoruz" diye konuştu. Teshiri, "İmam Humeyni’nin ilan ettiği ilkeler birebir bugüne uyuyor. İmam Amerika’yı büyük şeytan olarak tanımladı. Bugün nerede bir işgal, terör görseniz, nerede insanlar öldürülse orada arka planda Amerika’yı fark edersiniz. Irak, Afganistan, Filistin’in kıymetli toprağını gasbeden İsrail’e verilen destek..Hepsinin arkasında Amerika vardır. İmam hicri 15.yüzyıl İslami uyanış asrıdır, dedi. Bugün hükümetler, yönetimler işbirliği yapıp sorumluluktan kurtulmaya çalıştıkça halkların harekete geçtiğini görüyoruz. Son olarak Özgürlük Filosu’na tanık olduk. Bu filoyla halklar, ortak davayı savunmak için devletten bağımsız hareket kültürünün temelini atmıştır" diyerek sözlerine son verdi. isra haber
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|