|
07-06-2010, 10:11 | #1 |
Lozan’ı herkese uygulamak (Eser KARAKAŞ)
Lozan’ı herkese uygulamak
Lozan Antlaşması Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu antlaşması. Bu antlaşmayı değiştirmek istemek hem gerçekçi hem de pek anlamlı değil. Ama Lozan Antlaşması’nı genişleterek, yaygınlaştırarak, tüm vatandaşlara uygulayarak Türkiye’nin bugün karşı karşıya bulunduğu bazı sorunlara çare aramak mümkün. Lozan Antlaşması’nda beni sözel olarak en çok rahatsız eden konu azınlık tabiri. Bu topraklarda yüzlerce sene birlikte yaşadığımız ve yurttaşlarımız olan rumlara, ermenilere, musevilere azınlık demek doğrusu kelime olarak da hiç hoşuma gitmiyor. Aslında Lozan Antlaşması, KAĞIT ÜZERİNDE, azınlık denen vatandaşlarımıza azınlık statüsünde olmayanlara oranla daha fazla hak tanıyan bir antlaşma. Azınlık denen vatandaşlarımız azınlık statüsünde olmayan vatandaşların tüm haklarına sahipler, ilaveten 1923’den beri kendi ana dillerinde eğitim yapabiliyorlar, kendi dillerdinde gazete çıkarabiliyorlar, vs. Dediğim gibi bu haklar genellikle kağıt üzerinde zira azınlık vatandaşlarımızın içinden bürokraside görev alabilen, subay olabilen (yedek subay değil), kaymakam, vali olabilen artık hiç yok. Ama, yine de kağıt üzerinde azınlık olmayan vatandaşlardan daha fazla hakka sahipler. 2010 senesinde artık bu haklardan geri gitmek hem teknik olarak, hem de siyaseten hoş değil. Ama aynı hakları tüm vatandaşlara genişletmek neden mümkün olmasın? Hem böylece Lozan’dan geri adım atılmamış, hem de Lozan’ın sadece azınlık tanımına giren vatandaşlara tanıdığı tüm haklar anayasal-genel haklar haline gelir. Ve böylece yüzlerce senedir birlikte yaşadığımız rumlara, ermenilere, musevilere azınlık deme ayıbından da kurtulmuş oluruz. Bizim kullandığımız anlamda azınlık tanımı zaten tarihsel olarak çok eskimeye başlayan bir tanım. Birinci Dünya Savaşı sonrası imparatorlukların, bu arada da Osmanlı İmparatorluğu’nun dağıldığı senelerde, artık tarihsel bir kategori olmaya yüz tutan ulus-devlet tanımının bir kavramı azınlık kavramı. Bu tanımı bugün ülkemizde artık sadece rum, ermeni ve musevi unsurlarla sınırlı tutmak yerine Lozan’ın getirdiği pozitif ayırımcılığı tüm arzu eden gruplara, bu gruplara da azınlık da demeden, genişletilmiş kültürel haklar çerçevesinde tutmak belki de en akılcı yol. Çocukluğumun geçtiği Kadıköy’de rum gazeteci bir amcanın rum evlerine rumca gazete dağıttığını çok iyi hatırlıyorum; bu durumun Lozan’dan gelen bir pozitif ayrımcılık olduğunu o tarihlerde bilmiyor idim ama aynı tarihlerde mesela kürtçe gazete yayınlanması yasak idi. Lozan azınlıkları kendi ana dillerinde eğitim yapabiliyorlar ama bugün hala mesela kürtler yapamıyor. Meselenin anlamsızlığını, saçmalığını siz de görüyorsunuz. Bugün bu pozitif ayrımcılığı, rumların, ermenilerin, musevilerin sahip olduğu bu hakları, Lozan’dan teknik anlamda geri adım da atmadan, vatandaşlık hakları haline getirmek kanımca düşünülmesi gereken önemli bir konu. Din özgürlüğünü de aynı çerçeve içine kolayca sokabilirsiniz. Devlet kafasındaki cendereden kurtulabilir ise toplum da seneler sonra belki biraz nefes alabilecektir.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
07-06-2010, 11:49 | #2 |
Düşmanlık yaptıkları için mi bir dönem keskin şekilde dışlandılar yoksa devleti yaşatmak için ona düşman gerekirdi dolayısı ile düşmana ihtiyactanmı bu yapılanlar yapıldı her zaman kafamı kurcalamıştır.
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|