|
![]() |
#1 |
![]() Hz. Süleyman ve seba melikesi Belkıs yolda yürürken Azrail karşılarından gelmektedir ve onların tam yanına gelince büyük bir hışımla Belkısa bakıp geçer...
Belkıs telaş içinde: Bu kimdi Ya Süleyman .. ...H.Z. Süleyman Bu Azrail'di.. Ruhları alan melektir.. Belkıs ben Azrailden çok korktum Ya Süleyman der.. H.z. Süleyman ne yapmamı istersin Belkıs ? diye sorar... Belkıs yalvarır: Ey canlar koruyucusu, mazlumlar sığınağı Süleyman! Sen her şeye muktedirsin. Kurt, kuş, dağ, taş senin emrinde. Rüzgarına emret de beni buradan ta Hindistan a iletsin. O zaman Azrail (a.s) belki beni bulamaz. Böylece canımı kurtarmış olurum. Medet senden! Hz. Süleyman, Belkıs'ın haline acır. Rüzgarı çağırır ve: Belkıs'ı hemen al. Hindistan a bırak!" emrini verir. Rüzgar bu... Bir eser, bir kükrer. Belkıs'ı alır ve bir anda Hindistan da uzak bir adaya götürür. Öğleye doğru Hz. Süleyman, divanı toplayarak gelenlerle görüşmeye başlar. Bir de ne görsün, Azrail (a.s.) da topluluğun içine karışmış, divanda oturmaktadır. Hemen yanına çağırır: - Ey Azrail! Bugün kuşluk vakti Belkısa neden hışımla baktın? Neden o zavallıyı korkuttun?" der. Azrail (a.s) cevap verir: - Ey dünyanın ulu sultanı! Ben, Belkıs'a öfkeyle,hışımla bakmadım. Hayretle baktım. O yanlış anladı. Vehme kapıldı. Onu, burada görünce şaşırdım. Çünkü Allah (cc) bana emretmişti ki: - "Haydi git, bu öğle Belkıs'ın canını Hindistan da al!" Ben de Belkıs'ın yüz kanadı olsa, bu akşam Hindistan da olamaz. Bu nasıl iştir, diye hayretlere düştüm. İşte ona bakışımın sebebi bu idi." ve Allah (c.c.) emrettiyse vardır bir hikmeti diyip Hindistana Gittim baktım Belkıs orda ve tam zamanında canını aldım ve geldim ... Burdan anlıyoruz ki ölmemiz gereken yerden kilometrelerce ötede olursakta kaderimizde yazılı olan yerde zamanda günde öleceğiz... Allah vardır Gam Yoktur, Ölüm vardır kaçış yoktur...
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |