12-11-2010, 22:46 | #1 |
Kutlu Doğum Haftasına cadılar bayramı diyen ışıl'a Diyanetten Cevap
köpeğin resmi
Sayın Işıl Özgentürk! Cadılar Bayramı Derken Neyi Kastet miştiniz? Kutlu Doğum Haftasını Cadılar Bayramına Benzetenlerin Ruh Dünyası Anlamak... 06 Aralık 2010 / 07:01 Reklam Sayın Işıl Özgentürk! Cadılar Bayramı Derken Neyi Kastet miştiniz? Kutlu Doğum Haftasını Cadılar Bayramına Benzetenlerin Ruh Dünyası Anlamak! Cumhuriyet Gazetesi yazarı Sayın Işıl Özgentürk'ün “Kutlu Doğum Haftası'nı çok tuhaf buluyorum ve aynen sosyetenin cadılar bayramını kutlamasına benzetiyorum" şeklindeki sözleri İslam'a ve onun son Peygamberi Hz. Muhammed'e olan bakışını yansıtan, bir anlamda da ele veren incitici, itici ve kırıcı sözlerdir. Kutlu Doğum Haftasını Cadılar Bayramına benzetenlerin içler acısı bu halleri, onların içinde yaşadıkları toplumun değerlerine ne kadar yabancılaştıklarını göstermesi bakımından ilginç, ilginç olduğu kadar da onların gerçek niyetlerini anlamamızı sağlayan bir turnusol kağıdı özelliği taşımaktadır. Zira bu, hiçte hoş olmayan bir niyetin dışa vurumudur. Atalarımızın da çok veciz şekilde ifade ettikleri üzere “dervişin fikri ne ise zikri de o olur” sözünü tam da burada hatırlamamız uygun olacaktır. Her yıl Nisan ayının ikinci haftasında kutlanmaya başlanan Kutlu Doğum Haftası projesini ilk planlayanlar Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne, Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay, Prof. Dr. Bahaeddin Yediyıldız ve Ayvaz Gökdemir beyfendilerdir. Onların bu projesi, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da uygun görmesiyle ve yeniliklere açık halkımızın desteği ve olağanüstü katılımı ile 1989 yılından bu yana çoşkuyla bütün yurtta ve yurtdışında kutlanmaktadır. Kutlu Doğum Haftası vesilesiyle Hz. Peygamber Efendimiz daha yakından ve doğru bir şekilde tanınmaya başlanmıştır. Bundan rahatsızlık duyanlar her dönemde olmuştur ve bundan sonra da olacaktır. Bu normaldir. Ancak eleştiri sınırlarını zorlamadan ve hakarete meydan vermeden bunu yapmaları, hoşumuza gitmese de tahammül edilebileceğimiz bir durumdur. Zira herkesin inançlı müslümanlar olmasını arzu etmemiz söz konusu olmakla beraber, kimseyi inanmaya zorlama gibi bir görevimiz de asla yoktur. Zira herkesin kendi dini inancı kendisine aittir. Nitekim Kur'an-ı Kerim, herkesin yaptığı amellerinin karşılığını eksiksiz alacağını ve kimseye haksızlık yapılmayacağını açıkça bildirmektedir. Biz müslümanlar her zaman Hz. Peygamber'in ümmeti olarak üzerimize düşeni yapar ve onu daha iyi anlamak için çaba sarfederiz. O'nun anılmasından rahatsız olanları ise, ona iman etmeye olmasa da, saygı duymaya davet ederiz. Elbette kimse dine ve dini değerlere inanmak ve bağlanmak zorunda değildir. Sevgi de duymayabilir. Bu onların kişisel tercihidir. Ancak; saygı duymaları ise kaçınılmaz bir görev olmalıdır. Aynı toplumda bir arada yaşadığı insanların inançlarına saygı duymayıp sürekli onlara saldıranların ve aşağılayanların evrensel insani değerler konusunda eksik ve yetersiz kaldıklarını söylememiz yanlış olmayacaktır. Biz diyanethberler.com olarak bu düşüncede olanlara sadece bu gerçeği hatırlatıyor ve seviyeli bir uslüp ile konuşmaya ve yazmaya davet ediyoruz. Kendi yerli ve mağdur kimliğinden nefret eden, o kimliğini, sömürgeci ve emperyalist Batı'nın kimliğiyle özdeşleştiren ve Batı medeniyeti dışında kalan ezilmiş ve sömürülmüş uluslara, neredeyse tiksinerek ve iğrenerek bakan sözde aydınlar her dönemde olmuşlardır ve bundan sonra da elbette olacaklardır. Burada yadırganacak bir durum yoktur. Zira insanların hepsinin aynı şekilde düşünmesini beklemek gibi de bir hakkımız yoktur. İslam'a ve onun müntesiplerine bu şekilde hakaretler edenleri bizler sadece anlayışa, hoşgörüye ve saygıya davet ederiz. Zira, düşünce ve ifade özgürlüğü ile inananların kutsal bildiği değerlere saldırı, karalama, aşağılama, tahkir ve tezyif arasında ciddi farklar vardır ve bunlar ayrı ayrı şeylerdir. Bu konuda söz söyleyen herkesin bu ince ayrıntıyı çok iyi fark etmesi gerekmektedir. Şunun altını bir kez daha çizelim ki burada mesele “sevdiklerimizi rencide eden sözler söyleyenler ve ters fikirliler konuşmasınlar" meselesi değildir. Elbette farklı görüşler ve eleştiriler olacaktır ve olmalıdır. Ama olmaması gereken hakarettir, aşağılamadır, saygısızlıktır ve küçük görmedir. Bizim de itirazımız bu noktayadır. Biz, bu ve benzeri düşünceleri taşıyanları her zaman farklı inanç ve görüşlere tahammül göstermeye ve saygılı olmaya davet ettik ve ediyoruz. Tekrar ifade edelim ki, Kutlu Doğum Haftasını “Cadılar Bayramına” benzetenlerin yaptıklarının "hoşgörü"yle veya "düşünce ve ifade özgürlüğü"yle hiçbir ilgisi ve alakası yoktur. Belli bir edeb dairesi içinde herkes düşüncesini dile getirilebilir, tartışabilir. Ama alay, hakaret/tahkir, küçük görme ve küçük düşürme başka başka şeylerdir. Karşılıklı saygı içinde, insanların birbirlerinin din ve inançlarına, ibadetlerine, kutsallarına, hak ve hukuklarına saygı göstermeleri ve evrensel hukuk ve ahlak ilkelerini ihlal etmekten kaçınmaya özen göstermeleri gerekmektedir. Bu itibarla, inananlar öncelikle bu hassasiyete sahiptirler. Başkalarından da aynı hassasiyeti beklemek onların haklarıdır. Özetle ifade edecek olursak, sayın Işıl hanımın yaptığı bu benzetme, inananları üzmüş, yaralamış ve rencide etmiştir. Kendilerinin yaptıkları hatayı fark ederek gazetelerindeki köşelerinden gerekli düzeltmeyi yapmaları ve kırdıkları ve üzdükleri büyük bir camiadan özür dilemeleri aydın sorumluluğunun bir sonucu ve gereğidir. Bu vesile ile buradan kutlu doğumu ananları ve bu haftayı en güzel şekilde kutlayanları saygıyla selamlıyoruz. Ve Hz. Peygamber'in bazı mühim özelliklerini yeniden hatırlamak ve bu özellikleri hayatımızda uygulamaya başlamak için ise, kısaca peygamberimizi yeniden tanıtmak istiyoruz. Son Peygamber Hz. Muhammed; inanmadığı ve yaşamadığı hiçbir şeyi söylememiştir. Onun kendisiyle çeliştiği tek bir örneğe rastlanmamıştır. Düşmanları bile onun bu hakkını teslim etmişlerdir. Hz. Muhammed; insanlığa evrensel ahlak ilkelerini getirmiş, herkesin sorunlarıyla içtenlikle ilgilenmiş, kendisine küstahça davrananlara bile insanca muamele etmiştir. Hz. Muhammed; hayatı boyunca sadece gerçeği söylemiş ve söylediklerini de harfiyen yaşamıştır. Hz. Muhammed; daima tatlı dilli, güler yüzlü ve hoşgörülü olmuş, sözlerinin saygı ile dinlenilmesini sağlamıştır. Hz. Muhammed; temizliğe ve sadeliğe önem vermiş, giyim ve kuşamıyla çevresindekilere örnek olmuştur. Lüks ve ihtişamdan kaçınmış, gösteriş yapmayı yasaklamıştır. Hz. Muhammed; yemeğe besmele ile başlamış, sağ elini kullanmış ve tıka basa doymadan sofradan kalmıştır. Yemekten önce ve sonra ellerini yıkamış, sağlığa zararlı şeyleri yiyip içmemiştir. Yemek yerken sofra adabına uymuş ve etrafındakileri de nezaketle uyarmıştır. Hz. Muhammed; geçici sıkıntıları tasa etmemiş, hayata daima gerçekçi ve iyimser bir gözle bakılmasını öğütlemiş, her zaman Allah'a yönelmeyi tavsiye etmiştir. Hz. Muhammed; insanlar kanaatkâr olmayı öğretmiş, kimseyi incitmemiş, kendisine düşmanlık edenlerin bile iyiliğini istemiştir. İnsanların kusurlarını yüzlerine vurmamış, tenkitlerini isim vermeden yapmıştır. Hz. Muhammed; sürekli herkese iyilik yapmış, açlık sıkıntısı çekmiş, Allah'ın rızasını kazanmak için bütün çilelere katlanmış ama asla şikâyet etmemiştir. Hz. Muhammed; adaleti titizlikle korumuş, insanlara makamlarına göre muamele etmeyi doğru bulmamış, fakir, kimsesiz, hasta, özürlü ve yetimlere daha fazla ilgi göstermiştir. Hz. Muhammed; kibirden nefret etmiş, kimseye karşı büyüklük taslamamıştır. Ancak hakikati inkara şartlanmış olanlar karşısında da asla ezilip büzülmemiş, hakkı ve doğruyu sonuna kadar savunmuş, hedeflerini bir bir gerçekleştirmiş ve asla ümitsizliğe kapılmamıştır. Hz. Muhammed; otoritesini zorlama tedbirlerle değil sevgiyle yerleştirmiş, dalkavukluktan ve yağcılıktan da hoşlanmamıştır. Hz. Muhammed; meclislerde boş bulduğu yere oturmuş, kendisinin aşırı derecede yüceltilmesini asla onaylamamıştır. O, hayatında iken Yahûdî ve Hıristiyanların düştüğü bu yanlışı görerek sahâbîlerini önceden uyarmıştır. Hz. Muhammed; halkın arasına katılmış, komşularını, dostlarını ve hastaları ziyaret etmiş, Müslümanların acı ve tatlı günlerini onlarla paylaşmıştır. Hz. Muhammed; kendisinin de diğer insanlar gibi bir insan olduğunu, sadece Allah'ın koruması ile hata ve günahtan kurtulabileceğini, hiçbir kaygıya kapılmadan samimiyetle ifade etmiştir. Hz. Muhammed; eşlerine saygı göstermiş, haklarına riayet etmiş, gece ibadet etmek istediği zaman bile eşinden izin alma inceliğini göstermiştir. Hz. Muhammed; aile bireyleri ile şakalaşmış, aile içi tatsızlıkları anlayışla karşılamış, kusurları affetmiş, ikazlarını incitmeden ve medenice yapmıştır. Hz. Muhammed; bir ömür boyu doğruluk çizgisinden asla sapmamıştır. İyilik yolunda sebat göstermiş, sık sık tövbe ve istiğfar yapmış, ahlakını güzelleştirmesi için Allah'a bolca dua etmiştir. Hz. Muhammed; bütün ömrü boyunca erdemli bir hayat yaşamaya kendini adadığı için insanların en seçkini olmuş, Yüce Allah tarafından da “en güzel örnek” olarak takdim edilmiştir. Hz. Muhammed; İslam'a davet ettiği insanlara ahiret kurtuluşundan başka hiçbir peşin çıkar vaâd etmemiştir. Aksine bu yolun uzun, çetin ve çileli olduğunu önceden haber vermiştir. Hz. Muhammed; saygınlığını zor kullanarak değil, getirdiği ilâhî prensipler doğrultusunda yaşadığı erdemli bir hayat sonucu kazanmıştır. Onu sevenler de gönülden sevmişlerdir. Hz. Muhammed; her fırsatta alçak gönüllü, kinden uzak, bağışlayıcı ve üstün bir cesaret sahibi olduğunu göstermiştir. Netice itibarıyla ahiret güzelliklerini, dünyanın bilgeliğini, düzgün bir hayat yaşamayı ve bütün faziletleri kazanmak isteyen bir kimsenin örneği Hz. Muhammed Mustafa'dır. O, hayırda en ileride olan, ahlâkı övülen, faziletleri kendisinde toplayan ve her türlü kusurdan arınmış bulunan, bütün insanlık için örnek bir şahsiyettir. Onu gerçek anlamda sevenlerin ise; onun getirdiği ilkeleri hayatına tatbik eden, onun yolundan giden ve her yönüyle onun gibi olmaya çalışan kimseler olduğu da gayet açıktır. Kamuoyuna saygıyla duyururuz.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
12-11-2010, 22:50 | #2 |
diyanete helal olsun..
bu sıralar on numara kapak cevaplar veriyor... yeni başkandan ötürümüdür? |
|
12-11-2010, 23:09 | #3 |
Bardakoğlu olsa herhalde üstüne bir bardak soğuk su içerdi
Bu cadın'ın sözleri kendi cadalozluğunu ortaya koyuyor hakaret etmek güneşe karşı üflemeye benziyor onun için ne kadar ciyaklasalar da nafile.. |
|
12-11-2010, 23:15 | #4 |
terbiyesiz insana bakın hele
sıfatından ne olduğu pek ala anlaşılıyor Rabbim yüzünden insanlık vasfını almış biz ne yapalım |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|