|
01-22-2011, 18:49 | #1 |
Anne kuzusu erkekler evlendiğinde...
Annesinin paşa oğlu, üniversiteyi bitirip işe girmiş, "sabah git akşam gel" mesaisine başlamıştır. Sabahın köründe evladının yollara koyulması annenin ciğerini parçalar. Mümkün olsa oğlunun yerine işe kendisi gitmeye hazırdır.
Anneciği paşa oğlunu evlendirmek için gelin adayı aramaya başlar, bir yanı huzursuz. Oğulcuğunu "elin kızına" nasıl teslim edecektir? Kendi gibi, ona gül gibi "bakacak", oğulcuğuna layık kız var mıdır? Onun sevdiği yemekleri yapabilecek midir mesela? Üşüdüğünde üstünü örtecek, hastalandığında nane limon kaynatacak mıdır? Anne, eş dost gezmelerinde bekâr kızları süzüm süzüm süzer. El maharetleri, giyim kuşamları nasıldır, temizler midir paklar mıdır? Hizmetleri iyi midir? Çayı bittiğinde hemen dolduruyorlar mıdır, yoksa boş bardak uzun bir süre onlara "biri fark etse de doldursa" der gibi mi bakmaktadır? Envai çeşit börek, poğaça, kurabiye tam kıvamında mı pişmiş, yoksa altı siyaha mı kesmiştir? Anne, oğluna bir eş, hayat arkadaşı, yoldaş, "kalbine mukabil bir kalp" aramamaktadır. Anne oğluna "hizmetçi" aramaktadır... Anne başkaca bir kadınlığı bilmemektedir. Nihayet bir kızı gözüne kestirir. Oğulcuğuna, paşasına "layık gördüğü" kız pek maharetli, pek güzeldir, üstelik iş güç sahibidir. Uzunca bir süredir, "çalışan bir gelin" fikri zaten hayallerini süslemektedir. Kurum kurum kurularak, "Gelinim şu işi yapıyor" diyebilecektir. Oğlununkinden daha aşağı derece bir işi olması ayrıca yüreğine su serper. Sorup soruşturur: İsteyeni falan var mıdır? Gelen haberlere pek sevinir; yoktur. Annenin başından kaynar sular dökülür. Paşa oğlu âşık olmuş, gönlünü bir kıza kaptırmış, evlenmek istemektedir. Anne ağlayıp sızlar. Niyeyse, özellikle oğluyla yan yana olduklarında daha çok ağlayası tutar. Altı ay sonra oğlu, "Ayrıldık" diye müjdeli haberi verir. Anne biraz üzülmüş gibi yapsa da koçlar kurbanlar kestirmek ister. Birkaç gün geçince beğendiği kızdan, oğluna bahseder. Oğlu "Olur" der. Kızla tanışırlar. Her ikisi de birbirinden hoşlanır. Dünyalar annenin olur. İstemeydi, nişandı derken düğün dernek kurulur, oğlunu "evlendirir". Balayı biter. Her açıdan... "Şımartılmış çocuk narsisizmi"yle büyütülen erkek evlendiğinde, annesinin evindeki paşa hayatının aynısının devam edeceğini, karısının annesi gibi davranacağını vehmeder. Kendisi gibi işten gelen karısı mutfakta, o ise bilgisayar başındadır. Karısı yemeği yapar, sofrayı kurar. Yemeklerini yerlerken, karısının konuşma, dertleşme ihtiyacını anlayamaz. Ev cenaze evini andırır. Karısının sorduğu soruları duymazlıktan gelir veya geçiştirir. Yemek biter. Masadan bir tabağı kaldırmak adamın aklının ucundan bile geçmez. Hayatında bir kere bile yaptığı bir şey değildir bu. Karısı böyle bir şeyi nasıl talep eder? Adam şaşkındır. Bildiği, gördüğü, tanıdığı kadın değildir karşısındaki. Fena halde yanıldığı şeyse artık evli olduğu, karşısındakinin de annesi değil, karısı olduğudur. Artık sorumlulukları vardır. Artık çocuk değildir, çocukları vardır ya da olacaktır. Artık ödenmesi gereken faturalar vardır. Karısı bir gün hastalanır. Bekler ki kocası, "Karıcığım seni doktora götüreyim." desin. Boşuna bekler. Kocasının hatırına bile gelmez bu. Doktora kendi gider. Daha da yıkılır; adam arayıp sormaz bile "Neyin varmış?" diye. Kadının istediği, beklediği, umut ettiği evlilik, erkek bu değildir. Erkek onun için sorumluluk sahibi demektir. Koruyan, kollayandır. Dert ortağıdır. Teselli edendir. Adam her gün eve gelir ve gider. Hizmet bekler. Bütün bellediği görevi ve sorumluluğu sanki sadece eve para getirmektir. Bunun dışında her şey ona yabancıdır. Karısına sarılmaz. Hal hatır sormaz. İçini ona açmaz. Annesi bir soru sorup da cevap vermediğinde, karısının da annesi gibi susmasını bekler. Karısı bir daha sorar. Adam susar. Kadın bir daha dener. Adam yine susar. Kadın soruyu değiştirip bir kere daha sorar. Adam bir kadınla konuşmaya, dertleşmeye hem alışık değildir hem de kadın onun için böyle bir varlık değildir. Adam bütün hayatı boyu hep almıştır. Bir ilişkide vermenin ne olduğunu bilmemektedir. Adam hayattaki çok kıymetli bir şeyi kaçırmaktadır: "İlişki"yi. Bir kadına bağlanmayı, ona kendini teslim edebilmeyi, ebedî hayat yolunda "arkadaşlık" kurabilmeyi. Kadın, istediğinin eve sadece "para getiren", "kendini dışarıda bırakan bir erkek" olmadığını bilmektedir. Adamsa para kazanmaktan başka bir şey bilmemektedir. Adamın içi bomboştur. Kadın, bir ömür boyu kocasını değiştirmeye çalışacak, çok yorulacaktır. Mustafa Ulusoy Zaman
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
01-22-2011, 18:54 | #2 |
sonuç ne boşandılarmı?
|
|
01-22-2011, 18:56 | #3 |
Ne önemi var?
|
|
01-22-2011, 19:17 | #4 |
tabi var...
hem içimde ukdedir bu.. hikayenin sonunda ne oldu? |
|
01-22-2011, 19:47 | #5 |
|
|
01-22-2011, 20:05 | #6 |
eyvallah kardeş...
|
|
01-23-2011, 01:12 | #7 |
Bugün bu yazıdan bahsetmişlerdi. Gerçekten çok güzel açıklanmış.
Hazıra alışan erkek modeli. Herkes şikayetçi aslında ama benim dedem, babam ve amcalarım da böyle oldukları için bana yabancı gelmiyor. Hatta yardımcı olan erkek tipi hiç bana göre değil, hanımköylü derler bizim orada, o tipler çok itici. Ama dinlemeyi bilmeli ! İnsan olsun, dinlesin. Teşekkürler Bergüzar. |
|
01-23-2011, 01:19 | #8 | |
Alıntı:
Anlatılan hikâyedeki mağdur hanım, kocasından dert yanarken, kim bilir, belki de ana kuzusu bir erkek evlat yetiştiriyordur. Ana olmak işte bu nedenle çok zor bir görev. |
||
01-23-2011, 01:44 | #9 |
mustafa hocam ne güzel dile getirmiş...
evlenmeden önce karşıdaki insanın kusurlarını yada kendi karakterine uygun olmayan yanlarını görmezden gelen,fakat evlendikten sonra iç savaş yaşanan,evlilikden çıkıp karşısındakini değiştirme çabasına dönen vahim engiz bir durum... kimileri için basit görünsede mahiyetinde ehemmiyetli bir mevzuu... Rabbim hakkımızda hayırlı olanın en iyisini gönlümüzede razı eylesin... eyvAllah abla... |
|
01-23-2011, 02:04 | #10 |
Hadi evlenelim...
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|