04-05-2011, 18:01 | #1 |
Kılıçdaroğlu'nun telefonu kimleri arar? / Osman Özsoy
Bir ülkenin anamuhalefet partisi lideri nasıl olur da bu kadar sorumsuzca bir açıklama yapar, yetkililere bir telefon açıp işin aslını astarını birinci elden öğrenme ihtiyacı duymaz diye birkaç gündür sordum durdum kendime.
Bugün bu soruyu konunun muhatabı olan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yöneltmek üzere dün sabah bilgisayar başına geçtiğimde, halk ağzında yaygın olan kullanımı ile, 'Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz' misali içinde telefon konusu geçen iki çarpıcı bilgiye denk geldim. Aşağıda izah edeceğim. CHP lideri Kılıçdaroğlu, Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) konusunda yaşanan tartışmalarla ilgili olarak hafta sonu sıcağı sıcağına şu açıklamayı yapmıştı: "Bugün açın tüm gazetelerin manşetlerini görün, YGS sınavı... Çocuklarımız sınava girdi, gizli kapaklı formüllerle yine birileri avantaj sağladı. Çocuklarımızın hakkı yeniyor." İfadelere bakar mısınız, ne diyor Sayın Kılıçdaroğlu? "Gizli kapaklı formüllerle yine birileri avantaj sağladı..." Sayın Kılıçdaroğlu konuşmalarında bu ifadeyi o kadar sıklıkla kullanıyor ki, avanta sağlama teknikleri konusunda uzman, havadan hemen nem kapan profesyonel sanırsınız. Savcıların uzun araştırmalar neticesinde ancak varabilecekleri bir sonuç konusunda, Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu kadar peşin hükümlü olmasını neye yormak lazım bilmiyorum. Sayın Kılıçdaroğlu'nun iddia etme, tek taraflı yargılama ve ardından da karşı tarafı dinleme ihtiyacı bile hissetmeden mahkum etme veya beraat ettirme gibi bir huyu var. Sınava giren 1 milyon 700 bin aday var. Bunların aileleri, okul ve dersanelerdeki öğretmenleri, yakın arkadaşları, konu - komşuları ve yakın akrabaları ile birlikte nerede ise ülkenin yarısının ilgili olduğu bir konuda, işin aslını astarını öğrenmeden bu kadar sorumsuzca beyanda bulunmak bir siyasi lidere yakışır mı? Ülkedeki güven ortalamını zedelemez mi, devlet kurumlarına olan saygıyı örselemez mi? Anlaşılan o ki, Kılıçdaroğlu'nun derdi olayın aslı astarının ne olduğuyla ilgilenmek değil... Kamuoyunun duyarlılık gösterdiği bir konu üzerinden ele fırsat geçmişken hükümete yüklenmek. Eğer öyle olsa, ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir'e bir telefon açar, iddialar hakkında bilgi alma ihtiyacı duyardı. Bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı da tam da bu noktadan doğdu. Sayın Kılıçdaroğlu neden acaba bir telefon açıp ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir'e iddiaları sormayı akıl etmedi diye yazmayı düşünürken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, YGS'deki 'gizli şifre' iddialarıyla ilgili olarak, ÖSYM Başkanı Ali Demir'i telefonla arayarak bilgi aldığı, dinlediklerinden tatmin olduğu bilgisi yansıdı medyaya. Unutmayalım, Sayın Gül ömrünün büyük bölümünü üniversiteye vermiş bir akademisyen. Yani sınav nedir, günümüzde teknoloji bu alanda nasıl kullanılmaktadır az çok bilir. Kendisinden önceki iki cumhurbaşkanı gibi teknoloji özürlü değil. Eğer kendisi dinlediklerinden ikna olmuşsa, bunun ciddiye alınması gereken bir yanı vardır. Aileleri ile birlikte milyonlarca insanı ilgilendiren bir konuda ÖSYM Başkanı Ali Demir'i telefonla arayarak, medyaya yansıyan iddialar konusunda telefon açma ve gerçeği araştırma zahmetinde bulunmayan Sayın Kılıçdaroğlu'nun, gazetemizin Ankara temsilcisi Abdülkadir Selvi'nin dünkü yazısında da temas ettiği gibi, gecenin bir vakti gazeteci İklim Bayraktar'ı doğrudan cepten aradığı iddiasını nasıl değerlendirmeli bilmiyorum. Dün TOBB'da kendisine bu telefon görüşmesi ile ilgili soru yöneltildiğinde sinirlenmiş Sayın Kılıçdaroğlu... 'Türkiye'nin en önemli sorusunu sorduğunuz için teşekkür ederim. Var olan sorunların en temeli buydu herhalde" sözleri ile soru soran gazeteciyi ti'ye aldıktan sonra, "kusura bakmazsanız bu soruya yanıt vermek istemiyorum, daha ciddi sorular sorarsınız büyük bir içtenlikle yanıt veririm' cevabı vermiş. Madem soruya esas teşkil konu bu kadar ciddiyetsiz bir mevzu, gece vakti hangi bilginin peşine düşmek için bir bayan gazeteci ile görüşmek üzere telefona sarıldınız diye sormazlar mı? Söz konusu olan İklim Bayraktar olunca telefonla aramayı akıl eden Sayın Kılıçdaroğlu, "gizli kapaklı formüllerle birileri avantaj sağlıyor, çocuklarımızın hakkı yeniyor" gibi iddialı suçlamalarda bulunmadan önce, az da olsa bir araştırma yapması, bir telefon açma zahmetine girmesi gerekmez miydi? İklim Bayraktar'ın tek başına ifade ettiği anlamı, 1 milyon 700 bin öğrencinin kaderinden daha önemli kılan ne olabilir ki? Cumhurbaşkanı Gül'ün ÖSYM'ye bir telefon açıp gerçeği araştırmaya vakti var da, Sayın Kılıçdaroğlu'nun yok mu? Yoksa gecenin 23.30'unda İklim Bayraktar'ın uyanık, ÖSYM Başkanı'nın uyuyor olabileceğini düşündüğünden mi, telefonla rahatsız etmek istememiş olabilir? Sözü uzatmaya gerek yok. Çifte standartlar ikliminde yol alıp gidiyor ülke. Bu sorumsuzlukla bir yerlere toslarsa, herkes bundan zarar görür. Böylesine sorumsuz davranışlarla ülkeye liderlik olmaz. Siyasetçilerin her konuyu siyasete malzeme etmekte bir sınır tanımadığını biliyoruz da, bari gencecik insanların hayallerine ulaşmaya vesile olacak sınav sistemine olan güveni örselemeyin.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|