AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

[Bilal Baştan]

12 Haziran seçimlerinde diğer seçimlerden farklı olarak iki husus ön plana çıkıyor. Birincisi Başbakan Erdoğan'ın çılgın projesiyle temayüz eden 'projeler', ikincisi seçim beyannameleri... Malum batılı ülkelerde vatandaşlar partilerin seçim beyannamelerine bakar, bunları vaad değil bir anlaşma olarak kabul eder ve buna göre tercihte bulunur. Bizde ise seçim beyannameleri ile seçmen tercihi arasında güçlü bir ilişki yoktur. İlk kez bu seçimlerde beyannamelerin konuşulduğunu ve fazlaca öne çıktığını görüyoruz. Doğrusu bu, iyiye işarettir.

Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı Kanal İstanbul projesiyle ilgili küçümseyen yorumlara, 'bunun içinde insan yok' gibi boş laflara ve farklı eleştirilere şahit oluyoruz. Bunlardan hiçbiri 'hükümet bu projeyi yapamaz, hayata geçiremez' demiyor. Hükümetin yapabilirlik algısı çok yüksek. 'Erdoğan söylüyorsa yapar' diyenlerin oranı çok yüksek. Polemikler, projenin daha önce telaffuz edildiği ya da Türkiye'nin ihtiyacı olup olmadığı etrafında dönüyor. Peşinen kabul edilen gerçek, Hükümetin bu devasa projeyi söz verdiği zamanda yapabileceği yönünde. Başbakan'ın 'icraat adamı, proje adamı' imajı giderek güçleniyor. Artık yereldeki siyasi tartışmalarda milletvekillerine 'ilçemize yönelik çılgın projen ne' türü sorular soruluyor. Siyasetin icraat ve proje ağırlıklı olması, ülkenin gelişimi açısından sevinilecek bir durumdur.

Düşük düzeyli üslup konusunda adı çıkan CHP lideri Kılıçdaroğlu, vatandaşın tepkisini giderek daha fazla çekiyor. Dün konuştuğum bir esnaf, 'bu başbakana değil, tüm millete yapılan bir saygısızlıktır' diyordu. Geçmişte vatandaşa 'göbeğini kaşıyan adam' yakıştırması yapan siyasi zihniyet, bugün de milletin başbakanına galiz tabirlerle saldırıyor. Çılgın proje konusunda söylem üretmekte aciz kalan Kılıçdaroğlu twitter hesabı aracılığıyla 'çılgın oldukları belliydi, ama deli olduklarını bilmiyorduk' demiş. Vatandaş arasında adı 'küfürbaz'a çıkmaya başlayan Kılıçdaroğlu'nun bu tür ifadelerini insanlar kendilerine yönelik bir saldırı gibi algılıyorlar ve büyük tepki gösteriyorlar.

AK Parti'nin beyanname ilanı ardından CHP'nin de bildirgesini açıklaması, geçmişe kıyasla olumlu bir durumdur. Laiklik ve irtica krizlerinden medet uman seçim kampanyaları yerine ortaya bir beyanname konulması memnuniyet vericidir. Çünkü bu belge, yarın CHP'nin önüne bağlayıcı bir söz olarak konulacaktır. 12 Haziran seçimlerinin ardından yaşanacak yeni anayasa tartışmalarında CHP'nin bugün sarfettiği sözler özellikle mercek altına alınacaktır.

CHP bildirgesinde Kaf dağının ardındakini vaad eden bir çok popülist ifade var. Ancak popülizm kadar dikkat çeken bir husus da 'amaca ulaşmak için her yol mubahtır' anlayışını yansıtan sözler... Demokratikleşme ve özgürlükler alanında ortaya konulan vaadler, CHP'nin bugüne kadar ki uygulamalarıyla ve politikalarıyla tamamen çelişiyor. Geçmiş dönemde hükümetin yapmak istediği ama CHP'nin Anayasa Mahkemesine götürerek engel olduğu bir çok konu, bugün CHP tarafından taahhüt ediliyor.

CHP bildirgesinin dikkat çeken bir tarafı da, Kılıçdaroğlu'nun reddi miras yapması, geçmişi hiçbir şekilde kabullenmemesidir. CHP ve MHP'nin beyannamelerinde AK Parti gibi yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır şeklinde bir bölüm yok. Geçmişte ne yaptıklarını anlatan, bunlar üzerinden güven oluşturan hiçbir şey söylenmemiş.

Bildirgede yer alan 'CHP, cumhuriyeti kurmuş ve egemenliği halka vermiştir' ifadesi, CHP'nin siyasi zihniyetini ele vermektedir. Kendisini Cumhuriyetin ve devletin kurucusu ve sahibi gibi gören, halka lutüfta bulunan bu anlayış jakoben bir zihniyetin yansımasıdır.

Beyannamede trajikomik olan bir husus da parti gelir giderlerinin kamuoyuna açıklanmasıyla ilgili vaad. Hatırlanacağı üzere CHP bu konuda ceza almıştı. AK Parti'nin yıllardır hayata geçirdiği bu uygulamayı CHP yeni dillendiriyor.

Millete deli gömleği giydirmeye alışan zihniyet, Başbakan'ın çılgın projesini delilik olarak yorumluyor. Ne diyelim, Allah insaf versin...