|
07-22-2011, 13:23 | #1 |
Başbakan 'Yeni Kıbrıs Manrfestosu'nu tanımladı! Türk halkı rahatladı!
UZUN süredir Kıbrıs konusunda "Türkiye'nin tuzağa çekilmeye" çalışıldığına dair çekincelerimi sizlere aktarıyor ve hep aynı soruyu soruyorum; Kıbrıs Adası'na AB bayrağı gelince Türkiye'ye ne yararı olacak?
Sevgili dostlar, Başbakan Erdoğan yaptığı açıklamayla benim gibi düşünenlerin kaygılarına son noktayı koydu ve YENİ KIBRIS MANİFESTOSUNU tanımladı. Detaylara birlikte bakalım... 1- Annan Planı'ndaki şartlar değişti 2- Güzelyurt tamamen Kuzey Kıbrıs'a aittir ve asla müzakere edilemez 3- Karpaz da aynen Güzelyurt gibi müzakere edilemez, dokunulamaz 4- Bizden kimse taviz beklemesin, bütün şartlar değişti! Biz "tamam" dedik, onlar "olmaz" dedi! 5- İki devletli, iki kesimli, eşit bir yapı olacak 6- Güney Kıbrıs AB dönem başkanı olunca Türkiye için AB görüşmeleri donar 7- Asla Rumları AB adına muhatap kabul etmeyiz 8- AB, Kıbrıs konusunda asla Türkiye'ye akıl veremez, muhatap olamaz 9- Türk askeri asla ama asla ada dışına çıkarılamaz 10- 2012'de Karpaz ve Güzelyurt bizim dediğimiz gibi kalmak şartıyla iş biterse biter; 2012 sonrası bizim için diğer senaryolar devreye girer Sonuç: Kıbrıs konusunda bir vatandaş olarak endişelerim, Başbakan Erdoğan'ın YENİ KIBRIS MANİFESTOSU ile rahatlama yoluna girdi. Bu manifestoyla 2012 sonrası tek bir yol kalıyor; KKTC toprakları "Türkiye'nin yeni vilayeti" olabilir! Yaşasın tam bağımsız güçlü emperyal Türkiye... *** Bu 'Kovulduk bizi harcadılar' muhabbeti çok sıktı İŞİNİ doğru yapamayan "cici ablalar" ve "cici ağabeyler" işlerini doğru yapamayıp da "kapı önüne" kondukları zaman başlıyorlar ağlamaya: Hükümet bize ne yaptı! Baskı yaptılar bizi attırdılar! İş burada da kalmıyor; kurumlar daha doğrusu "kurum olamayanlar" da bunlara cevap verince; cayırtı kesilmeden devam ediyor... Sevgili dostlar, "atan da, atılan da, onları eleştiren de" hepsi aynı derecede suçlu! Neden mi? İzninizle arz edeyim: 1 - Çalıştığı kurumun emanet ettiği ekranı "bölücü başı APO'nun hizmetine açanlara" kurumlar tarafından yapılan her müdahale kabul edilebilir! 2- Kurumların yaptığı hata program yapanlara karşı dik duramaması ve kurum olduklarını iddia etmelerine rağmen kurallarının olmamasıdır. "Cici kızlar" APO'nun adamlarını bile çıkarabilir, oradan saygı sundurabilir ama başkaları aynı ekranda aynı rahatlığı sergileyemez. Sonunda dik duramayan kurum, "cici kızını" gelen tepkiler üzerine atmak zorunda kalır. 3- "Devlet katliam yapmak için yol yapıyor" gibi hasta bir kafanın ürünü sözler, kitle gazetelerinde köşe yazısı olarak sunulamaz. Köşe yazarı sonsuz özgür değildir ve yer aldığı gazetenin ve TV ekranının bir "duruşu" olması gerekir. Gazetelerde "cici kızlar" ve "cici ağabeyler" her türlü patolojilerini dökerler, içe ve dışa karşı duruşu olmayan, kurum olma iddiasındaki yerler de tepki gelince cici-bicilerini dökmek zorunda kalırlar. Sevgili dostlar, Türkiye'de medyamızın tek elden yönetildiği dönemden kalma çok kötü alışkanlıklar var. Ciciler-Biciler 1994-2004 arasında her şeyi yaptılar ama kamuoyu tepkisi veya "ne oluyor" diyecek güçlü bir irade olmadığı için bu durumu "genel gerçek" sanmaya başladılar. Sonuç:Kurumların sağa-sola kendi akıllarına saldıkları korkular eşliğinde yalpalayışını, fırsatçıların saldırılarını ve cici-bici abla-ağabeylerin araya sıkışıp yok oluşunu üzülerek izliyorum... İzliyorum ve şunu da kaydediyorum; siz kendi kendinize yaptınız ne yaptıysanız, kimse size "hişt" bile demedi, sakın iftira atmayın! Yiğit BULUT Haber Türk
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|