|
08-30-2011, 02:02 | #1 |
Prof. Nevzat Tarhan - TSK'da Devrim, Krallıktan Cumhuriyete
Prof. Nevzat Tarhan
TSK'da devrim, krallıktan cumhuriyete Sayın Koşaner delikanlı gibi çıktı sözlerine noktasına virgülüne kadar sahip çıktığını söyledi. Fakat en çok öfkelendiği konunun TSK’dan bilgi sızmalarının olduğu anlaşılıyor. Bir komutan için en utanılacak hata bilgi güvenliğini sağlayamamasıdır. Sayın Koşaner şunu görememişti, bilgi güvenliğinin bozulması sebep değil sonuçtur. TSK siyasetle uğraşır, yapacağı mutmemel bir darbede bırakın karşı gelecekleri ‘kendi safında olmama ihtimali olan subay astsubayı’ bile kolayca fişleyip tasfiye ederse olacak budur. Görüşlerinde militarizmin izlerine sıkça rastlıyoruz; ancak bunlar ‘itiraf değil özeleştiridir’ demesi bazı konuları çarpıcı yapmak için abarttığını söylemesi diğer açık ve dürüst bir davranışlar oldu. TSK’nın bu derece vahim ve Koşaner’in tabiri ile ‘kepaze’ durumları içimizi acıtıyor. Bu feryadı 2000 yılında kurulan ASDER (Adaleti Savunanlar Derneği) o tarihten beri ifade ediyor. ASDER Kurucu Başkan Prof.Dr. Ahmet Alper'in önderliğinde “Önce adalet yıkılır sonra devlet yıkılır” diyerek TSK’nın içinde âdil olmayan uygulamaları görünür hale getirdi. Mahzun Madalya, Ben Disiplinsiz değilim, Yargılanmak istiyorum, Darbeci Kuşatma, Güçlü Orduya, İki Darbe Arasında gibi kitaplar yazdı, darbe karşıtı söylemi herkesin sustuğu günlerde panellerle yüksek sesle ifade etti toplantılar yaptı. Adalet ve İnsan Hakları Mücadelesini askerî alanda gücü yettiği kadar yapmaya çalıştı. 27 Nisan 2007 e-muhtıra olduğu gece ASDER Başkanı E.Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, saat 03.00 de bir e-bildiri ile bütün siyasilere göndererek dik durulması gerektiğini ifade etti. TSK’da adalet ve insan hakları konusunda aktivist faaliyet toplum desteği bulmaya başlamıştı. Basında AKİT gazetesi, sivil toplumda Mazlumder ve Genç Sivillerin sahiplendiği, TSK’daki adaletsizlikleri ifade cesaretini 2008’de Taraf gazetesi büyük ustalıkla göstermeye başladı. Gizli plânların, hile ve entrikaların ortaya çıkması ciddi kamuoyu desteğini sağlamaya başladı. Zaman gazetesinin anlamlı desteği ve bir çok medya unsurunun özellikle internet medyasının konuyu manşetten görmesi, toplumda farkındalığın yayılmasına sebep oldu. Yürekli savcılar, âdil hakimler cesaretlenerek yargının devlet suçlarına karşı tepkisizliğini gidermeye başladılar. 2000 yılında “Kıral çıplak” diyen ASDER’in TSK’daki İnsan Hakları ve Adalet mücadelesi toplumsal karşılığını buldu, Psilolojik Savaş algısı oluştu ve TSK “Özeleştiri, Yüzleşme” kurallarını kendisine uygulamaya başladı. Zamanın ruhu ordumuzu da değiştirmeye ve olgunlaştırmaya başlamıştı. Kıral çıplak diyenler aslında TSK’daki krallığı cumhuriyete dönüştürdüler. Hile ve entrikalarla korku uyandırarak devlet yönetmenin mümkün olmadığını anlatan “Adalet ve İnsan hakları”mücadelesi ile “Askerî vesayetten normalleşmeye” kavramlarının hayat geçmesini sağlayan kişiler, tarihî sorumluluklarını yapmanın vicdan rahatlığını hissedebilirler. Çok şükür artık tünelin ucu gözüktü, kurulu düzen tarafından itilip kakılan Anadolu'nun yanık çocukları özgüven kazandılar. Nihayet bir Genelkurmay Başkanı doğruları söyledi ve arkasında durdu. Şimdi TSK’nın iç sesinin ve zihinsel jürisi olan kamusal vicdanının yükselmesine ihtiyaç var. Artık askerî reformun olup olmayacağını değil nasıl olacağını tartışmak kaçınılmaz oldu. Şahısların tarih önüneki sınavı olduğu gibi kurumların da tarih önünde sınavı vardır, göreceğiz. Koşaner tarafından kabul edilen iki ses kaydından bazı başlıklar: 1- Her yere kontrolsüz mayın döşedik. 2- Emir komuta birliğini sağlayamıyoruz. 3- Çatışma anında tim komutanlarımız mevziye silahını bırakıp kaçıyor. 4- Eğitim zafiyeti nedeniyle terörist diye masum erimizi kendimiz vurduk. 5- Sınır karakollarımız hatalı yapılmış, Hantepe de hatalı. Halimiz tam bir kepazelik. 6- Heron skandalında, teşkilat yapımızın yanlış olduğu anlaşıldı. 7- Terörle mücadelede hiç kimsenin talimatına ihtiyacımız yok. 8- Operasyonlarda artık son bir yıldır mantıklı iş yapmaya karar verdik. 9- Artık her şeyi yasal zemine oturtmak zorundayız. Herkesin gözü üzerimizde. 10- Elimizdeki teknik imkânları kullanamıyoruz, eğitim ve tatbikatımız zayıf. 11- Asker polis ilişkisinde gerekirse ortalığı ayağa kaldırırız. 12- Hukuka ne kadar saygılı olacağız, biz enayimiz? 13- Gazeteciler haber için anasını bile satar. 14- Erlerin subayların özel işlerinde kullanılması yapılmamalı, kimi itini gezdiriyor kimi evini boyatıyor. 15- Şehit yakınları için bari yağmasak da gürleyelim. 16- Astlarımız Genelkurmay karargâhına yalan söylüyor. 17- Balyoz davasında esas sorumluluk Birinci Ordu'dadır, 18- Oyak değişmemeli, vergi verirsek emeklilik ikramiyemiz düşer. 19- AYİM ve Askeri Yargı kalkmamalı. 20- Sayıştay, ombudsman ve denetleme nedeniyle hesap vermek zorundayız, artık paraları daha dikkatli kullanmalıyız. 21- TSK’nın yasa ve yönetmeliklerin dışına çıkmasını yol yaptık, hep böyle devam edecek sandık. 22- İç hizmette 35.madde kalksa ne olur? Bizim görevimiz bitmez, biz niye burdayız? Bu sözler içinde askerî vesayetin devam etmesi iradesini, militarizm arzusunu ve topluma tepeden bakışı maalesef gözlemliyoruz. Demek ki daha atılacak çok adım gerekiyor ve toplumun desteği olmadan zihinsel dönüşüm ve askerî değişim olmaz. Bu nedenle tünelin sonuna varmak için toplumun daha çok sahip çıkması ve sivil toplum örgütleri çabasına ihtiyaç vardır. Hatasını kabul eden, bunu uygulamaya dönüştüren, yasalarla sorunu olmayan, TBMM’nin otoritesine uyan gerçek generallerle, hesaplaşmaya değil helalleşmeye çalışan bir siyasi irade, toplumsal güven, huzur ve barış için çok önemlidir. Çünkü sivil toplum artık hile ve entrika ile korkutularak yönetilemeyecek olgunluğa ulaştı. Not:YAŞ mağdurlarının hakları iade edilmeye başlandı. Mazlumlara sahip çıkan Sayın Başbakanımızın şahsında, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Haber 7 29.08.2011
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|