|
10-05-2011, 16:04 | #1 |
Bu haber neyi söylüyor? / Salih Tuna
Uğur Dündar, Nedim Şener'i her anons ettiğinde illa ki "Sorgulayıcı ve araştırmacı gazeteci" derdi. O endişeli ve titrek ses tonuyla bu işi öyle müthiş halletmişti ki, "Araştırmacı gazeteci" deyince akla hemencecik Nedim Şener gelirdi. Tıpkı... "İslamcı yazar" deyince akıllara İsmail Nacar'ın getirildiği gibi. Hey gidi günler hey! Uğur Dündar'ın "Arena"sında Yılmaz Özdil, Müjdat Gezen, Levent Kırca ve Nedim Şener, AK Parti'nin hezimete uğrayacağını konuşuyorlardı. Müjdat Gezen, AK Parti'yi yüzde 50 gösteren anketle dalga geçmek için Aziz Nesin kriterlerine göre yüzde 60 olmalı demişti de, katıla katıla gülmüşlerdi hani. Dün gibiydi. Dün dedimse o kadar da değil tabii. Akşam gazetesinin "yıllık izine" ayrılmak zorunda kalan köşe yazarıyla eski genel yayın yönetmeni henüz "ispiyonculuk" yarışına girmemişlerdi. Sayın Erdoğan'ı garnizon çıktısı doğrultusunda eleştirmeyenleri "biat medyası" tesmiye eden o dere kenarı insanı da "Usta ne diyorsa o..." diyecek kadar kendisini tüketmemişti. Yani araştırmacı gazetecilik hâlâ devam ediyordu. Mesela, Soner Yalçın'la Akşam gazetesinin o köşe yazarı bir başka köşe yazarının hangi parfümü kullandığı konusunda müthiş bir araştırmaya girmişlerdi. Araştırmacı gazeteciliğin meşakkatli olmasının yanı sıra vebali de büyüktü. Emekli müftü Şerafettin Yardımedici'nin Uğur Dündar'ın yaptığı bir haber yüzünden intihar ettiği iddia edilmişti. Malumunuz üzre kendi halinde bir köşe yazarıyım; araştırmacı gazeteci falan değilim. Bu böyledir diye de muttali olduğumuz her habere şappadak inanmıyoruz tabii. Mesela, asparagasa zerre miskali tenezzül etmediğini bildiğimiz Zaman gazetesinin dünkü manşetini süsleyen haber kafamda bir yığın sorunun oluşmasına neden oldu. Bir kaymakam adayı ile, 12 Ağustos'ta kaçırılan bir mehmetçiğin "teröristlerin" elinden kaçtıktan sonra askeri makamlara verdiği ifadeden müteşekkil bir haberdi bu. Meğer kahraman mehmetçiğimiz kaçırıldığı 38 gün boyunca Kandil'de değil, Diyarbakır-Muş arasında dolaştırılmış durmuş. Sonra... Diyarbakır Silvan'da 13 mehmetçiğimizin katledildiği yerden birkaç defa geçmişler. Bu yerden neden birkaç defa geçtiklerini bilmiyoruz tabii. Kaçırılan erimiz "Geçip geçip durduğumuz bu yer neresi?" diye sormuş mu, yoksa "teröristler" iğrenç bir gönenmeyle "Sizinkileri yaktığımız yer aha da burası.." mı demiş, anlayamıyoruz. Gelgelelim... "Silvan Dolapdere bölgesinde çatışmanın meydana geldiği alana geldik. Bu alanda arazi yanmış durumda idi..." ifadesine bakacak olursak erimizin bölgeyi karış karış bildiği aşikar. Demek ki "teröristler" erimizi karış karış bildiği yerlerde dolaştırıp durmuş. Nasıl bir meydan okumadır bu? Erimiz devamında şunları söylüyor: "Kaldığımız yerin ilerisinde geceleri ışıkları gözüken biri solda, diğeri sağda olmak üzere iki askeri birlik bulunmakta idi. Teröristlerin gündüzleri her iki birliği dürbünle gözetlediklerini gördüm (...) Gece olunca da vergi adı altında şehirde para topluyorlar..." Lafın burasında, askeri birliklerimiz dürbünle gözetlenirken neyi gözetlemekle meşguldü diye bir soru akla gelmiyor değil. Peki askerimizi nerde tuttuklarını merak ediyor musunuz? O halde dinleyin: "Beni katırdan indirerek ayağımı zincirle bağladılar. Çukur şeklinde bir sığınağa konuldum (...)19 gün bu sığınakta tutuldum. Sığınağın başında 2 terörist bekliyordu..." Demek ki 38 gün boyunca Diyarbakır-Muş arasında dolaştırmamışlar. Zira 19 günü sığınakta geçmiş. Neyse, burası o kadar ilginç değil. Ayağı zincirli halde 19 gün sığınakta tutulan erimizin kaçışı daha ilginç: "Kaldığımız bölgede kamyon sesi duydum. Yolun yakın olduğunu anlayıp kaçmayı planladım. Tuvalet için örgüte yeni katılan 'Hamza' kod adlı teröristten izin istedim. Önce sessizce yürüyerek daha sonra koşarak bölgeden uzaklaştım..." Şükür ki şükür kaçmış, kurtulmuş; Allah anasına babasına, eşine çocuğuna bağışlamış. İyi güzel de, bu haber bize ne söylüyor? PKK'nın askeri birliklerimizin yanı başında kamp kuran, geceleri vergi toplayan, bu ülkenin dağında taşında hükümferma bir örgüt olduğunu mu? Yoksa... Bir an önce şu örgütün bileğinin bükülmesi gerektiğini mi? Hangisini? Salih Tuna - Yenişafak
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|