|
![]() |
#1 |
![]() YAĞMUR YAĞAR ÇİMENLERİN ÜSTÜNE, SENDEN GELEN BAŞIM GÖZÜM ÜSTÜNE
“Bu yağmur, bu yağmur kıldan ince Nefesten yumuşak yağan bu yağmur Bu yağmur bu yağmur bir gün dinince Aynalar yüzümü tanımaz olur…” NFK Dışarıda yağmur yağıyor. Kurak bir sonbaharın ardından susamış toprak, belki de amansız bir Ağustos ayında iftar topunu bekleyen çiftçinin susuzluğuyla içiyor yağmuru… Dünya süratle ısınıp, kuraklığa doğru giderken, hoyrat kullandığımız kâinatın intikamı değil de nedir şimdi BU… Yağmur zamanı yağmur yok, Kar zamanı kar, Peki VEBALİ KİMDE? Yağmur en çok nereye yağar? Ağaçların ÇOK olduğu yere. Bu yüzdendir ki ormanlar en fazla yağmur alan alanlardır. Çünkü ağaçların yan yana yaydıkları sinerjidir ki yağmur bulutlarını üstüne çeker ve yağmur bulutları rahmetini indirir TANE TANE… Peki, sen ağaçları keserek kendi suyunu kestiğinin farkında değil misin? Kestiğin ağaçları yaptığın beton binalara çiğnetirsen, ancak depondaki suyun kadar mutlu olabilirsin. Yaktığın ormanların içinde öldürdüğün sayısız hayvanın ‘ah’ının ortada kalacağını düşünürsen, en geç ölünceye kadar yaptığın hatayı anlamazsın, ama sonra anlatırlar sana yine TANE TANE... Yağmur rahmettir, ancak sular kesildiğinde anladığımız. Yağmur afettir ancak altyapısını oluşturmadan oturduğumuz evlerde, cahilce yakalandığımız. Yağmur sevinçtir, çiftçinin yüzünden iş adamının gülüşüne yansıyan. Yağmur hüzündür giden ya da terk eden sevgilinin ardından dökülen gözyaşları gibi… Yağmur umuttur, baharda açacak çiçeklerden, yeni doğan bebeklere kadar… Yağmur romantizmdir ıslanan ve üşüyen iki elin teri ile tuzu arasında; üşüdükçe sıkılan sıkıldıkça parmak aralarından sokaklara dökülen. Yağmur berekettir düştükçe toprağa, kokusuyla gökkuşağı arasındaki yedi renkte gözlenen. Yağmur oyundur, ISLAK kaldırımlardan bir duldaya sığınılan. Yağmur temizliktir, yağdıkça her türlü kirden arındıran. Yağmur perdedir, gözyaşlarımızı kendi içinde el gözünden saklayan. Yağmur inanmaktır, o an edilen duaların kabulünden rahmetin gücüne kadar. ‘Yağmur felaket getirdi’ dedikçe televizyonlar, felaket olacaktır yağmur. ‘Kar işkencesi’ diye yazdıkça gazeteler, kar da işkence olmaya devam edecektir elbet… Yoksa biz kâinatta sadece insanoğlunun mu kırılgan olduğuna inanıyoruz? Şimdi eskisi gibi yağmayan yağmur ve kar “siz kıymetimizi bilmediniz, yağmayalım da görün bakalım mı?” diyor acaba? Evet, şimdi dışarıda yağmur yağıyor ve içimden mırıldandığım Sevgili Yılmaz Erdoğan’ın şiiri parmak uçlarımdan klavyeme dökülüyor… “Yer ile yeksan ıslak saçlı kem gözlü Kavim göçlerinden bu yana ağlayan Ve cep kanyağı yakıcılığında Ezgiler çalan, çaldıran, yakalatan Adı bende gizli bir kadındı İstanbul Ben bir ağladım şehre yağmur yağdı…” Bedirhan Gökçe
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|