|
01-02-2012, 03:15 | #1 |
İsrail, Suriye hakkında ne kadar az konuşursa o kadar iyi !
İsrail, Suriye hakkında ne kadar az konuşursa o kadar iyi
Suriye silahlı kuvvetlerinin Devlet Başkanı Beşşar Esad'a karşı halk ayaklanmasını bastırmak için vahşi teşebbüsü - 6 binden fazla kişinin öldüğü ifade ediliyor- İsrail'de geniş çaplı ama sessiz bir acıma hissiyle karşılandı. Bununla beraber, acil tıbbi yardım veya diğer türlü insani yardımlar konusunda kamuoyunda herhangi bir tartışma olmuyor. Doğrusu da budur. Yıl boyunca devam eden ihtilafta her iki tarafa da destek manasına gelebilecek her türlü adım, aktif müdahalenin bir delili olarak yanlış yorumlanacaktır. İsrail, Şam'daki rejimi devirmeleri halinde barışı seçecekleri ümidiyle Özgür Suriye Ordusu ya da onun sivil destekçilerine yardım ederse Suriyeli propagandacılar, İsrail'i ayaklanmanın arkasında olmakla suçlayabilirler. Diğer taraftan, İsrail 44 sene önceki 6 Gün Savaşı sonrasında BM himayesinde yapılan ateşkes anlaşmasına riayet ettiği gerekçesiyle Esad'ı desteklerse, bu kez Esad'ın siyasi ömrü çok daha kısalabilir. Bu safhada İsraillilerin yapabilecekleri tek şey, kuzeydoğu sınırlarında meydana gelen gelişmeleri takip etmektir. Gerçekte yerel basınla televizyon ve radyolarda her gün yapılan da budur. En büyük tehlike, Esad'ın çaresizliğin verdiği bir girişimle, isyan eden halkın dikkatini, yönetimini eleştirmekten uzaklaştırarak Yahudi devletine karşı tarihi düşmanlığa çevirmek üzere İsrail'e askeri saldırı için bahane bulması olur. Esad devrilir ya da ailesiyle birlikte Suriye'den kaçarsa meydana gelebileceklerle ilgili birkaç siyasi senaryo var. Birincisi, özellikle azınlıktaki İslami fırka Alevilere mensup olmak üzere bunu Esad destekçilerinin ülke çapında temizlenmesi takip edebilir. Bu ihtimal, siyasi muhalefete direnişi kuvvetlendiriyor. Esad yanlısı çevreler ve bir zamanlar nüfuzlu Baas partisinden kalan unsurların da rejimin muhafazasında büyük çıkarları vardır. Esad'dan yana olan diğer bir etken de İran'dır. İslam Cumhuriyeti, Orta Doğu'daki en yakın müttefikini kaybetmek istemiyor. Esad'ın düşüşünün, İran'da tehlikeli sonuçları olabilir ve bu, Tahran'daki rejimin mevcudiyetini ortadan kaldırabilir. Rusya'nın Suriye'ye aşırı derecede askeri desteği ve onun Suriye yönetimi üzerindeki siyasi nüfuzu da uluslararası arenada Esad'a desteğe yol açıyor. Onun görevden ayrılması ve Suriye'nin Fransa ve ABD'yle ittifak yapma potansiyeli, Moskova'yı Arap dünyasındaki son kalesinden mahrum eder. Esad'ın düşüşü Lübnan'da Hizbullah, Gazze Şeridi'nde Hamas ve diğer fanatik Filistinli gruplar gibi militan Müslüman örgütlere de büyük bir engel olur. Bu, Suriye'nin, İran'ın Lübnan'daki müttefikleri için silah sevkıyatında ana güzergah olmasından kaynaklanıyor. Böyle bir değişiklik Şam'ın, Hamas ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi genel merkezleri olarak kullanılmasını sona erdirecektir. Hava yoluyla Suriye'ye getirilen ve oradan güney Lübnan'a transfer edilerek İsrail'in kuzey sınırı boyunca yerleştirilen karadan karaya on binlerce füzesi olan Hizbullah, en büyük tedarik yolunu kaybeder. Bu arada, Esad rejiminin çökmesi halinde Hizbullah ajanlarının Suriye'nin silahlarının çoğunu ele geçireceklerine dair ciddi endişeler vardır. Hizbullah, Suriye'deki İsrail düşmanlarını kendi tarafına çekmek için İsrail'le yeni bir askeri hesaplaşma için tahrikte bulunabilir. Suriye'deki krizden kaynaklanan diğer bir tehlike, bunun Şam'da sertlik yanlısı bir İslami rejim gelmesine yol açabilmesidir. Bu, iki faktörden meydana gelebilir: Suriye'deki en büyük Müslüman mezhep olan ve 40 yıldan fazla bir süredir Alevi azınlığa boyun eğen Sünnilerin öfkesi ya da Arap Baharı denilen İslami ayaklanma. Elbette bu, İsrail açısından olumsuz bir gelişme olur. Mevcut hesaplaşmanın Şam'da nispeten ılımlı, reformcu bir rejim ortaya çıkmasına yol açması halinde bunun ilk neticesi, muhtemelen stratejik Golan Tepeleri'nin tümü olmasa bile en azından büyük bölümünün İsrail'den geri alınması için diplomatik çabalar başlatılması olur. Bu çabanın akamete uğraması halinde İsrail, sadece uzun bir düşmanlık dönemi ve sürekli bir başka savaş tehlikesiyle uğraşmak zorunda kalmayacak, aynı zamanda bölgedeki normalleşme ve istikrara dair tek fırsatı da kaybedecektir. Tüm bu mülahazalar, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun niçin kendisini Suriye'deki artan şiddet konusunda kamuoyuna açıklama yapmaktan frenlediğini ve niçin Suriye'deki krizle ilgili olarak kabine üyeleri ve koalisyonun diğer ortaklarını sessiz kalmaya ikna edebildiğini açıklıyor. Düşünülmeden yapılan yorumların Suriye'deki hassas durumu ülkenin güvenlik menfaatleri bakımından yanlış yöne sevk etmesi halinde İsrail'in kaybedeceği çok şey var. Bu yüzden en akıllıca yol, ölü ve yaralılarla ilgili trajik kayıplar ve uluslararası toplumun kan dökülmesini durdurmak için organize ve samimi çabalar sergilemedeki başarısızlığını bildirmeye devam etmektir. İsrail'in şimdilik yapması gereken, budur. Kaynak: Jerusalem Post Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas http://dunyabulteni.net/?aType=yazar...rticleID=17136
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
01-02-2012, 14:12 | #2 | |
Alıntı:
İsrailli Generalden, Müslüman Kardeşler uyarısı İsrailli bir general, Suriye rejiminin düşmesi durumunda İsrail’in başına felaket geleceği uyarısında bulundu. General bu durumda, Ortadoğu’ya Müslüman Kardeşlerin hakim olacağını ve İsrail’i ortadan kaldırıp İslam imparatorluğu kuracağını savundu. 17 Kasım 2011 Perşembe İsrail Savunma Bakanlığı’nda Siyasi ve Güvenlik Kurulu Başkanı General Amos Gilad, Suriye Başkanı Beşşar Esad’ın düşmesiyle Ortadoğu’da bir İslam İmparatorluğunun ortaya çıkması sonucunda İsrail’i yok edecek felaketlerin meydana geleceği uyarısında bulundu. İsrail Ordu Radyosu Galle Tsahal, İsrailli General Amos Gilad’ın, Suriye’de varlığı İsrail’in menfaatine olan rejimin düşürülmesi için haftalardır süren Suriye devriminin başarılı olması durumunda İsrail’in bir felaketle karşı karşıya kalacağı, sürekli tehdit altında olacağı, Mısır, Suriye ve Ürdün’deki Müslüman Kardeşlerle daima bir savaş halinde olacağını vurguladığı sözlerini nakletti. İsrail Savunma Bakanlığı Siyasi ve Güvenlik Kurulu Başkanı Gilad, Mısır, Ürdün ve Suriye’deki Müslüman Kardeşler’in yolunda gittiği ilan edilmiş fikrin İsrail devletini silip ortadan kaldırmayı ve yerine Ortadoğu’yu egemenliği altında tutan bir İslam imparatorluğu kurmayı hedeflediğini açıkladı. General Amos Gilad aynı şekilde, Tel Aviv’in etrafında; özellikle de Mısır tarafındaki tehlikeyi fark ettiğini bu nedenle de birçok açık cephede Müslümanlara karşı savaşmak zorunda kalıp sonunda kesin bir hüsrana uğramak yerine Türkiye ile ilişkileri iyileştirmeye, diplomatik ilişkilerin kopmasını önlemeye karar verdiğini vurguladı. Ahmet Yılmaz / TIMETURK http://www.timeturk.com/tr/2011/11/17/israilli-general-musluman-kardesler-hususunda-uyardi.html ''Suriye'de olanlar kimi çevrelerin iddia ettiği gibi Batı'nın İsraile karşı sözde direniş cephesini tasfiye etmek için giriştiği bir komplo değildir. Niye olsun ki ? İsrail’in fiili işgali altındaki Golan Tepelerini savaşarak İsrail'den geri almak dururken 40 senedir bunun için tek bir mermi sıkmayan ama kendi meşruiyetini sağlamak için ağzı her açıldığında İsrail’in düşmanı ve direnişin hamisi olduğunu iddia eden Suriye bugün aslında Hizbullah ile birlikte İsrail'in sınırlarının koruyuculuğunu yapmakta. Hizbullah'ı İsrail’e karşı direnişte bir odak olarak görenlere derim ki; 2008 yılında Gazze yakılıp yıkıldığında Hizbullah İsrail’e tek bir roket attı mı ? Hizbullah, İran'ın bölgedeki kuklasıdır ve ancak İran'ın çıkarlarına aykırı bir durum olursa o zaman İsrail’e roket atacaktır. Roketlerin ateşlenmesini Allah'ın dini, mazlumun inlemesi değil İran'ın ulusal çıkarları belirler. İran ve Hizbullah taraftarları ve Suriye'de yaşanan olayları Batı'nın Suriye'ye müdahale ederek direnişi (Hizbullah'ı) bitirmek için giriştiği bir komplo olarak görenlerin serap gördükleri bunca kan akıtılmasına karşın dünyanın Suriye ve Esad’a müdahaleye sessiz ve isteksiz olmalarından belli değil mi ? Bu durum aslında tezimizi yani Suriye'de asıl korkulanın mücahidler olduğunu güçlendiren en önemli kanıt; çünkü bir taraftan Suriye ve Hizbullah tehdit olarak görülecek ama diğer taraftan tehdit olarak gördükleri bu gücü tasfiye etmek için önlerine çıkan fırsatı kullanmada ayak sürecekler.'' Selçuk Yıldız http://www.sutunhaber.com/yazar_4904_643_SURIYE-ve-GERCEKLER.html |
||
01-02-2012, 14:22 | #3 | ||||||
Filistinlilerden Suriye devrimine destek Suriye devrimine bir destek de işgal altında yaşayan Filistinlilerden geldi. 20 Eylül 2011 Salı 1948'de işgal edilen Filistin topraklarında yaşayan binlerce Filistinli Suriye'deki Baas rejimi katliamlarını protesto etmek ve Suriye devrimine destek vermek üzere 16 Eylül Cuma günü En-Nasıra kentinde yürüyüş düzenledi. Yürüyüşe İslami Hareket'in önde gelen isimleri ve Şeyh Raid Salah'ın yardımcısı şeyh kemal El-Hatib de katıldı. "Lebbeyk ya Şam" sloganıyla Es-Selam Camisi'nin önünden başlayan yürüyüş sırasında yeşil Hamas sancaklarının yanında Suriye ve Türk bayrakları taşındı. "Defol git ey Beşşar", "Sokak sokak, ev ev, seni söküp atacağız", "Direniş rejimi halkını kesiyor" gibi sloganlar atan göstericiler, Şihabeddin Camisi önündeki alana kadar yürüdü. Yürüyüşün ardından yapılan konuşmalarla Suriye devrimine destek gösterisi sona erdi.
''1948'de işgal edilen Filistin topraklarında yaşayan binlerce Filistinli Suriye'deki Baas rejimi katliamlarını protesto etmek ve Suriye devrimine destek vermek üzere 16 Eylül Cuma günü En-Nasıra kentinde yürüyüş düzenledi.'' İslami Hareket Başkanı Şeyh Hammad Ebu Deabis, konuşmasında Arap devrimleri baharının onur ve özgürlük talebinin ürünü olduğunu ve Mısır, Tunus ve Libya halkının bu onur ve özgürlüğü tattığını söyledi. Beşşar Esed'e seslenen Ebu Deabis "Biz senin Allah'a inanmadığını ve dinsiz olduğunu biliyoruz. Babanın ve Hama'da öldürdüğü onbinlerce insanın nerede olduğunu biliyor musun? Onun şimdi cehennemde olduğuna inanıyoruz. Sana da geriye utanç bıraktı" dedi. "Kahraman" olarak nitelendirdiği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür eden Ebu Deabis, Erdoğan'ın kendisine Araplardan bir ortak aradığını söyleyerek Erdoğan'ın Mısır gezisinin önemine dikkat çekti. ''Yürüyüşten Kareler...'' İslami Hareket Başkan Yardımcısı Şeyh Kemal El-Hatib de 16 Eylül gününün sıradan bir gün olmadığına dikkat çekerek, 16 Eylül'ün Ömer Muhtar'ın şehadetinin yıldönümü olduğunu hatırlattı. 16 Eylül'ün Sabra ve Şatilla katliamının da yıldönümü olduğuna işaret eden Şeyh Kemal El-Hatib, Hafız Esed'in askerlerinin Sabra ve Şatilla kamplarına birkaç metre mesafede oldukları halde katliama maruz kalan Filistinlilere yardım etmediklerini söyledi. Suriye halkının özgürlük onur ve şeref talebiyle devrim başlattığını ifade eden Şeyh Kemal Hatib, "Buradan En-Nasıra'dan Şam'a, Hama'ya, Deyr Ez-Zur'a, Haleb'e ve Şam'ın her caddesine ve sokağına selamlarımızı gönderiyoruz" dedi. Şeyh Kemal El-Hatib'in konuşması
Şeyh Kemal El-Hatib, Hafız Esed'in askerlerinin Sabra ve Şatilla kamplarına birkaç metre mesafede oldukları halde katliama maruz kalan Filistinlilere yardım etmediklerini söyledi. Bazılarının "Biz İsrail ve Amerika ile birlikte olmayız" diyerek Suriye rejiminin yanında yer aldığına işaret eden Şeyh Kemal El-Hatib, Suriye rejiminin Körfez Savaşı'nda Irak'a karşı Amerika'yla işbirliği yaptığını ve Golan'ı unuttuğunu hatırlattı. Salahaddin Eyyubi'nin Kudüs'ü fethetmeden önce Haçlılarla işbirliği yapan İslam emirliklerini ele geçirdiğini belirten Şeyh Kemal El-Hatib, bugün de Kudüs'ün kurtuluşu için işbirlikçi rejimlerin birer birer devrilmesi gerektiğini kaydederek "Trablus ve Kahire özgürlüğüne kavuştu. Yarın da Şam, Aden ve tüm başkentler özgürlüğüne kavuşacak" dedi. Bazı insanların karamsarlık müptelası olduğunu ve her şeye şüpheyle baktığını ifade eden Şeyh Kemal El-Hatib, önümüzdeki dönemin İslam'ın dönemi olacağını söyledi. NEBEONLINE http://www.nebeonline.com/haber/filistinli...estek-11263.htm Bu pankartta yazan cümlenin Türkçesi: ''Sözde direniş rejimi kendi halkını doğruyor... !!'' Konu werret tarafından (01-02-2012 Saat 14:25 ) değiştirilmiştir.. |
|||||||
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|