|
03-04-2012, 10:03 | #1 |
Aklı olan, tarih bilen, vicdanlı biri, bana Saidi Nursi'yi anlatsın lütfen!
nur cemaati denen oluşumun bireyi bir kişi, aklı olacak, mantığı olacak,tarihi gerçeği ile bilecek ,yalan yakın tarihçi alçaklardan kopyada çekmeyerek, coğrafyasıyla, kültürü ile, fizyolojisi, anatomisi,biyolojisi , fikriyatı vede zikriyatı olarak bana lütfen sadi nursi yi tanıtmaya cesareti olan biri varsa ve özgürce tartışabilecekse, bende tahammül sınırlarımı dahada genişleterek tartışmaya ve asıl gerçeğe ulaşmak isterim...
tabi bu tartışma sonrası belki bende cemaate katılırım... tabi , bu konu biraz ağır olacak,siyasetde karışacak, ticaretde,arada bir çok cemeatde harcanacak,gerçekler ortaya çıkacak... tartışma sonrası ,fetullah gülen belkide bir daha asla ortaya çıkamayacak... tartışmaya,kuvvetli bir ilahiyatçı,ittihat ve terakki yi bilen,ve teşkilatı mahsusa yı tanıyan,masonluk,sabetaycılık,zerdüştlük, ve bir kaç ileri sapık ilimlerden kabala ve benzeri büyücülük işlerinden de anlayan tarihçi, matematikçi, fizikçi,kimyacı , coğrafyacı, ,biyoloji vede anatomiden anlayanlarda bilirkişi olarak katılırsa tartışma daha da harika olur ... tartışmaya gireceklere şimdiden başarılar diliyorum ,ve lütfen dersinize de çalışıp gelin ... ( lütfen bu konuyu silmeyin , belki ben meczupun tekiyimde ortaya çıksın ) .
Konu akobalı-akkurt tarafından (03-04-2012 Saat 10:25 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
03-08-2012, 03:58 | #2 |
!
bu ön yargı ile sana kimse bişey anlatamaz, ama anlamakta kararlıysan, gidersin bir kitapçıya, tarihçeyi hayat diye bir kitap varmış, onu almak istiyorum dersin, alırsın okursun.
|
|
03-08-2012, 13:49 | #3 | |
gütmüş olduğunuz kişisel şartlara uymadığım için cesaret edemiyorum )
Alıntı:
|
||
03-08-2012, 19:55 | #4 |
bu yazıyı oku sonra kafana takılanları sorarsın...
Yüz binlerce îmanlı talebeleriniz size âtî için ümit ve tesellî vermiyor mu?" "Evet, büsbütün ümitsiz değilim... Dünya, büyük bir mânevî buhran geçiriyor. Mânevî temelleri sarsılan Garb cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir vebâ, bir tâun felâketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş sâri illete karşı İslâm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi? Yoksa, İslâm cemiyetinin ter ü taze îman esaslarıyla mı? Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum. Îman kalesini küfrün çürük direkleri tutamaz. Onun için, ben yalnız îman üzerine mesâimi teksif etmiş bulunuyorum. "Risâle-i Nur'u anlamıyorlar, yahut anlamak istemiyorlar. Beni skolastik bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar. Ben, bütün müsbet ilimlerle, asr-ı hâzır fen ve felsefesiyle meşgul oldum. Bu hususta en derin meseleleri hallettim. Hattâ bu hususta da bâzı eserler telif eyledim. Fakat, ben öyle mantık oyunları bilmiyorum, felsefe düzenbazlıklarına da kulak vermem. Ben, cemiyetin iç hayatını, mânevî varlığını, vicdan ve îmânını terennüm ediyorum, yalnız Kur'ân'ın tesis ettiği Tevhid ve îman esâsı üzerinde işliyorum ki; İslâm cemiyetinin ana direği budur. Bu sarsıldığı gün, cemiyet yoktur. "Bana, 'Sen şuna buna niçin sataştın?' diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. Içinde evlâdım yanıyor, îmânım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, îmânımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de, ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler!.. "Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm bir adam mı zannediyorlar? Ben, cemiyetin îmânını kurtarmak yolunda dünyamı da fedâ ettim, âhiretimi de. Seksen küsûr senelik bütün hayatımda dünya zevki nâmına birşey bilmiyorum. Bütün ömrüm harb meydanlarında, esâret zindanlarında, yâhut memleket hapishânelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefâ, görmediğim ezâ kalmadı. Dîvân-ı harblerde bir câni gibi muâmele gördüm, bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilâttan menedildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldım. Zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyâde, ölümü tercih ettim. Eğer dînim intihardan beni menetmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti. "Benim fıtratım, zillet ve hakarete tahammül etmez. Izzet ve şehâmet-i İslâmiye beni bu halde bulunmaktan şiddetle meneder. Böyle bir vaziyete düşünce, karşımda kim olursa olsun, isterse en zâlim bir cebbâr, en hunhar bir düşman kumandanı olsa tezellül etmem. Zulmünü, hunharlığını onun suratına çarparım. Beni zindana atar, yâhut îdam sehpâsına götürür; hiç ehemmiyeti yoktur. Nitekim öyle oldu. Bunların hepsini gördüm. Birkaç dakika daha o hunhar kumandanın kalbi, vicdânı zulümkârlığa dayanabilseydi, Said bugün asılmış ve mâsumlar zümresine iltihak etmiş olacaktı. |
|
03-08-2012, 21:31 | #5 |
akobaliya biat edin...
|
|
03-08-2012, 21:40 | #6 |
Üstadın şu cümlesi bile kendisinin nasıl bir zat olduğunu açıkça gösteriyor..
"Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm(bencil) bir adam mı zannediyorlar? Ben, cemiyetin îmânını kurtarmak yolunda dünyamı da fedâ ettim, âhiretimi de. |
|
03-09-2012, 06:34 | #7 | |
Alıntı:
yukarıdaki cümlede bile bir kaç ,açık kimlik verici iması mevcut, şimdi bana aldığı eğitim ve hocalarının kim olduğunuda söylermisin kardeşim... ha, tevrat ıda okudunmu, kabala ilmi ilede haşır neşir oldunmu, ki bu bilgilere vakıf olmadan şuan ki üstad ınızın cümleleini birlikde tercüme edelim... . |
||
03-09-2012, 12:17 | #8 |
Küçük yaşından itibaren ilme merak salan Said, ilk eğitimini, tahsilde olan ağabeyi Abdullah'ın izne geldiği zamanlarda, ondan aldı.
Henüz çok küçükken eşya ve hadiseleri inceden inceye sorgulamaya başlayan Said, dokuz yaşından itibaren çıktığı ilim yolculuğunda bir çok ilim merkezlerine uğradı, ama hiçbir yerde uzun süreli kalmadı. Üç aylık, en uzun süreli ve düzenli eğitimini, on dört yaşlarında iken, sonradan Ağrı ilinin bir kazası olan Doğubeyazıt'taki Beyazıt Medresesi'nde, Şeyh Mehmet Celâlî'den aldı. Bu üç aylık sürede, medrese eğitiminde yer alan kitapların yanında pek çok başka kitabı da okudu. Buradan icazetini alarak Doğubeyazıt'tan ayrıldı. Said, genç yaşına rağmen klasik medrese eğitiminin sınırlarını aşan engin bir birikime sahip olmuştu. Said, Doğu'daki bir çok ilim merkezlerine giderek, o dönemin medrese âlimleri arasında gelenek hâlinde olan ilmî münazaralara katıldı. Keskin zekâsı ve güçlü hafızasının yardımıyla, katıldığı bütün münazaralardan başarıyla çıktı. Doğu'daki meşhur alimlere rüştünü fiilen ispatlamış olan Said'in genç yaşta ulaştığı ilim seviyesi, herkesi hayrete düşürdü. Anlaşılması en zor konuları bile hemen kavraması, okuduğu ve incelediği kitapları bir kere okumakla ezberine alması gibi farklılıkları sebebiyle, zamanın âlimleri ona "Bediüzzaman (zamanın eşsizi)"[2] unvanını verdiler. [1] Tarihçe-i Hayat, Söz Basım, s.959 [2] Mary F. Weld, Bediüzzaman Said Nursi, Entelektüel Biyografisi, s 28 |
|
03-09-2012, 12:17 | #9 |
Molla Abdullah'ın yanında bir müddet kaldıktan sonra Siirt'e gelir. Orada bulunan Molla Fethullah Efendinin medresesine gider. Molla Fethullah, Molla Said'e, "Geçen sene Süyûtî okuyordunuz, bu sene Molla Cami'yi mi okuyorsunuz?" Bediüzzaman:
"Evet Cami' yi bitirdim." Molla Fethullah, hangi kitabı sordu ise, "Bitirdim" cevabını alınca tahayyürde kaldı. Bu kadar kitabı bitirdiğini, hem de az zamanda bitirdiğini aklına sığıştıramadı; taaccüp etti ve dedi: "Geçen sene deli idin, bu sene de mi delisin?" Bediüzzaman, "İnsan başkasına karşı kesr-i nefs için hakîkati ketmedebilir, fakat babadan daha muhterem olan üstadına karşı hakîkat-i mahzdan başka birşey söyleyemez. Emrederseniz, söylediğim kitaplardan beni imtihan ediniz," der. Molla Fethullah hangi kitaptan sordu ise, cevabını güzelce verir. Bunun üzerine, bu muhavereyi dinleyen ve bir sene evvel Said'in hocasının hocası bulunan Molla Ali-i Suran namındaki zat, kendilerinden ders almaya başladı. Molla Fethullah, 'Pekala, zekada harikasınız; fakat hıfzınız nasıldır Makâmat-ı Harîriye'den birkaç satırını iki defa okumakla hıfz edebilir misiniz?" diyerek kitabı uzatır. Molla Said, alarak, bir yaprağını bir defa okumakla hıfz etti ve okudu. Molla Fethullah, "Zeka ile hıfzın ifrat derecede bir kimsede tecemmuu nadirdir" diyerek hayrette kaldı. Bediüzzaman, orada iken Cem'ü'l-Cevami' kitabını, günde bir-iki saat iştigal etmek üzere bir haftada hıfz etti. Bunun üzerine Molla Fethullah şu kelamı söyleyerek kitabın üzerine yazdı: - 1 Bu hal Siirt'te şuyû bulmuş ve Molla Fethullah ulemaya, "Bizim medreseye gâyet genç bir talebe geldi, her ne sual ettimse bilatevakkuf cevap verdi. Bu yaşta zekasına ve ilmine ve fazlına hayran kaldım" diyerek, pekçok metheder. Bunun üzerine, ulema bir yerde toplanarak, Bediüzzaman'ı davet ederler. Bediüzzaman, intihab ettikleri bütün suallerine bilatereddüt cevap verirken, Molla Fethullah'ın yüzüne bakıyordu. Sanki kitaba bakıyor gibi kendilerinden okuyarak cevap veriyordu. Bunu gören ulema, Bediüzzaman'ın harikulade bir genç olduğuna hükmedip, fazîletini takdir ve sena ettiler. Bu hal etrafta işitilir; ahali, kendisine veliyyullah derecesinde ihtiram eder ve o nazarla bakarlar. - 1 Cemü'l-Cevaminin tamamını bir haftada ezberine aldı. Tarihçe-i Hayat - 33 |
|
03-09-2012, 19:25 | #10 |
arkadaşım yukarıdaki yazılan ları bir daha oku ve ne anlama geliyor , birde kalp gözüyle ve mantıkla bak...
itönü savaşları san örnek olsun, hani şu tren meselesi de şimdi bölgede arkeolojik kazı yapacaklarmışda tren rayı bulacaklarmışların yalan yakın tarih efsanelerine benzemiyormu... aldığı eğitim ağrı doğubeyazıtda, ve hocada öyle makbul biri değil... ben bölgenin insanıyım, bende risalei nur külliyatı denen kitapları en az 5 kez okudum, osmanlıcadan tutda edebiyat konuları ilede inceledim, baktım anlaşılmıyor, ha ne zaman anladın dersen ,tevrat ve sapkınlık içeren kabala ya merak saldığımdan, ki oda yahudi düşmanlığımdan, ondan sonra anladım... yani anlayacağın kral çok çıplak be kardeşim... bölgenin coğrafi konumuda , sosyolojik yapısıda, bu tür hurafelere çok müsait bölgeler, anlaman için bu coğrafyada yaşaman ve belli dönem geçirmen lazım... alman helbert inden, laurens deyip geçme daha bir çok casusun , ve özelliklede deşifre olmamış, iran sapıkları ve rusların , casus cirithanesi olmuş bir bölgedir... bu coğrafyada çıkmış sayılı alimlerimiz vardır amma , ABDULHAMİT sonrası tamamı yetim kalmış gibi kıyılmışdır... m.camel ve itönü dönemide ancak iyi polis rolündekiler yaşama şansı bulmuşlardır... saidi nursi ise , ABDULHAMİTHAN dönemi tutulur bir tarafı asla ve katta yokdur,ve dönemin en azılı vatan hainlerindendir... |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|