|
01-31-2013, 12:38 | #1 |
Kılıçdaroğlu’nun adamlarına sabah operasyonu yapılmaz!
CHP Genel Başkanı Bay Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözlerini duydunuz mu?.. CHP’li Eskişehir Belediyesi’ndeki “ihale yolsuzluğu” iddiaları üzerine düzenlenen operasyonda bazı “belediye mensupları”nın gözaltına alınması üzerine dün Eskişehir’e gidip “Belediye’ye destek ziyareti”nde bulunan Bay Kılıçdaroğlu; alanda bekleyen CHP’lilere “parti otobüsü”nün üzerinden seslenip, demiş ki;
“Sabahın saat 05.00’inde, 06.00’sında evleri basılıyor belediye çalışanlarının... Hangi çağda yaşıyoruz?.. Davet eder, alırsın ifadesini!.. Bunların hiçbirinin kaçacak hali yok.” Bay Kılıçdaroğlu haklı!.. Hiç sabahın 5’inde, 6’sında operasyon yapılıp da, insanlar gözaltına mı alınır?.. Operasyon yapacaksan, bekleyeceksin!.. Adamlar sabah erkenden uyandırılmayacak, “uyku”larını alıp, kendilerinin uyanması beklenecek... Şöyle bir “yatak tembelliği” yapacaklar... Sonra, yataktan doğrulup, şöyle bir gerinecekler!.. Gözlerini ovuşturacaklar, “çapak” varsa silecekler!.. “Tuvalet”se tuvalet, “Duş”sa duş!.. İhtiyaçlarını gidecekler, belki “tıraş” olup, losyonlarını sürecekler!.. Bitti mi?.. Yani bunları yaptıktan sonra gözaltına alınmaları münasip midir?.. Hayır, münasip değildir!.. Adam “tuvalet” ihtiyacını giderdikten, “duş”unu alıp “tıraş”ını da olduktan sonra, gelecek “kahvaltı”sını yapacak!.. “Yumurta”nızı nasıl arzu edersiniz beyefendi?.. “Az pişmiş” mi olsun, “çok pişmiş” mi?.. Yoksa “rafadan” mı isterdiniz?.. Kim bilir, belki de “tereyağda yumurta” veya “omlet” istersiniz?.. “Bal”dan, “peynir”den, “reçel”den ve “kızarmış ekmek”ten oluşan “kahvaltı”sını yapan beyefendiyi artık “gözaltı”na alabilir, pardon “ifade” vermesi için “davet” edebilir misiniz?.. Ne aceleniz var canım?.. Adı üstünde; Beyefendi “kahvaltı”, yani “kahve altı” yapıyor... Kahvaltısını yaptığına göre, müsaade edin, “kahve”sini de içsin!.. “Şekerli” mi, “orta” mı?.. Yoksa “sade” mi?.. Ehh, “kahve”sini de içtiğine göre; artık evine “telefon” açabilir veya ayağına kadar gidip, ifadesini almak üzere “davet” edebilirsiniz!.. Zira; Kılıçdaroğlu böyle istiyor!.. Adam “CHP’li” ya; Yok “sabahın 5’inde-6’sında” kapısını çalmakmış, yok “gözaltı”na almakmış, vazgeçin bu işlerden!.. Bir zanlı “CHP’li” veya “Kılıçdaroğlu’ndan torpilli” ise, kesinlikle “gözaltı”na almayacak, hele hele sabahın erken saatinde kapısına dayanmayacaksın!.. Yoksa, Kemal Bey kızar!.. Dün Eskişehir’de kızdığı gibi!.. KAÇARLAR MI, KAÇARLAR! İşin esprisi bir yana; Bu Kemal Bey, nerede yaşıyor acaba?.. “Türkiye’de” mi yaşıyor, “hayâl dünyası”nda mı?.. Neymiş?.. “Bunların kaçacak hali yok”muş!.. Sanki, hiç “kaçan” olmamış gibi!.. Bana öyle geliyor ki; Bay Kılıçdaroğlu, Cem Uzan’ların, Bedrettin Dalan’ların, Turhan Çömez’lerin, Mustafa Bakıcı’ların, Gülseven Yaşer’lerin, Pınar Selek’lerin ve Fehriye Erdal’ların yurtdışına “tatil”e gittiğini sanıyor herhalde!.. Oysa, onların da kapılarına “sabahın 5’inde” dayanılsaydı, bugün “aranıyor” olmazlardı!.. Kaçtılar, gittiler!.. Şimdi, ara ki bulasın!.. Değil “kırmızı” bülten, “kıpkırmızı bülten” de çıkarsan nafile!.. Giden gelmiyor işte!.. Demek oluyor ki; “Suçluları koruma-kollama” çabası içinde olan, sadece Kılıçdaroğlu değil!.. Yurtdışında da “Kılıçdaroğlu gibiler” olmalı ki, onlar da “suçlu”lara kol-kanat germeye devam ediyor!.. Bay Kılıçdaroğlu, eğer; “Nerede bu Ergenekon?.. Adresini bilsem, gidip üye olacağım” demeseydi, Ergenekon sanıkları, herhalde “kaçmaya” cesaret edemezlerdi!.. DHKP-C’YE DESTEK! Ne ilginçtir ki; Aynı Kılıçdaroğlu, bu defa da başka “suçlu”lara sahip çıkma telaşına düştü... Evet; neredeyse; “Nerede bu DHKP-C terör örgütü?.. Adresini bilsem, gidip üye olacağım!” deme noktasına geldi!.. Hatta, dedi bile... “9 avukatın tutuklanması” ile ilgili olarak 22 Ocak’ta dedi ki; “Avukatları kontrol edemiyorlardı. Operasyon düzenlediler. Türkiye’de bir sürek avı başlattılar. Ava çıkmışlar mübarek. Nerede beğenmedikleri, muhalif birisini görseler yakala, içeriye at. Böyle demokrasi mi olur? Dünya görüyor bütün bunları. Kenan Evren bile bunları yapmadı. Hiçbir askeri yönetimde olmadı. İlk kez yargı ayaklar altına alındı.” Düşünebiliyor musunuz; O avukatlar “DHKP-C’ye yönelik operasyon”da yakalanıp, tutuklanıyor ama Bay Kılıçdaroğlu; tıpkı “Ergenekon tutukluları”na sahip çıktığı gibi, şimdi de “tutuklu avukatlar”a sahip çıkıyor... Hayret bişey!.. Bazı insanların “güçlü”leri sevdiğini bilirdim ama, Bay Kılıçdaroğlu gibi “suçlu”ları sevenini ilk defa görüyorum. HEPSİ DE ÇELİK KAPI Bay Kılıçdaroğlu’nun bu tavrı, dün Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da gündemindeydi. AK Parti Grubu’nda diyordu ki; “Eğer tutuklanan, gözaltına alınan, yargılananlar CHP’ye yakınsa, CHP Genel Başkanı’na göre, onlar mutlaka masumdur!.. Savcıya, hakim, mahkeme, savunma, belgelere, delillere hiç gerek yok. CHP’ye yakın mı, o masumdur. Böyle bir hukuk anlayışı olur mu olur? Olur. Ne yazık ki Türkiye’de böyle bir hukuk, yargı anlayışı oldu. CHP, işte o hukuk anlayışına, eski günlere dönme arzusunda olduğu için şu anda hukukun, yargının tasarruflarına saygı göstermiyor, gösteremiyor, bir yandan kendi milletvekilini azarlıyor, öte yandan çıkıp Türkiye’nin en kanlı terör örgütlerinden birine yapılan operasyonu, gözaltıları, HSYK’ya çok ağır ifadeler kullanan bir üslupla eleştirebiliyor. Bir apartman dairesinde, gecenin yarısında avukatlar toplanıp, 11 çelik kapı, orada ne iş görür? Bu çelik kapıların arkasında, ardında acaba neler yapılıyor?.. Bu çelik kapılar açılamıyor, bir taraftan kaynak, testerelerle açılmaya çalışılıyor, açılamayınca güvenlik nereden girebiliyorsa oradan giriyor... İçerde ne isterseniz var!.. Yakılmak istenen evrak, kimlik, sahte kimlik orada yakalanıyor. Kim bunlar; İşini iyi bilen avukatlar!.. Dışarda da bakıyorsunuz bazı avukatlar, onlar da o avukatlarla ilgili ‘Avukatlara müdahale edilemez’ diyorlar... Hadi canım sen de!.. Nasıl edilemez?.. Eğer bunlar teröre yataklık, yandaşlık yapıyorlarsa, bal gibi de edilir, hukuk devletinde edilir. Avukat dediğin, hakkı-hukuku savunacak, terörizmi değil. Eğer terörizmi savunuyorsa gereği neyse yapılır. Bütün bunları biz kararlılıkla sürdüreceğiz. Kim ne derse desin Avrupa şöyle demiş, şu böyle demiş bizi ilgilendirmez. Biz ne diyoruz, o önemli. Hak-hukuk neyse o önemli.” KARAR VER KEMAL BEY! Erdoğan, sizce de halkı değil mi?.. Şu hâle bakın; Bay Kemal Kılıçdaroğlu; PKK terör örgüt üyesi Sakine Cansız’ın evine “taziye” için gitti diye Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’e fırça atıyor, ona ayar vermeye çalışıyor ama öte yanda kendisi de bir başka “terör örgütü”ne destek veriyor!.. Bu ne perhiz, bu ne turşu?.. Kalkmış; “Türkler ile Kürtler eşit değildir” dedi diye; “ulusalcılık, ırkçılık ve faşistlik”le suçlanan Birgül Ayman Güler’e fırça atıyor ama bizzat kendisi, “CHP’nin 6 oku”ndan birinin “ulusalcılık” olduğunu söylüyor!.. Bu durumda sormak gerekmez mi?.. “CHP nasıl bir parti?..” Ya da; “Bay Kılıçdaroğlu neci?” Aynı soruyu dünkü grup toplantısında Başbakan Erdoğan da sordu ve dedi ki; “CHP, baş döndürücü bir hızla çark eden, ideoloji değiştiren, halden hale rekor sürede geçen partiye dönüştü... CHP; karanlıkta fil tarifi yapanlar gibi; herkesin farklı, kafasına göre tanımladığı, ciddi zihin tutulması yaşayan parti haline geldi. CHP, faşist bir parti mi, milliyetçi mi, ulusalcı mı, sosyalist mi, sosyal demokrat mı, solda mı, sağda mı, liberal mi, ilkeleri, sınırları belli olmayan bir koalisyon mu?.. Bizim de, milletimizin de bunu bilmeye hakkı olduğunu düşünüyorum.” Hakikaten bilmeli değil miyiz?.. “Nedir CHP, Kimdir Kılıçdaroğlu?” Bir “Türkiyeli” mi, Yoksa “uzaylı” mı?.. “Uzaylı” oldukları kesin de, Acaba hangi “galaksi”den?!?.. Dünkü yazımın Adana Valisi ile ilgisi yok Hep; “Senin ne söylediğin değil, karşındakinin ne anladığı önemli” derdim ya, bu sözün ne kadar doğru olduğunu, dün bizzat kendim yaşadım... Bir “itham”a nasıl cevap verilir, bir “suçlama”ya karşı ne yapılır, onu göstermek, daha doğrusu “Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’un hassasiyeti”ni vurgulamak için kullandığım ifadeler, Sayın Vali’yi “suçladığım” şeklinde algılanmış ki, kesinlikle böyle bir amacım yoktu... Tam aksine, Sayın Vali’ni “haklı” olduğunu, “iftira”ya uğradığını, kendisinin “yıpratılmak” istendiğini söyledim... İşin tuhaf tarafı; yayınladığım “fotoğraflar”daki kişinin de “Vali” olduğu zannedilmiş... Değil efendim... “Kadınlarla aşna-fişne” halindeki kişi; “Vali Bey” değil, “Bor Kaymakamı Muammer Balcı”dır!.. “Yanlış anlaşılma”dan dolayı “Vali Hüseyin Avni Coş ve sevenleri”nden özür diliyorum... Gazetelerde onun hakkında çıkan “iftira”ların da “kimler ve ne maksatla” yazıldığını, inşaallah ileride yazarız... Hasan Karakaya / Yeni Akit
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|