AK Gençliğin Buluşma Noktası
Yeni Şafak , Akit ve Milat "Yeni Şafak" ve "Vakit" Gazetesi köşe yazıları / Vakit'ten Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları..



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 01-19-2014, 18:00   #1
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart Ergün Yıldırım - Cemaatin Ekonomi Politik İntiharı
Ergün Yıldırım



Cemaatin ekonomi politik intiharı

İki ekonomi politiğin rekabetinde, Gülen hareketinin eski Türkiye'nin asalak, devletçi ve laikçi sermaye kesimine destek çıkması ve onları kollayıcı tutumlar içinde bulunması çok daha başka bir anlam taşımaktadır. O da Gülen cemaatinin kendi sosyolojisine kurşun sıkmasıdır. Çünkü Gülen Cemaatinin ekonomi politik olarak varlık kazandığı ana konsept, kendisiyle savaşmayı göze aldığı muhafazakâr ekonomi politiktir.

Yanılmıyorsam 2007 yıllarıydı. Ruşen Çakır, mahalle baskısı etrafında hazırladığı bir kitap için cemaat ve ekonomi ilişkileriyle ilgili bir soru da yöneltmişti bana. Gülen hareketinin çeşitli ekonomik faaliyetlerde bulunarak tekelciliğe yol verip vermediğini, bir cemaatin ekonomiyle ne işi olabileceği türden sorulardı bunlar. Ben de Sabri Ülgener'in yaklaşımlarından yola çıkarak toplum tarihimizde dayanışma etrafında yapılan ekonomik faaliyetleri örnek göstererek bunu savunmuştum. Ahilik geleneğinin modern zamanlara düşen bir izdüşümü olarak yorumlamıştım. Ancak bugün, Gülen cemaatinin ekonomi politiğini ahilik geleneğinin modern zamanlara düşen iz düşümü olarak okumanın, yaşadığımız gelişmeleri ve içine girilen ilişkileri değerlendirdiğimizde eksik ve yetersiz kaldığını görüyorum.

Gülen cemaati de belli bir ekonomi politik içinde varlığını sürdürüyor. Bu ekonomi politiğin sosyolojisi orta sınıf temellidir. Bütün muhafazakârların içinde yükseldiği, geldiği ve Türk siyasetini etkilemeye yöneldiği bir orta sınıf sosyolojisi. Özal dönemiyle beraber belirginlik kazanan bu ekonomi politik, önemli ölçüde serbest piyasa ve muhafazakârlığı sentezledi. Burada din, iktisadi ahlâkın temel motivasyonu olarak önemli roller oynadı. Din ile gelişme, din ile çalışma, din ile ekonomi arasında önemli bir iş birliği kuruldu. Dolayısıyla muhafazakârlığın ekonomik motivasyonunda din çeşitli umutlar, idealler, dayanışma ve fedakârlıklarla önemli rollerde bulundu.

Muhafazakâr ekonomi politik, dinî özelliği nedeniyle çeşitli okullar, yurtlar ve burslar etrafında sosyal hayatı ihya etme konusunda da önemli teşvikler oluşturdu. Sermaye sadece sermaye olarak görülmenin ötesinde sosyal ve kültürel hayata da önemli katkılar sağladı. Gülen cemaati, bu ekonomi politiğin damarlarından yükseldi. Yurt içinde ve yurt dışında çeşitli okulların açılması, yurtların kurulması ve bursların sağlanmasında bu ekonomi politikten yararlandı.

Devletten beslenenler ve Anadolu'dan güç alanlar

Muhafazakâr ekonomi politik, devletçi ekonomi politiğe alternatif olarak yükseldi. Çünkü daha önce tek parti döneminde icat edilen 'devletçi ekonomi', 'kadrocu ekonomi' ve 'karma ekonomi' adlarıyla tanımlanan ekonomi modeli uygulanıyordu. Bunun sosyolojisi oldukça farklıydı. Devletin yanında tuttuğu ve çeşitli ihaleler ve teşviklerle zengin yaptığı bir sınıf dinamiği ile varlık kazanıyordu. Burada toplumun üretime katılması söz konusu değildi. Üretim devletin sıkı kontrolünde ve yönetiminde azınlık bir beyaz, laikçi ve Türk sınıf tarafından yapılıyordu. Beyaz, batıcı, laikçi ve İstanbul kent burjuvazisiydi bu. Devlet eliyle icat edilmişti.

Bu ekonomi politik kentli, batıcı ve İstanbul kökenli bir burjuva sınıfına dayanmaktaydı. Ağır bir ideolojik tonu vardı. Serbest piyasacı olmanın ötesinde komünizmin plânlamacı ekonomisine daha yakındı. Komünist burjuva sınıfıydı! Bu ekonomi politik, devletten beslendiği için risk almadan devlet eliyle el konan zenginliğe sahipti. Bunun tek bedeli vardı. O da koşulsuz bir biçimde resmî ideolojinin (Kemalizmin) yanında yer almak… Nitekim 28 Şubat darbesini yapan resmî ideoloji, bu sınıfı blok halde yanında buldu. TÜSİAD'ın bu dönemde çeşitli bildirileri, raporları ve açıklamalarıyla darbeciliği desteklemesi bunun somut örneğidir. İmam hatip liseleri hakkında Ömer Sabancı'nın TÜSİAD adına yaptığı açıklamalar, bu açıdan tek başına yeterlidir. Hazırlanan bir raporla imam hatip liselerine imam yetiştirme dışında gerek olmadığı savunulmakta ve 28 Şubat'ın imam hatipleri tasfiye projelerine destek veriliyordu. Benzer otoriter devletçi tutum diğer siyasi ve sosyal meseller için de ortaya konuyordu.

Son otuz yıldır Türkiye'de iki ana ekonomi politiğin rekabeti bütün derinliğiyle yaşanmaktadır. Birinci grup, Koç sermayesinin başını çektiği devlet ile beslenerek devlet gibi davranma hakkını kendinde gören, serbest piyasanın dinamiğiyle ortaya çıkmayan beyaz, laikçi, batıcı ve eski Türkiye dinamiklerine dayanmaktadır. İkinci grup ise Anadolu'dan gelen serbest piyasa şartlarıyla gelişen, toplumu üretime dâhil ederek güçlenen ve dolayısıyla devletin kontrolüne girmekten çok, devleti yeniliğe ve özgürleşmeye çağıran bir niteliğe sahiptir. Özal dönemiyle varlık kazanan ve Erdoğan iktidarıyla daha da gelişerek büyüyen ikinci grup, yeni Türkiye ekonomi politiğinin de gerçek yol haritasını ortaya koymaktadır. Zenginleşmek ve zenginlik üretmek artık devlet eliyle değil, toplumun katılımıyla ve seferberliğiyle mümkün olacaktır!

Ekonominin yeni aktörleri

Gülen cemaati ikinci grup ve yeni Türkiye ekonomi politiğinin damarlarından yükseldi. Ancak bugün, cemaatin aktörleri birinci grup ekonomi politiğin aktörleriyle yan yana durmaya yöneliyorlar. Eski Türkiye ekonomi politiğin aktörleriyle iş tutmaya yönelerek kendi sosyolojik dinamikleriyle büyük bir tezatlık içine giriyorlar. Hatta sadece bununla da yetinmiyorlar. Yargı ve polis içindeki örgütsel imkânları harekete geçirerek yeni Türkiye'nin ekonomi politik aktörlerini tasfiyeye kalkışıyorlar. İkinci dalga iş adamları operasyon girişimi (içinde Abdulllah Tivinikli ve Mustafa Topbaş gibi muhafazakâr iş adamların yer aldığı) tam mânâsıyla bunu ifade eder: Yeni Türkiye'nin ekonomi politik aktörlerini tasfiyeye kalkışma hareketi! Bunu da eski Türkiye ekonomi politiğinin aktörleri adına yapmaktadırlar. Çünkü ülke genelinde yaşanan makro ekonomi politik rekabeti, bu iki grup arasında yürümektedir. Gülen Cemaati de bunlar arasında kalkıp Koçların başını çektiği sınıfı destekleyip diğerlerini tasfiye girişimine destekte bulunuyor.

İki ekonomi politiğin rekabetinde, Gülen hareketinin eski Türkiye'nin asalak, devletçi ve laikçi sermaye kesimine destek çıkması ve onları kollayıcı tutumlar içinde bulunması çok daha başka bir anlam taşımaktadır. O da Gülen cemaatinin kendi sosyolojisine kurşun sıkmasıdır. Çünkü Gülen Cemaatinin ekonomi politik olarak varlık kazandığı ana konsept, kendisiyle savaşmayı göze aldığı muhafazakâr ekonomi politiktir. Onların içinde geliştiği serbest piyasa tarzıdır. Dolayısıyla, Gülen cemaatinin aktörlerinin bu ekonomi politiğin sosyolojisini reddetmeleri, kendi varlık gerçekliğini yok saymaları ve onu inkâr etmeleri demektir.

Kaynak

Yeni Şafak 19.01.2014

 

Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi