|
02-05-2014, 07:48 | #1 |
Ali Bayramoğlu - Cemaat 'Kamikaze' Yapınca
Ali Bayramoğlu
Cemaat 'kamikaze' yapınca... Birkaç gün önce gazetelerde yer alan bir haber, Der Spiegel'e referansla, Baden-Württemberg Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilâtı'nın Gülen hareketine karşı bir uyarı belgesi hazırladığını bildiriyordu. Habere göre, belge 'Gülen hareketinin pek çok açıdan demokratik değerlere aykırı olduğunu' söylüyordu. Bu tür haberlerin Almanya'da 300 civarında okulu olan cemaati rahatsız edeceğine şüphe yok. Ancak 140 ayrı ülkede okulu olduğu söylenen bu yapının bu tür haber ve durumlarla artan oranda karşı karşıya kalması da az bir ihtimal değil. Değil zira Gülen hareketi özellikle 17 Aralık'tan bu yana ulusal ve uluslararası algıda sadece sivil, dindar, muhafazakâr bir hareketten ibaret değil. Aynı zamanda, belki çok daha fazla, hükümetle açık iktidar mücadelesine girecek kadar güçlü ve örgütlü siyasi bir hareket. AK Parti'ye yönelik eleştiriler, yolsuzluk iddiaları bir yana, cemaatin bu (yolsuzluk) operasyonlarda baş rol oynadığını, polis ve yargıda etkili olduğu Batı basını da teslim ediyor, ulusal basın da... İki soru soralım: Bir: Cemaat için geri döndürülemez bu yeni imajını, hükümetle aşık atma araçlarına sahip 'siyasi güç' olmanın bir maliyeti olacak mıdır? İki: Eğer böyleyse cemaat neden siyaseten kendisini açığa çıkaran böyle bir siyasi hamleye girişmiştir? İlk soru hakkında düşüncemiz açık. Evet, 'siyasi güç' tarifinin geri dönüşü yoktur ve cemaat bu açıdan bir bedel ödeyecektir. Bedelin ilk bölümünü ödemeye başlamıştır. Devlet içindeki kadroları mercek altına alınmış, bu kadrolar geniş bir tasfiyeye tabi tutulmaya başlanmıştır. Cemaatin en önemli insan kaynağı olan okullarla ilgili keskin bir adım tamamlanmak üzeredir. Her ne kadar tasfiye adımları, bir iktidar savaşının karşı tedbirleri olarak AK Parti tarafından atılsa da ve bunlar yapılırken AK Parti karşıtı gruplar cemaate yakın dursalar da, bugün sistem; liberali, solcusu, muhafazakârıyla böyle bir 'örtülü bir doku'yu devlet içinde barındırmayacak bir farkındalık içindedir. Cemaat buna direnebilir mi? Dinî cemaatlerin tarihe dirençli oldukları muhakkaktır. Ancak Gülen cemaatinin geleneksel dinî dokulardan farklı 'şirket' yapısı, gelenekten çok kurucusuna dayalı gücü, Türkiye'deki diğer İslami grupların mesafeyle yaklaştıkları geçmişi, bu direnci kıracak zayıf noktalarıdır. Bedelin başka kalemlerinin olması da muhtemeldir. Siyasi gücü açığa çıkmış, kapalı örgütlenme ve eylemleri olan dinî ve siyasi bir yapının, bulunduğu ülkelerde, Almanya örneğinde olduğu gibi sıkıntı yaşaması kuvvetli bir ihtimaldir. O zaman durum, ikinci soruyu tekrar ve farklı bir biçimde sormayı gerektiriyor. Hükümeti 7 Şubat 2012 ve özellikle 17 Aralık 2013'te gafil avlayacak kadar kuvvetli, böyle bir yapı, neden böyle bir anda, neden böyle bir 'kamikaze' hareketi yapmıştır? Bu sorunun yanıtını vermek, ilki kadar kolay değil. İki iddia var. İlki malûm, cemaat mevcut ulus ötesi yapısıyla ve Türkiye'deki etkili örgütlenmesiyle başka 'güçler' tarafından kullanılmaktadır. Bu iddiaya göre ABD'deki neo conlar ve İsrail istihbaratı olağan şüpheliler arasındadır. İkinci iddiaya göre cemaat 17 ve 25 Aralık baskınlarıyla hükümete, özellikle Başbakan'a altından kalkamayacakları kadar ciddi bir zarar vermeyi hesaplamıştı. Asıl hedef Başbakan'dı. Tayyip Erdoğan'ın 'terör örtügü liderliği'ne kadar giden bir iddianame çerçevesinde devre dışı bırakılacağına cemaat inanmıştı. Başarılı olamadılar. Hangi iddia geçerli olursa olsun (belki ikisi bir arada) 17 Aralık cemaat hamlesi, hem cemaat hem hükümet açısından ağır yara almayla sonuçlanmış ve siyasi hayat açısından yeni bir sayfa açmıştır. Kaynak Yeni Şafak 04.02.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|