02-26-2014, 12:14 | #1 |
Cem Küçük - Kumpasları Kendi Ellerinizle Doğruluyorsunuz!
Cem Küçük
Kumpasları kendi ellerinizle doğruluyorsunuz! Türkiye'nin darbelerle yüzleşme sürecinde çok önemli yollar kaydediliyordu. Sarıkız, Ayışığı darbe plânları, Özden Örnek'in günlükleri, e-muhtıralar, 2008'de AK Parti'ye açılan kapatma davasıyla hukuk zemininde mücadele ediliyordu. Sonra anahtar teslim devleti isteyen paralel yapı, emniyet yargı cuntası üzerinden kendi gündemini öne çıkardı. Kendilerine kim düşmansa hedefe koydular. Gazetecileri, Kürtleri, askerleri, polisleri, siyasileri kendilerine hedef seçtiler. Önce üç doğru bir yanlış yaparken, sonra bir doğru 3 yanlış yapar hâle geldiler. Sebepsiz yere binlerce kişiyi KCK'dan içeri aldılar. 7 bin sayfa iddianame yazarak kafalar karıştırıldı. O kadar sayfa iddianameyi kim okur? Hanefi Avcı, Celal Uzunkaya, Mustafa Gülcü, Faruk Ünsal gibi polisler isimsiz ihbar mektuplarıyla saf dışı edilmeye çalışıldı. İstanbul ve İzmir'deki casusluk davalarıyla Bahriye'yi çökerttiler. Kendi adamlarının Deniz Kuvvetleri'nde önünü açmak için hukuk yok sayıldı. Şike davasında Aziz Yıldırım örgüt uydurmasıyla futboldan dışlanmaya çalışıldı. Balyoz'da harddisclerle oynayıp suçsuz askerlerin canını yaktılar. Reyting operasyonlarıyla kendi paçavra dizilerini ilk ona sokup reklam sektöründen haksız pay aldılar. Odatv davasına bazı gazetecileri de ekleyerek o gazetecileri kendilerine köle ve oyuncak yaptılar. Nedim Şener ve Ahmet Şık gibi gazetecileri Başbakan'a suikast yapacaklar diye telefonlarını dinleyip cezaevine attılar. Kendilerine küçük bir eleştiri getiren Mustafa İslamoğlu'na ağza alınmayacak ithamlarda bulundular. Cübbeli Ahmet Hoca'yı bin yıl düşünülse akla gelmeyecek iddialarla içeri aldılar. Gazete patronlarını yargıdaki dosyalarıyla kafeslediler. Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümüne en az üç önemli iş adamını ekleyip hükümete muhalif hâle getirdiler. Bunları çoğaltabiliriz. Dün bu davalardan şikâyetçi olan başta CHP ve medya olmak üzere bugün niçin itiraz sesleri kesildi? Yoksa Başbakan'ın dediği gibi paralel yapı ellerindeki kasetlerle başta CHP ve MHP olmak üzere medya ve iş adamlarını korkuttu mu? Bugün başta HSYK olmak üzere seçilmiş meşru hükümetin karşısında bulunanlar dün yukarıda saydığım davalardan şikayetçi değil miydi? Mesela Nedim Şener savcılarla ilgili şikâyette bulunduğu hâlde aradan geçen iki yıla rağmen harekete geçmeyen HSYK'yla ilgili tek kelime ettiler mi? Ya da hükümetin yaptığı yeni HSYK düzenlemesine şahin kesilenler medya ve kimi HSYK üyeleri Ergenekon, Balyoz ve KCK davalarında 'hukuk dışı' uygulamalara dair yapılan şikâyetler konusunda nasıl bir tavır takındılar çok merak ediyorum. Kimi HSYK üyeleri yapılan şikâyetleri niçin işleme koymadı? HSYK bu şikayetleri işleme koymadığında bugün kıyamet koparan medya o gün niçin sessizdi? Dün yargı konusunda veryansın eden esir alınmış medya ve muhalefet partilerinin o şikâyetler hakkında kılını kıpırdatmayan HSYK ile işbirliği içinde olmalarını nasıl okumak lazım? Türkiye'nin darbelerle yüzleşmesini sağlayacak olan yargılama süreçlerini bir çuvala çevirip her dosyayı içine katan, suçlu ile suçsuzu bir arada toplumun karşısına çıkaran ve toplumun darbelerle yargı karşısında yüzleşme olanağını ortadan kaldıran yargıdır. Yani bugün güven duygumuzun sıfırlandığı yargı. Öte yandan rüşvet ve yolsuzluk adı altında kendi yaptıkları listede herkesi dinlemişler. Paralel yapının medya uzantıları yazılarında legal dinleme deyip hükümete sallıyorlardı. Meğer gördük ki, Başbakan'ın etrafında kim varsa herkesi dinlemişler. Sıradan konuşmaları bile utanmadan yayınlayıp aslında kendi ayaklarına sıkıyorlar. Demek ki bu dinlemeler legal değilmiş. Bir havuza herkesi atıp dinlemişler. Son iki yıl boyunca bugünlere hazırlık yapmışlar. Hazırladıkları kumpasları kendi elleriyle doğruluyorlar. Bugün paralel yapı kritik konumda bulunan, mesleği ne olursa olsun herkesi illegal şekilde dinlemiş. Bu dinlemelere niçin itiraz etmiyorsunuz? Paralel yapının bu dinlemelerle susturdukları niçin seslerini çıkaramıyor? Şimdi buradan Hürriyet gazetesi yazarı Taha Akyol'a soruyorum. Kendisi sevdiğimiz, saygı duyduğumuz bir isimdir. Köşesi İbrahim Okur'un köşesi gibi çıkar. Okur'la yakın dostluğu vardır. KCK, Ergenekon, Balyoz, odatv gibi davalarda HSYK kendisine yapılan itirazları niçin dikkate almadı? Nedim Şener'in HSYK'ya yaptığı başvuruların dikkate alınmaması hakkında Sayın Akyol ne düşünüyor acaba? Bu kadar çok hukuksuzluk yapılırken, davaların içi boşaltılırken, haksız yere insanlar suçlanıp içeri atılırken, zulümler yaşanır hayatlar karartılırken HSYK'nın kılını kıpırdatmayışına Sayın Akyol niçin itiraz etmedi? Mesela eski İstanbul Başsavcısı Turan Çolakkadı, 'İki yıldır benim bile haberimin olmadığı soruşturmalar yürütülüyor. Bunca meslek yaşamımda böyle şeyle karşılaşmadım.' demesine Sayın Akyol ne diyor? Bu soruları çoğaltabilirim. Ama merak ediyorum? Geçmişte bu davalardan şikâyet edenler niçin bugün HSYK'ya yapılan itiraz ve başvuruların onca zamandır işleme konmamasına tek kelime etmiyor? Sadece bu sorunun cevabını versinler yeter! Kaynak Yeni Şafak 24.02.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
02-27-2014, 02:22 | #2 |
Kimsenin şüphesi olmasın. bu paralel yapı çökecek . fakat ben diyorumki bugünün pişkinlerine,darbe medyasına ve sessiz kalanlara 28 şubatta olduğu gibi sessiz kalmayalım.
tekrar pişkin pişkin meydana çıkmalarına müsade etmeyelim. evet müslümanlıkta ayıpları örtmek vardır ama bunlar o kadar adiler işte.zaten böylelerininin ikiyüzlülüğünü millete anlatmak bana göre namus borcudur. umarım bunları aştıktan sonra sesimiz dahada fazla çıkar. çıksınki bundan sonra bir daha böyle bir girişime bırakın teşebbüs etmek,düşünmeye bile yeltenemesinler. HEP BİRLİKTE ELE EL ELE YAŞASIN YENİ TÜRKİYE. |
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|