03-02-2014, 05:33 | #1 |
Suheyb Öğüt - Erdoğan Harikalar Diyarı'nda
Suheyb Öğüt
Erdoğan Harikalar Diyârı'nda Alice tavşan deliğinden geçip Harikalar Diyarı'na girdikten sonra bir kediyle karşılaşır. Fakat bu kedi, bildiğimiz hiçbir kediye benzememekedir: Sırıtıp durmaktadır. Dahası, sırıta sırıta, sonunda geriye sadece sırıtışının kalacağı şekilde de gözden kaybolmaktadır. 'Doğrusu, sırıtışı olmayan kedilerden çok gördüm' diye düşündü Alice; 'ama kedisi olmayan bir sırıtış! Bu hayatım boyunca gördüğüm en tuhaf şey!' KEDİLER SIRITMAZ Kİ... Kedi(lik) en başta külli bir kendiliktir. Metafizikte 'cevher' tesmiye edilen bu kendilikte, 'sırıtma' ârazı yoktur. Peki buna rağmen, 'kedi', sırıtmayı kendi içine alırsa ne olur? El-cevab: Bir taraftan kendisini; kendi mefhumunu nefyederken, diğer taraftan kedilik mefhumuyla olan muhayyel râbıtalarını bir şekilde korumaya devam ederek bir 'butlan kedi' hâline gelir. Sırıtan bir kedi hem kedidir, hem de değildir. Kedidir, zira sırıtma fiili, 'kedi' diye ispat ettiğimiz hayvanda tahakkuk etmektedir. Değildir, zira kediler sırıtmaz! Kediliğin hakikatinde sırıtma yoktur. YA SIRITIRSA?.. Tam da bu yüzden, karşısında idrakin âciz kaldığı böyle bir kedi, ancak masallarda olur. Masallar, Gerçek hayatta bir araya gelemeyecek, birbirinin mübâyini olan hususiyetleri, muhayyilenin edepsizliğiyle bir araya getirir; cevherin kendi bünyesinden tehcir ettiği ârazları akıldan, mantıktan hiç utanmadan cevhere dâhil eder. Kedi sırıttığında, hem kendi hakikatini hem de sırıtmanın hakikatini nakzeder. Kediler sırıtmayacağı gibi, sırıtma da kedilerde olmaz. Ezcümle, 'sırıtan kedi' mefhumu, ancak sırıtışın ve 'kedi'nin birbirleriyle şiddetle çarpışması neticesi ortaya çıkan metafizik enkazda, ve bu enkazın bütününe şâmil 'keyif' yüklü tenakuzda, hem kediyi/kediliği hem de sırıtışı nakzederek, Gerçek dünyanın o kendisine bir türlü yer bulunamayan garip mültecisi olmasına mukabil; ontolojik sınıflar, transandantal kategoriler ötesi muhayyel 'diyar'ın ev sahibi hükmünde isimsiz, cisimsiz bir butlan olarak vücut bulabilir. ...İŞTE O ZAMAN GERİYE SADECE SIRITMA KALIR Masaldaki kedi, geride sırf sırıtışını bırakarak, tekinsiz ve esrarengiz bir şekilde gözden kaybolmamış olsaydı bile, aslında onun metafizikte ispat edildiği ânın başlangıcına tesadüf eden hitâmında derhal gözden kaybolduğunu, ansızın hiçlikte berhava olduğunu teslim etmek mecburiyetinde kalırız. 'Sırıtma', kediye dâhil olduğu anda, 'kedi' sınıfının, bu tip bir fiilin kendisine intisap etmesine izin vermesi ontolojik açıdan muhal olduğu için, derhal 'kedi'nin (kedi sınıfının) dışına çıkar. Bununla beraber, sırıtma, bir kere 'kedi'ye de girmiştir artık. Ve girmesiyle, kediyi nefyetmesi, nakzetmesi, hiçlemesi bir olmuştur. Kediyi nefyederek kedinin dışına çıktığındaysa, geriye yalnızca kendisi kalır. Hiçbir bünyede, hiçbir bedende ihtiva edilmemiş tekinsiz, failsiz, ıssız saf bir fiil olarak! Bedensiz (kedisiz) bir sırıtma ontolojik bir imkânsızlık olduğu için, kedinin dışında, tek başına tebarüz eden bir sırıtma da artık bir sırıtma değildir. Sadece cevhersiz garip bir ârazdır, o kadar. Sırıtmanın diyalektik serüveni, bizzat kendisinin nefyedilmesiyle nihayete erer. Fakat bizim ontik gözlüklerimizle gördüğümüz yalnızca tekinsiz, kedisiz bir sırıtıştır. ERDOĞAN'IN 'HARİKALAR DİYÂRI'NA HOŞGELDİNİZ Tuhaf değil mi? Daha tuhaf olansa, 'ancak masallarda olur' dediğimiz sırıtan kedilerin, geride sadece sırıtışlarını bırakarak gözden kaybolmalarının, farklı cevherler ve ârazlarla Gerçek dünyada da tebarüz etmesidir. Elbette ki, sırıtan kedilerin cirit attığı bir dünya, Gerçek olma hüveyitini büsbütün kaybetmiş, akıl-dışı bir masala, bir tür harikalar diyarına inkılap etmiştir. Erdoğan başbakan olduğu günden beri, zâhirî devlet gerçekliğininde dışında ikâmet etmek mecburiyetinde kalmış; gözlerini Mason tavşanların yıllardır eşeleyerek açtıkları derin devlet deliğinde; Gerçek'le hayalin, mümkünle muhalin paradoksal inzimamının bunaltıcı tuhaflığıyla sislenmiş fantastik bir siyaset 'diyar'ında açmıştır. KEMALİST KEDİNİN SIRITMASI OLARAK CEMAAT Bu diyarda Kemalistler (Aydın Doğan, Koç, Sarıgül, CHP, vs.) ve sözde anti-Kemalist entelektüeller (Cengiz Çandar, Hasan Cemal, vs.) Alice'in karşısına çıkan kedinin yerine geçmiş vaziyette. Bunların içine aldığı cemaatse, sırıtışın yerine geçmiş. Malûmdur ki, Kemalist cevherde cemaat gibi bir âraz olması, ontolojik açıdan mümkün değildir. Şayet cemaati içine almış, cemaatin bütün pisliklerini demokrasi cilâsıyla cilâlayıp duran bir Kemalist 'sınıf' müşahade ediyorsanız, bilin ki artık siz de Gerçek dünyadan kopmuş, Erdoğan'ın Harikalar Diyarı'na düşmüşsünüz demektir. Cemaati destekleyen, cemaati kendi bünyesine dâhil eden Kemalist 'sınıf', sırıtan kedi hükmündedir. KEMALİST SIRITA SIRITA GÖZDEN KAYBOLDU... Lâkin yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, kedi sırıtırsa, geriye kedi diye bir şey kalmaz; kedi, sırıtışını arkasında bırakarak gözden kaybolur. Cemaat, haince Kemalistin içine girerse, bu iki asimetrik kendiliğin şiddetli metafizik çarpışması neticesi ortaya çıkan enkazda geriye ne Kemalist kalır, ne de (Müslüman) cemaat. Geriye sadece, o bir türlü kurtulamadığımız ontik-siyasî gözlüklerimizde ısrarla zuhur eden canavar, plastik bir sırıtma olarak cemaat kalır. Cemaat, Kemalist cevherin içine girdiği anda dışına çıkar. Kemalist cevheri nakzetmiş ve ondan çok daha tehlikeli; tekinsiz, kedisiz, Kemalistsiz bir sırıtma olarak siyaset Ekranında yapayalnız tebarüz etmiştir. ...VE GERİDE SADECE TEKİNSİZ SIRITMA OLARAK CEMAAT KALDI Nasıl ki sırıtış tek başınayken, daha önce mensubu olduğu sınıflardaki mevcudiyetinden çok daha tekinsizse, cemaat de zamanında mensubu olduğu ümmetin dışında, Kemalist cevherde içlenerek dışlanan, sırıttırdığı Kemalist'i gözden kaybeden keyif dolu bir semptom olarak, tek başına çok daha tekinsiz. Bugünün fantastik Türkiyesinde, o kadim totaliter 'Kemalist kedi'den eser kalmamış hâlde. Bunun yerine artık cemaati içine almış, otuz iki dişi meydanda sırıtıp duran postmodern, gerçeküstü totaliter bir kedimiz var. Şimdi bu kedi, Erdoğan'ın karşısında sırıta sırıta gözden kayboluyor ve geriye sadece tekinsiz sırıtışını, arsız cemaat hüviyetinde bırakıp, mevcudiyetini bu tekinsiz sırıtışa irca ederek hiçliğe kalbediyor... 'Ama ben deli insanların arasına girmek istemiyorum' dedi Alice. 'Bu konuda yapabileceğin hiçbir şey yok' diye cevap verdi Kedi: 'Burada hepimiz deliyiz. Ben de deliyim. Sen de delisin.' 'Deli olduğumu nereden biliyorsun?' diye sordu Alice. 'Olmak zorundasın,' dedi Kedi, 'yoksa buraya hiç gelmemiş olurdun.' Kaynak Yeni Şafak 24.02.2014
Konu Cihannur tarafından (03-02-2014 Saat 05:35 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|