|
03-09-2014, 02:20 | #1 |
Hayrettin Karaman - Cemaat, Camia ve Paralel Yapı
Hayrettin Karaman
Cemaat, camia ve paralel yapı Başlıktaki terimleşmiş kelimelerin açıklanmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Kadim kaynaklarda 'cemaat (el-cemâ'ah) kelimesi iki manada kullanılır: 1. Başta namaz olmak üzere bazı ibadetleri yapmak için bir araya gelmiş müminler topluluğu. 2. Hz. Peygamber (s.a.), ashabı ve onların öğrencileri olan âlimler topluluğunun anladıkları, bildirdikleri ve uyguladıkları İslam etrafında birleşmiş müminler topluluğu. Bu manada cemaat 'ehlü'sünneti ve'l-cemâ'ah' terkibi içinde sünnet ile birlikte zikredilir. Bu cemaattan ayrı düşenler sahih İslam'dan da ayrı düşmüş, doğru yoldan sapmış sayılırlar. Son yıllara kadar 'cemaat' denildiğinde bu iki mânâdan başkası anlaşılmazdı. Son yıllarda ise cemaat deyince neredeyse belli bir dinî gruptan başkası anlaşılamaz oldu. Gülen Hoca'nın etrafında toplanmış, onu mürşid bilmiş olan bu din kardeşlerimiz -veya başkaları- onları farklı isimler ile de andılar: 'Gülen cemaati, hizmet, camia vb.' Yüzden fazla STK'nın 'paralel yapıya karşı Başbakanımız'ı desteklediklerini ifade' için yapılan bir toplantıya, Ensar Vakfı adına ben de katılmış ve orada yaptığım kısa konuşmada iki noktaya parmak basmıştım: 1. Cemâat kelimesi dinî grupları ifade etmek için kullanılacaksa bunlar bir tek gruptan ibaret olmadığı için 'cemaatler' demek daha uygun olur. Bunların her biri kendilerini ifade etmek için daha başka isimler bulmalıdırlar. 'Câmia' kelimesini ise bütün dini hizmet gruplarını, hatta ümmeti içine alan geniş çerçevenin adı olarak kullanmak daha uygundur. Nitekim kültürümüzde mescidler vardır, camiler vardır. Camiler, mescidlerin cemaatlerini Cuma, Bayram gibi ibadetlerde toplayan büyük camilere denir. 2. Hiçbir devlet, içine sızmış ve emri kanunlardan ve amirlerinden değil, devlet dışı şahıslar ve kuruluşlardan alan bir yapıya müsamaha edemez, farkına vardığında bu yapıyı derhal tasfiye eder. Cemaat, camia filan derken bir de 'paralel yapı' terkibi terimleşti. İlk kullanıldığı günlerde bu terkip (isim) belli bir cemaatin adıyla birlikte zikredilmiyor, daha ziyade 'devletin içine sızmış, resmî yetkilerini devlet için değil de bağlı bulundukları iç ve dış mihraklar için kullanan gizli oluşum' mânâsında kullanılıyordu. Mâlûm 'cemaat medyası' ısrarla bu yapıya sahip çıkıp devleti temsil eden yetkililer ile dişe diş mücadele etmeye başlayınca -işin içinde kendileri olsun veya olmasın- yapı onlara giydirildi. Bunun üzerine 'Bizim alâkamız yok' savunması etkili olmadı; çünkü 'alâkanız yok ise niçin sahip çıkıyorsunuz' mantığı ile karşılandılar. İş işten geçti mi bilmiyorum, ama yine de diyorum ki, Gülen Cemâati'nin bu paralel yapı ile ilişkisi yoksa bunu yalnızca açıklamakla yetinmemeli, aynı zamanda sahip çıkmaktan vazgeçmelidir; çünkü bu yapının yapıp ettiklerine kimsenin tahammül etmesi mümkün değildir. Biz hep şöyle bilmiş, şöyle inanmıştık: 'Gülen Cemaati kendi anladıkları İslam çerçevesinde örgün ve yaygın eğitim yolunu kullanarak İslam'a hizmet eden bir topluluktur'. Bu bilgi ve inanç sebebiyle de hemen her kesim elden geldiği kadar hizmete destek vermişti. Şimdi gelinen noktada bu bilgi ve inancı muhafaza etmek çok zor hâle geldi. Bu durumda sorumluluk, dolayısıyla gayret de Cemâate düşüyor. Eğer aralarında konuşmak, danışmak serbest ise, eğer ashabın gerektiğinde Sevgili Peygamberimiz'e bile uyguladıkları 'sormak, karşılıklı danışmak, itiraz etmek' Cemâat'te de geçerli ise tez elden bunu yapıp, eskiden bildiğimiz mahiyet ve vasıflarına dönmeleri (zaten oradayız diyorlarsa ona göre davranmaları), vakti geçmedi ise kaçınılmaz hâle gelmiştir. Kaynak Yeni Şafak 28.02.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|