|
03-16-2014, 20:38 | #1 |
Kurtuluş Tayiz - Kim Kundakçı, Kim Aklıselim?
Kurtuluş Tayiz
Kim kundakçı, kim aklıselim? Sokakları ateşe verip ardından da "Erdoğan ülkeyi yangın yerine çevirdi." diyen kimi liberal yazarları anlamaya çalışıyorum. Gerçeklik duygularını yitirmiş görünüyorlar. Ayakları yere basmıyor. Gençleri polisle çatışmaya teşvik ediyorlar. Erdoğan ile hesaplarını gençler üzerinden görüyorlar. Seçimler yaklaştıkça anti-Erdoğan cephesi gerilimi tırmandırıyor. Tahrikler, kışkırtmalar artıyor; dil ve üslupları daha fazla saldırganlaşıyor. Başbakan Erdoğan'ı açıktan ölümle tehdit etmeye bile başladılar. Cemaat'in sosyal medyadaki silahşörleri, Erdoğan'a "Sonun Kaddafi gibi olur." mesajı gönderiyor. Başbakan'ı darbeyle, darağacına göndermekle tehdit ediyorlar. Korkutmaya, sindirmeye, teslim almaya çalışıyorlar. Başbakan Erdoğan ise görüldüğü gibi seçimlere asılıyor, meydanlara çıkıyor, mitinglere hız veriyor. AK Parti, 30 Mart için gün sayıyor. Hâl böyleyken bile hükümet otoriter oluyor ama sokakları ateşe verenler, kundakçılık yapanlar demokrat! Başbakan Erdoğan'a, AK Parti hükümetine karşı bu kadar "iyi" bir hava yakalanmışken muhalefet seçimden, sandıktan korkuyor. Oysa AK Parti'yi sandıkta devirmek için bundan daha iyi koşullar olamazdı; ama muhalefet, bu şansı da cemaatin kuyruğuna takılarak heba ediyor. Seçimlere asılacaklarına darbecilik oynayarak vakit kaybediyorlar. Madem Erdoğan'ı devirmeye bu kadar hevesli insan var, muhalefet, enerjisini neden gayrimeşru yollarda harcıyor? 12 yıldır iktidarda olan bir partiyle mücadele etmek için şantaj kasetlerine ihtiyaç mı var? Erdoğan ile baş etmek için cemaatin yasadışı dinleme kayıtlarına neden gerek duyulur? 12 yıl boyunca iktidarda olan bir partiye karşı şimdiye kadar dünya kadar malzeme biriktirilmiş olması gerekmez miydi? CHP'nin bu sorulara bir cevabı var mı? Olduğunu hiç sanmıyorum. Kemal Kılıçdaroğlu, cemaatin CHP'ye iliştirdiği bir başkan gibi çalışıyor. CHP'liler bu gerçeği fark edene kadar Türkiye'nin muhalefet eksikliği ciddi bir sorun olarak gündemdeki yerini koruyacak. Anti-Erdoğan cephesinin gündeme getirdiği, hükümetin toplumsal desteğini kaybettiğine ilişkin iddialar da önemli. Başbakan Erdoğan'ın, AK Parti hükümetinin toplumsal desteğini kaybettiğini ileri süren, meşruiyetinin kalmadığını savunan çevreler peki neden iki hafta sonra gerçekleşecek olan seçimlerden bu kadar çok korkuyor? Bu iddiaların gerçekçi olmadığını kuşkusuz kendileri de biliyor. Amaçları hükümeti korkutmak ve sindirmek. Son seçim araştırmaları, AK Parti'nin toplumsal desteğinin normalin üzerinde arttığını gösteriyor. Başbakan'ın mitinglerini izleyen anti-Erdoğan cephesi de bunun farkında. Bu yüzden sokağı ateşleyerek sandığı işlevsizleştirmeye çalışıyorlar. Sandık karşısında tiril tiril titreyen bir muhalefete ancak bizim ülkede rastlanır. Sandıktan korkup kaç, sandık dışı yollara tevessül et, darbe çığırtkanlığı yap ama yine de "ben demokratım" de! Anti-Erdoğan cephesinin durumu özetle böyle. Büyük bir tutarsızlık içindeler. Ciddiyetten yoksunlar. Dürüst değiller. 30 Mart seçimleri yaklaştıkça korkuları ikiye katlanıyor. Sandıktan AK Parti'nin çıkacağını bildikleri için öfkeyle, telaşla sokağı kışkırtıyor, kundakçılık yapıyorlar. Seçim ortamını dinamitlemeye çalıyorlar. Ancak bu çabalar nafile, onları kurtaracak sihirli bir formül yok. Darbecilik oynayacaklarına seçimlere çalışsalardı eminim daha iyi bir sonuç alabilirlerdi. Bu seçimde olmadı, gelecek seçimlerde artık. Kaynak Akşam 15.03.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|