|
04-03-2014, 07:03 | #1 |
Osman Can - Demokrasi Kazandı, Vesayetçilik Ağır Yaralı
Osman Can
Demokrasi kazandı, vesayetçilik ağır yaralı Bir seçim daha geride kaldı. Pek çok hukuk ve ahlâk dışı operasyonların, demokratik siyaseti dizayn etmeye çalışan siyasal mühendislik çabaların gölgesinde Türkiye toplumu kararını verdi. AK Parti ezici bir çoğunlukla seçimlerden galip ayrıldı. Bu seçim, toplumun kendisine dayatılmış yüz yıllık antidemokratik anayasal düzene rağmen demokratikleşme iradesine sahip çıkma kararlılığını yansıtıyor. Kuşkusuz batı medyasının bir kısmı objektif bir bakış açısıyla 30 Mart 2014 seçimini böyle gördü, ancak bir kısmı başka bir algıyı öne çıkarmaya çalıştı. İstanbul’un Kadıköy, Cihangir, Şişli veya Beşiktaş gibi semtlerini mesken tutan muhabirleri, bulundukları mekânların psikolojisini ve tek yönlü duyarlılığını öne çıkaran haberlere imza attı. Burada bir sorun var ve üzerinde durulmayı hak ediyor. Sırf batılı yaşam tarzına sahip olmakla ülkeyi yönetme ve siyasal yönden hegemonya kurma hakkını kendinde gören bu toplumsal kesitlerin, antiliberal ve antidemokratik tutumları sorun olarak görülmüyor. O kesitlerin doksan yıl boyunca çoğunluğun yaşam tarzına, kimliğine ve sair özgürlüklerine müdahalesine ses çıkarılmazken, herkesi yasa önünde eşit kılma çabası, bu kesitlerin yaşam tarzına müdahale olarak algılanıyor. Bu aynı zamanda ontolojik bir tepki, zira, batı dünyasına “yaşam tarzı ortaklığı” nedeniyle daha aşina olan bir toplumsal kesitin ontolojik olarak destek vermek zorunda olduğu dışlayıcı/sömürücü siyasal rejimler, bazı batılı aktörleri daha fazla cezbedebiliyor. Neticede bu şekilde İslam coğrafyasının “sorun” olan halkları çağdaşlık adına denetim altına alınmış oluyor. Bu zihin dünyası bu coğrafya hakkındaki şablonları harekete geçirmeyi kolaylaştırıyor. Örneğin Türkiye’nin kurumsal kültürü, inşa edilmekte olan demokrasisi tamamen es geçiliyor. Self oryantalist kesitlerin katkısıyla, yargı dâhil tüm kararları veren bir lider algısını öne çıkarılıyor ve Türkiye toplumunun yüz yıllık demokrasi mücadelesi ve kurumsal hafızası yok sayılabiliyor. Elbette bu yüzden Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasal çatışmanın tarafları ve nedenleri görmezden gelinebiliyor. Batı kamuoyuna çarpıtılmış bir resim sunulabiliyor. Bunun kısa sürede değişmesini beklemek gerçekçi değil. Çünkü bu bilinçli bir tercihi de yansıtıyor. Ancak batıyı sadece bu aktörlere indirgemek de gerçekçi değil. Oryantalistler Başbakanın balkon konuşmasını da çarpıttı. Bu balkon konuşmasıyla beyaz sayfa açılması arzulandı. Başbakan böyle konuşmadı. Muhtemelen de konuşamazdı. Mahremine girildi. Aile hayatı, özel hayatı kısaca en mahrem sırları deşifre edildi. Bu eylem bir gazetecilik başarısı değildi. Devletin içine sızmış mesiyanik, batıni ve totaliter bir örgütlenmenin, seçim sürecini baltalamak ve siyaseti dizayn etme hedefinin bir ifadesi olarak verileri ve sırları bozarak, çarpıtarak kullanmasından söz etmek gerekir. Dinlemelerin siyasal hedefinin gayrimeşruluğu, bu dinlemelerin hukuksuzluğunu dahi gölgede bırakacak derecede ağır siyasal bir eylem oldu. Oysa AK Parti’ye verilen destek, bu yapının hukuksuzluğuna ve tasfiye zorunluluğuna yönelik açık bir talep oldu. Bunu es geçmek, seçmen iradesine, Anayasaya ve ceza kanunlarına karşı çıkış anlamına gelirdi. Bu eylemlerin üzerini örtecek “beyaz” bir sayfa açılması eşyanın tabiatına da aykırı olurdu. Beyaz sayfa açılmalı, ama bu konularda değil. Bu unutulmamalı. Normal bir seçim süreci yaşamadık. Hukuk ve demokrasi dışı topyekûn bir saldırıya karşı savaş verildi. Demokrasi mücadelesi kazandı. Demokrasi karşıtı ittifak yaralı. Oryantalist ve self oryantalist beyinler bunu anlamadıkça, Başbakan’ın konuşmasındaki demokrasi ve hukuk vurgularını es geçtikçe yaraları kapanmayacak Seçim analizlerine devam edeceğiz. Kaynak Akşam 01.04.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|