|
04-12-2014, 20:49 | #1 |
Ufuk Ulutaş - Oyum AK Parti'ye
Ufuk Ulutaş
Oyum AK Parti'ye Moda oldu ya, ben de oyumun adını koyayım. Hani sormuşlar ya telaşla ağzında bir damla suyu Hz. İbrahim'in atıldığı ateşe taşıyan karıncaya: "Senin bir damla suyun ateşe ne yapabilir ki." Karınca misali ben de altını çizeyim: "Olsun, hiç olmazsa hangi taraftan olduğum anlaşılır." Bilen bilir, hayatım boyunca hiç gizlemedim hangi taraftan olduğumu. 28 Şubat'ta da, 27 Nisan'da da, 7 Şubat'ta da, 17 Aralık'ta da aynı taraftaydım. Sadece taraf olmadım, tarafımı açıkça da dillendirdim. 52 milyon 695 bin 831 seçmenden sadece birisiyim. Tek bildiğim 52 milyon 695 bin 831 oydan en az birisinin 30 Mart günü AK Parti'ye gideceğidir. Neden mi? Birkaç sebep sayayım. Öncelikle, 52 milyon 695 bin 831 seçmenin hepsine saygı duyuyorum. Kendi oyumu herhangi birisinden ne eksik ne de fazla görüyorum. Benim oyumun ne kadar özgül ağırlığı varsa "gizli gizli göbeğini kaşıdığını düşündüğüm" Bekir Coşkun'un oyunun da, "beyin bedava" diyen adamın oyunun da aynı ağırlığa sahip olduğunu düşünüyorum. Kısaca, ne elitim ne de kendine elit diyenler zerre miktar umurumda. Bu noktadan hareketle oyum, milleti sürekli aşağılayan zihniyete değil, milletle barışık olanlara. Ben, Türkiye'nin sadece Türkiye'den ibaret olmadığını düşünenlerdenim. Bunu da vulgar bir milliyetçi ağızla söylemiyorum. Gezip gördüğüm onlarca ülkede konuştuğum sayısız insan bana bunu söyletiyor. Başbakan Erdoğan'a iftiralar atıyorlar diye Gülen Grubu'nun okulundan çocuğumu alacağım diyen bir Somalili baba, "Who is you" samimiliğinde Gezicilere soğuk duş aldıran Saraybosnalı Muhammed Şabanoviç Abi, ağlayarak sarılırken "Erdoğan'a selam söyle" diyen Gazzeli amca veya mahcup bir şekilde "Türkiye'ye borcumuzu bir gün ödeyeceğiz" diyen Suriyeli genç. Hepsi Türkiye'nin sadece Türkiye olmadığını dillendiriyor. Bu sebepten oyum, dışarıya açılan Türkiye'yi binbir iftirayla durdurmaya çalışanlara değil, Türkiye'yi Türkiye'ye hapsetmeyenlere. Hatay'da doğmuş ve büyümüş birisi olarak Suriye'yi çok önemsiyorum. Dünyanın sessiz kaldığı Suriye'de Türkiye'yi Suriyelilerin ekmeği, çocukların çorabı, yaşlıların ilacı vs. olarak görüyorum. Suriye'ye yardım Türkiye'nin tarihî bir sorumluluğudur. Bu sebepten oyum, Esed'le aynı karede yer alanlara değil, Suriye halkına TIR'larla ekmek taşıyanlara. 17 Aralık'la mücadele için Türkiye'de siyasete hariçten müdahalelere hep karşı oldum. Asker, yargı, değişik tandanslı ve ölçeklerdeki çete, hiç fark etmez. 28 Şubat çetesi hakkında ne düşündüysem 17 Aralık çetesi hakkında da aynısını düşünüyorum. Siyaset üzerindeki vesayete karşıyım. İster postalla gelsin, ister yargıç cüppesiyle, isterse "tek ceket"le gelsin... Bu sebepten oyum, kaybetmenin verdiği çaresizlikle 17 Aralık çetesinin kayığına binenlere değil, 17 Aralık çetesiyle Türkiye'de mücadele etme iradesine sahip olanlara. Türkiye'nin son on küsur senedeki kazanımlarını hem yurt dışında yaşarken hem Türkiye'ye döndüğümde gözlemleme fırsatı buldum. Ekonomik gelişim, genişleyen özgürlükler, çözüm süreci, özgün dış politika, başörtüsü serbestliği ve tüm normalleşme süreçleri, Yeni Türkiye'nin kapılarını açtı. Katedilecek daha çok yol var. Bu sebepten oyum, Eski Türkiye'nin bekçilerine ve tıkaçlara değil, Yeni Türkiye'nin mimarlarına. "CHP'ye oy vereceğim" diyenlerin kendisini entel zannettiği ve (yerseniz) tarafsızlık geyikleriyle tarafgirliği bırakın, ucuz partizanlık yaptığı bir zamanda, Türkiye'nin sıradan bir vatandaşı olarak eğip bükmeden söylüyorum: 30 Mart'ta oyum AK Parti'ye, AK Parti'nin "ana çekirdeğinin" temsil ettiği vizyona. Zira siyasi parti teferruat, millet için ana belirleyici unsur vizyondur. Yukarıdakilere ek olarak beklentim, 1 Nisan sabahı vizyon-dışı kurgu karakterlerin, çürük elmaların derhal "ocak dışı bırakılmasıdır". Kaynak Akşam 27.03.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|