|
05-23-2014, 14:00 | #1 |
Atilla Yayla - Soma Felaketi, Acılar ve Hurafeler
Atilla Yayla
Soma felaketi, acılar ve hurafeler Soma'da yaşanan felaket hepimizi acıya boğdu. Ne yazık ki kayıp canları geri getirmek imkânsız. Babalarını, eşlerini, çocuklarını kaybeden insanların acılarını dindirmek de. Yine de olabildiğince soğukkanlı şekilde olayı her yönüyle tahlil etmek, bir daha benzer acıların yaşanmaması veya daha az yaşanması için yapılabilecek şeyleri araştırmak, hayatını kaybeden madencilerin yakınlarına sahip çıkmak için hangi tedbirlerin alınabileceğini düşünmek lâzım. Bu elim kaza madencilik sektörünün nitelikleri ile madeni işleten şirketin ve hükümetin sorumlulukları açısından incelenebilir. Bir diğer inceleme alanı ekonomik sistem meselesi, yani hangi ekonomik sistemin kazaları önlemede daha başarılı olduğu. Hiç şüphe yok ki bazıları tüm faturayı hükümete çıkaracak ve bu olayı hükümeti yıpratmanın mümkünse yıkmanın aracı olarak kullanmaya çalışacak. Diğer bazıları şirketi ve kapitalizm adını verdikleri şeytanı taşlayacak. İlgili firmanın sektördeki güvenlik standartlarını uygulayıp uygulamadığı elbette incelenmelidir. Bir eksiklik, kusur varsa sorumlular bunun hesabını vermeye çağrılmalıdır. Aynı şekilde, hükümetin kömür madenciliğindeki güvenlik standartlarını geliştirme açısından hayatın akmasına paralel olarak adım atıp atmadığına ve denetimleri dürüst biçimde, usulüne uygun tarzda yaptırtıp yaptırtmadığına bakılmalıdır. Hükümetin kusurları görülürse bunun idarî ve gerekirse Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanının istifasına kadar uzanacak siyasî sonuçları olmalıdır. Yapmamız gereken sabırla tüm doğru bilgilerin ortaya çıkmasını sağlamak ve ona göre yargıdan ve hükümetten taleplerde bulunmaktır. Kömür madenciliği çok riskli bir sektör. Sadece işçi açısından değil işveren açısından da. İşçiler bu tür kazalarda hayatından olabilir. Buna karşılık, işverenlerin de karşılaşabileceği riskler mevcut. Müteşebbisler tüm maddî varlıklarını kaybedebilir ve hatta bazı durumlarda cezaî yaptırımlarla yüzleşmek zorunda kalabilir. Kazalar kömür madenciliği işinin tabiatında var. Hangi teknolojiyi kullanırsanız kullanın, hangi tedbirleri alırsanız alın, insan hataları, tabiatın sürprizleri, mühim cihazların devre dışı kalması vb. sebepler vahim kazalara yol açabilir. Dünyanın her yerinde her zaman kömür madeni kazaları gerçekleşebilir. Türkiye'de 1940'lardan beri vuku bulan kazalarda yaklaşık üç bin insan hayatını kaybetmiş. Soma bir seferde en çok insan kaybına sebep olan kazalar arasına eklendi. Bundan sonra da gerek Türkiye'de gerekse başka yerlerde benzer kazalar olmayacağı asla söylenemez. Kazalar çoğu zaman can yakıcı ölümlere bazen de bir tür mucizeye sahne olabilir. Soma'da bir anda yüzlerce işçi dramatik şekilde hayata veda etti. Şili'de yaşanan büyük bir maden kazasında işçiler aylarca toprak altında kaldı ve mucizevî şekilde kurtarıldı. Kömür madeni kazalarında ölen insanların sayısı meselâ trafik kazalarında ölen insanların sayısıyla karşılaştırıldığında çok daha azdır. Ancak, her halükârda maden kazaları çok daha fazla ilgi çeker ve üzüntü yaratır. Buna sebep kazaların toplu ve ani ölümlere sebep olması, tüm dünyada maden işçileriyle ilgili kuvvetli bir yazının gelişmiş olması, işçilerin kömür tozuna bulanmış suret fotoğraflarının acıma ve merhamet hislerini hızla ve etkili şekilde harekete geçirebilmesidir. Maden işçiliği işçi sınıfıyla ilgili geniş literatürde işçinin tipik temsili olarak sunulur ve yaptıkları işin zorluğu, çalışma alanlarının yer altı olması yüzünden maden işçileri daima işçiler arasında en üstte tutulur. Kazaların bu kavrayışa destek sağladığı muhakkaktır. Maden kazalarının piyasa ekonomisinin ürünü olduğu görüşü bir hurafedir. Maden kazaları ülkeler arasında kapitalist, sosyalist, ekonomik sistemler arasında piyasa ekonomisi komuta ekonomisi ayrımı yapmaz. Her ülkede vuku bulur. 20 Yüzyıl'da en kötü, en fazla can kaybına sebep olan kazalar fakirliğin kural olduğu ve şeffaflıktan ve kamuoyu baskısından uzak devletlerin hükmettiği sosyalist ülkelerde yaşanmıştır. Çin bu bakımdan dünya rekortmenidir. Piyasa ekonomisine daha çok yer vermiş ülkelerde kazalar hem daha az hem daha düşük maliyetli olur. Maden işletmeciliğinin tekniğinin gelişmesi, daha ileri cihazların kullanılması, güvenlik standartlarının yükselmesi nihaî tahlilde ekonomik güçle doğru orantılıdır. Görünüşte idarî ve siyasî olsalar da tüm tedbirler ancak ekonomik realiteye uygun ise uygulanabilir; aksi takdirde ya hiç akla gelmez ya da kâğıt üzerinde kalır. Meselâ, bir arkadaşımın önerdiği gibi İstanbul'daki Dolmabahçe Tünelleri'ne benzer tüneller yaparak kömür çıkartılamaz; çünkü bunun iktisadî rasyonalitesi yoktur. Güvenlik tedbirleri daima maliyeti yükseltir ve ancak maliyetleri ekonomik olarak karşılanan tedbirler hayata aktarılabilir. Bu yüzden, söz gelimi, Türkiye ne yaparsa yapsın madenlerinde Almanya'daki madenlerde alınan güvenlik tedbirlerinin aynısını alamaz, uygulayamaz. Bu gerçeği görmeyip sadece laf yaparak kazaların önüne geçilebileceğini sanmak hurafelere teslim olmaktır. Hayatını kaybeden işçilere Allah'tan rahmet, aileleriyle yakınlarına sabır ve metanet diliyorum. Kaynak Yeni Şafak 17.05.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|