|
07-28-2014, 13:45 | #1 |
İbrahim Karagül - Erdoğan, Davutoğlu, Fidan ve Sınırları Aşan Hesaplaşma
İbrahim Karagül
Erdoğan, Davutoğlu, Fidan ve sınırları aşan hesaplaşma Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu ve Hakan Fidan.. Üç isme, sistematik ve sınırları aşan bir saldırı var. Bu üç isim üzerinden Türkiye ile hesaplaşıyorlar. Onların temsil ettiği neyse, ifade ettikleri hangi söylemse, cümleleri ve duruşları sokakları nasıl etkiliyorsa, aslında onlara yönelik bir savaş bu. Darbe senaryolarından suikast girişimlerine, itibarsızlaştırma projelerinden asılsız ağır ithamlara kadar... Her türlü yöntem uygulanıyor. Bir siyasi lidere, bir siyasi söyleme reaksiyon göstermek, muhalif olmak, karşı durmak en doğal insani haktır. Teşvik edilmelidir... Ama Türkiye'de bu olmuyor. Türkiye'nin geleneksel muhalefeti, siyasi söylem olarak tükendi, hiçbir şey üretemez hâle geldi. Coğrafyada ve dünyada yaşanan gelişmelerin dışında kaldı. Uyum sağlayamadı, kendini yenileyemedi. TÜRKİYE'DE MUHALEFET TÜKENMİŞTİR Böyle olunca da aslında kendilerini daha da tüketecek yollara başvurur oldu. İktidarı demokrasi dışı arayışlarda devirmeye, Erdoğan ve arkadaşlarının kitleleri coşturan o güçlü söylemini kısa devre müdahalelerle etkisizleştirmeye çalışır oldu. Bunları yaparken de Türkiye'nin geleceğine yönelik çok hassas değerleri ve çıkarları heba etmekten çekinmedi. Her türlü odak, devlet içinde oluşmuş yapı ve bu yapılar üzerinden Türkiye'yi eski hâline döndürmeye çalışan güçlerle ortaklık yaptı. Bu; ne yazık ki, Türkiye'de muhalefetin tükenmişliğinin ilanıdır. Artık önlerine sunulan her projeye ilgi gösterir olacaklar. İçeride ve dışarıda Türkiye üzerinde hesabı olan herkesle masaya oturur hâle gelecekler. Erdoğan ve arkadaşlarını tasfiye etmeye dönük savaş, ülkenin gelecekte ne olacağını da etkileyecek ölçüde büyüdü. İçeride ve dışarıda ciddi bir cephe oluştu. Bu cephenin ideolojisi yok, kimliği yok, yerli ve yabancı olmaları arasında bir fark yok. Bu cephe; İsrail aşırı sağı ve ABD'deki aşırı sağ/neocon çevre ile Türkiye'de geleneksel muhalefetin yerine geçen 'paralel yapı' ortaklığında kuruldu. Şu an için ilk ve öncelikli hedefleri Erdoğan'ı devirmek. Onun temsil ettiği değişimi tersine çevirmek. Türkiye'yi tekrar eski zayıf, kavgalı günlerine döndürmek. Başaramadılar, başarmaları da çok zor görünüyor. Türkiye'ye yönelik bir çevreleme harekâtı yapılıyor ve bu paralel yapı o harekâtın içinde yer alıyor. Türkiye ihalesini yürütüyor. Son iki yılda, bölgedeki her şey Türkiye'nin aleyhine oldu. Bunun nedenini sadece dış politikayı sorgulayarak anlayamazsınız. Gelişmeleri, Türkiye'nin hataları üzerine kurarsanız gerçek anlamda körsünüz demektir. Paralel yapı, İsrail ve ABD aşırı sağının yörüngesine girmiş bir örgütlenmedir. Buradan aldığı ihale ile siyasi iktidara savaş açmış, darbe girişiminde bulunmuştur. 28 ŞUBAT'TA DA BUGÜN DE ARKALARINDA İSRAİL VAR Erdoğan, Davutoğlu ve Fidan'a yönelik saldırıların kaynağı da bu noktadır. Talimat oralardan gelmekte, hedef oralarda belirlenmektedir. Ne garip, 28 Şubat cuntası ile paralel yapı arasında müthiş benzerlikler var. Her iki girişimde de sürecin arkasında aynı güçler var. 28 Şubat, sanılanın aksine küresel bir müdahaleydi. Son müdahale aynı güçlerin organizasyonuyla bir küresel müdahaledir. Her ikisinin de İsrail istihbaratıyla çok güçlü bağlantıları var. Türkiye'de hedef seçtikleri isimler bile İsrail istihbaratının ellerine tutuşturduğu listedir. Bir büyük savaş yaşıyoruz. Türkiye'ye boyun eğdirmek isteyenlerle dik durmak isteyenler arasında bir kavga bu. Dik durmak isteyenler karşılarında neoconları, İsrail aşırı sığını, Batılı istihbarat örgütlerini ve paralel yapıyı buluyor. Yalnızlar ama çok güçlüler. Ortadoğu'daki bütün zorba rejimlere rağmen sokaklar, kitleler onlarla birlikte. Çünkü büyük bir dönüşüm dalgası. Tarihin hesaplaşma sayfası bu. Kendimizi keşfetme sahnesi. Bunun önüne geçilemez. 21. Yüzyıla, kuvvetle muhtemel, bu dönüşüm rengini verecektir. 28 Şubat'ta askerî darbe yaptırıp, milletin yarısını devlet düşmanı ilan ettirenler, Türkiye'nin güvenlik ve savunmasını İsrail'e servis eden güçler, devlete ve istihbarata öyle bir sızmışlar ki, az kalsın ikinci darbeyi yapıyorlardı. 'Erdoğan'ı bitirirsek her şey biter' diyorlardı. Bitiremediler, başaramadılar. Erdoğan'la aynı söylemi dile getiren herkese savaş açtılar. Ehud Barak'ın; 'Hakan Fidan'ın İran'la ilişkisi var' mealindeki skandal açıklamalarını bu ülkeye hakaret sayacakken, İsrail istihbaratının önünde diz çöküp talimat alanlara söz ediyoruz. 28 Şubatçılar İran paranoyası ile darbe yaptı. Arkalarında İsrail vardı. Paralel yapı da İran paranoyası ile hareket ediyor. Nedense onların arkalarında yine İsrail var. Bugün Gazze'ye vuran, karşısında sadece Türkiye'nin güçlü ses verdiği İsrail... Kaynak Yeni Şafak 25.07.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|