|
Dün, 16:32 | #1 |
Eyüp Sultan'da Yatan Zat Eyüp Sultan Değildir
EYÜP SEMTİNDEKİ TÜRBEDE EYÜP EL ENSÂRİNİN MEDFUN ( = Gömülü ) OLDUĞU ATMASYONU ve ATMASYONUN UYDURULMA NEDENİ : Bre değerli dostlar ve arkadaşlar ! Gelin internette hafif bir gezinti yapalım ve Hicret sırasında Yüce Muhammedi konuk eden Eyüp El Ensârînin, o zaman kaç yaşında olabileceğini ve o günün koşulları ile Arapların İstanbul kuşatmasının gerçeklerini bir gözden geçirelim. Eyüp El Ensârî’nin, kaynaklarda doğum tarihi belirtilmiyor ama EMEVİ Arap Ordusunun İstanbul Kuşatması sırasında 90 yaşını epey aşkın olup YÜZ yaş civarlarında olacağı kesin. Peki, o zamanlardaki ORTALAMA ERKEK ÖMRÜ kaç yıl ? Taş çatlasın, 50-60 yıl… Bre ne mene bir SÜPERMENMİŞ ki bu Eyüp El Ensarî, YÜZ yaşına YAKIN AT sırtında yaldır yaldır ya da DEVE SIRTINDA dangada dangada İstanbul’a gelmiş (!) Hey yavrum hey !.. Peki Emevi Arapların İstanbul kuşatmalarının en önemli gerçeği neydi ? AVRUPA Yakasına geçebildiler mi ? HAYIR ! KADIKÖYÜ bile doğru dürüst zapt edemediler. Bu durumda bu Eyüp El Ensârî, bugünün EYÜP semtini nereden bilirdi ve kalkıp HİÇ GÖRMEDİĞİ BİLMEDİĞİ EYÜP Semtine gömülmeyi nasıl oldu da vasiyet etti !?.. Buyurun, buradan yakın şimdi… Çok önemli bir şey daha... Eyüp El Ensâri, EMEVİ ARAPLARDAN YEZİT SOYSUZU ile İstanbul’a da geldi mi acaba ? Çünkü niye, Muaviye ve Yezit soysuzlarının Yüce EHL İ BEYT’e muhalefetleri sırasında, Eyüp El Ensâri, Ehl i Beyt ve Şah Hüseyin tarafındaydı. Nasıl olurdu da Yezit soysuzu ile yan yana kol kola İstanbul’a gelirdi !?.. Mesela neye benzerdi ? Benim gibi birinin, RTE nin hukuk danışmanlığını yapması gibi bir şeydi… Söylemesi bir yana, düşünmesi bile absürt değil mi !?.. Yine buyurup buradan yakıyorsunuz değil mi ? Daha da önemli bir gerçeği belirteyim mi şimdi? Bu Yezit soysuzluklarının âdilik ve vahşetleri, tüm İslam Âleminde derin bir üzüntü ve çöküntü uyandırdı ya... Bu siyasal ve sosyal çöküntüyü unutturmak ve ikinci plana indirgemek için mi FETHEDİLEMEYECEĞİ BİLİNE BİLİNE İSTANBUL’a SEFER Mİ DÜŞÜNÜLDÜ ve o zamanların koşulları altında “ Hadis değil mi ? Uydur uydur söyle !” düşüncesiyle Hz. Muhammed’in böyle bir hadisi olduğu ortaya atıldı acaba ? ( Çünkü, hadisleri toparladığı iddia edilen SAHİH i Buhari bile SAHİH değildi. Tüm hadisler, “ Ben Ahmet’ten duydum. Ahmet de Mehmet’ten duymuş. Mehmet’e de Mahalle berberinde traş olduğu sırada mahalle berberi Şerafettin mi baldızından duyduğunu söylemişmiş; yoksa Şerafettin’in çırağı Abuzittin, eniştesinden duyduğunu mu söylemişmiş;belli değilmiş şeklindeydi ) Peki o zaman ne oldu nasıl oldu da işte bu EYÜP semtinde ”EYÜP SULTAN türbesi var” kıtırı ortaya atıldı !?.. İşte, olayın gerçeği şuydu: Bizans, İstanbul olarak ufacık bir devlet ve şehirdi ama fethedilmesinin, hele de o günün askerî koşullarında stratejik olarak çok güç olduğu biliniyordu. Arkasında da Avrupa’nın tüm güçlü devletleri vardı. Nitekim, kim İstanbul’u kuşatmaya kalksa başarılı olamıyor; bir zaman sonra dönüp gidiyordu. İşte Osmanlı Ordusu da ( Az sonra aşağıda etraflıca izah edileceği üzere ÇANDARLI HALİL PAŞA’nın da önerisi üzerine ) tam kuşatmayı kaldırıp tırıs tırsak döneceği sırada ( Demiştim ya “ Fatih çok zeki adamdı” diye…) bir şey geliyor Fatih’in aklına… Çağırıyor, Hocası Akşemseddin’i ve diyor ki : Bre Hoca ! Artık istiareye mi yatarsın, inzivaya mı çekilirsin; ne edersen et ama işte buralarda bir İslam büyüğünün kabri olduğunu duyur işte orduya ki ordunun da morali düzelip, orduya da bir şevk gelsin bu durumda… Bre, adam padişah… Akşemseddin’in de koca padişaha: De get bre bizim oğlan! Beni böyle numaralara âlet etme !.. diyecek hâli yok ya… İşte o zaman Fatih ile Akşemseddin düşünüyorlar, taşınıyorlar; öyle birini bulalım ki diyorlar, hem doğum ve ölüm tarihleri ve yeri pek bilinmesin, hem de İslam âleminde sevilen sayılan birisi olsun. Kim olabilir, kim olabilir ?.. Derken efendim; Akşemseddin, “ Buldum Hünkarım! Eyüp El Ensârî…” diyor. Bunun üstüne Fatih de Akşemseddin’e “ Eyvallah bre hocam! Aman şu istiâre numaranı yap da duyuralım bunu orduya” deyince, asırlardan bu yana Eyüp El Ensârînin bugünün Eyüp semtinde gömülü olduğu kıtırı, inandırılıyor millete… Hatta öyle ki, çocuk padişahlar sünnet olacakları sırada üç Kul HU Vallahi bir de Elham okumaları için götürülüyorlar Eyüp Sultan’a... Peki bu mübarek, SÜNNETÇİ ya da ÜROLOG falan mıydı ki BEN DE DÂHİL olmak üzere bütün sünnet çocukları götürülmüştü Eyüp Sultan’a !?… Bre bizim şeyimizden (Orada öyle biri de yatmadığı halde ) Eyüp Sultan’a ne !?.. Neyse !.. Asırlardan beri inanılan yanlışlardan biri de bu işte… İmdii, şu imdi, şimdii… Eyüp Sultan’a ve EYÜP Semtine DEMOKRAT PARTİ döneminde daha da fazla önem verilmeye başlanıyor. Neden ? Amaç, İstanbul imarıyla birlikte Arap turistleri İstanbul’a çekmek ve rant yaratmak da ondan… Ancak gelin görün ki; sadece Araplar değil, nerede ipini koparan bir yozduruyobaz varsa gelir Eyüp Sultan’a... İşte bu şekilde de son derece bağnaz ve görüntü kirliliği olan bir hâle getirmişlerdir güzelim Eyüp Sultan semtini… Bu RTE de her hareketinde Demokrat Partiyi örnek aldığını söylediğine göre, O’nun da Eyüp Sultan’a rağbeti işte bu nedenle… KAYNAKLAR : EFENDİ ve KAYIP SİCİL, ERDOĞANIN ÇALINAN DOSYASI Soner YALÇIN
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Dün, 16:33 | #2 |
EYÜP SULTAN' DAKi MEZAR KiMiN? Halife Muaviye'nin 670 yılında İstanbul'u fethetmek üzere gönder-diği 50 bin kişilik orduda, hayatta olan 30 kadar sahabi bulunuyordu. Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensarî de bunlar arasındaydı. Geçenlerde nevzuhur bir tarihçiden, Eyüp Sultan türbesinde yatan zâtın Eyüp Sultan olmadığını öğrendik. Yazarımız, vaktiyle Hz. Ali ile birlikte Hâricîlere karşı savaşan birinin, 80 yaşında iken, o devrin şartlarıyla deve üstünde İstanbul önlerine gelmesini garipsediğini; bunu anlatan kaynakların hâdiseden iki asır sonra yazıldığını; kara ordusunda ölen birinin kabrinin Avrupada ne aradığını; Hammer, Babinger, İnalcık gibi tarihçilerin, kabrin bulunuşu aldatmacasını! askere şevk vermek gibi bir psikolojik ihtiyaca bağladığını söylemiş. Kabir nasıl bulundu? Halife Muaviye, Süfyan bin Avf kumandasında elli bin kişilik bir orduyu 670'de İstanbul'u fethetmek üzere gönderdi. Ardından oğlu Yezid'i bu orduya kumandan tayin etti. Hazret-i Peygamber Kostantiniye'nin fethini müjdelemiş ve bu şehre ilk sefer yapan ordunun mağfiret olunacağını söylemişti. Hayattaki sahâbiler, yaşlarına bakmadan bu müjdeye kavuşmak için yarıştı. Hâlid bin Zeyd, İbni Abbas, İbni Ömer, İbni Zübeyr, İbni Zürâre'nin de bulunduğu o zaman hayattaki 30 kadar sahâbi orduya katıldı. Ordu binlerce tekne ile önce Rodos'a, oradan da İstanbul önlerine geldi. [Kıbrıs ve Rodos Halife Muaviye zamanında fethedilmiştir.] Muhasara uzun sürdü. Bu arada asker arasında dizanteri hastalığı yayıldı. Hâlid bin Zeyd de bu hastalığa tutuldu. Vefatına yakın Yezid'e kendisini surlara mümkün mertebe yakın defnetmesini vasiyet ederek Peygamberimiz İstanbul surlarının dibine sâlih bir insan defnedilecektir, buyurmuştu. Umarım ki o insan ben olayım dedi. Bir rivâyette kaleden atılan bir okla şehid düştü. Yezid, cenâze namazını kıldırarak vasiyeti yerine getirdi. Rumlar haraca râzı olduklarından, otuz bin kişinin kaybedildiği muhasara mecburen kaldırıldı. Ordu dönerken, bu olup bitenlere şâhit olan imparator haber göndererek Siz gittikten sonra o mezarı açıp, ölüsünü köpeklere atacağım tehdidinde bulundu. Yezid, imparatorun adamına: Bu kabrin başına bir iş geldiğini işitirsem, ülkemde ne bir Hıristiyan, ne bir kilise kalır dedi. Telâşlanan imparator kendini bilmezin birisi kabre zarar verir diye bir müfreze asker vazifelendirdi. İmparatorun sinir hastalığına yakalanan kızı gördüğü bir rüya üzerine kabrin yanında çıkan ayazmadan içerek iyileşti. Kabir Rumların ziyaretgâhı oldu. Asırlarca böyle korunan kabir, 13. asırdaki Lâtin istilâsından sonra kayboldu. İstanbulun fethi sırasında Akşemseddinin keşfiyle ortaya çıkarıldı. Hâzâ merkadü Hazreti Hâlid (Bu, Hazret-i Hâlidin yattığı yerdir) yazan bir taş bulundu. Üzerine türbe ve yanına câmi yapıldı. Sultan Fatihin o zaman diktiği çınarın bir kısmı bugün bile ayaktadır. Kuşatma esnasında sur dibinde vefat eden sahâbilerin kabirleri ile geri dönebilenlerin mevzilendikleri yerler sonradan ehli tarafından keşfedilip ziyaretgâh olmuş, Sultan II. Mahmud da hepsinin üzerine birer türbe yaptırmıştır. Kabirde kimin olduğu mühim değil! İslâmiyet kabir ziyaretini ölen din kardeşlerine bir vazife olarak Müslümanlara tavsiye eder. Kabirdeki Allahın rızasına kavuştuğuna inanılan bir zât (evliyâ) ise, ziyaretçilerin manevî istifadesi umulur. Kabir ziyaretinden maksat, ölünün ruhâniyetine hürmettir. Anne ve babasının kabrini bilmediğini söyleyen birine Hazret-i Peygamber Yere iki çizgi çiz! Birini annen, diğerini baban olarak ziyaret et! buyurmuştur. Bu bakımdan kabirlerde zannedilen kişi yatmıyor olsa bile, iyi niyetle ziyaret eden fayda görür. Zaten ruh manevî bir mekândadır. Kabriyle irtibatı devam eder. Ziyarete gelenlere icabet eder. Sahâbiler, yaşlı halde sefere çıkmaktan daha zor işlere imza atmış insanlardır. Aralarındaki mücadeleler de şahsî husumet değil; hakkın tecellisi içindir. Tabakât kitapları sonra yazılmakla beraber, içindeki bilgiler hadis-i şerifler gibi rivâyet silsilesi ile nakledilir. Tarih kitapları zaten bu devirde yazılmaya başlanmıştır. Şehir fethedildikten sonra askere şevk lâzım değildir ki psikolojik bir harb oyunu oynansın. Yukarıda ismi geçen tarihçiler, daha mühim mevzularda bile taraflı ve mutaassıp tavırlarıyla tanınır. Sandukaya örtü örtme âdetinin Bizanstan geçmesinin zararı yoktur. Kıymetli zâtlara saygı göstermek için, mezarlarının üzerine sanduka, örtü ve sarık koymanın, üzerine türbe inşa etmenin câiz olduğu; aynı zamanda, ziyaret edenlerin sıcak ve yağmurdan korunmasını da temin ettiği fıkıh kitaplarında yazar. Bizansta ölü kişinin yatırılma şekli, gözlerinin ve ağzının kapatılması ile yıkanmasının Anadoluda hâlâ tatbik edilmesi de normaldir. Dünyanın her yerinde ölü katılaşmadan yapılır. Ölüyü yıkamak İncilde de vardır. İstanbul'daki erken devir Müslüman izleri bundan ibaret değildir. İstanbul'daki Çifte Sultanlar ile Anadoludaki Battal Gazi türbeleri hakkındaki kafa karışıklığını da başka bir yazıda ele alırız. EKREM BUĞRA EKİNCİ Konu Akdemir12 tarafından (Dün Saat 16:46 ) değiştirilmiştir.. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|