![]() |
#1 |
![]() DEMOKRATUR
Osmanlı İmparatorluğunun çökmesiyle birlikte emperyalist güçler, diğer bir deyimle siyonizmin dünya hakimiyeti çalışmalarına hız verdiği ve geçen süre içerisinde de oldukça önemli bir ilerleme sağladığı açıktır.Osmanlı İmparatorluğunun Adil Düzene dayalı dünya idaresi son bulunca elbette yeniden şekillenen bir dünya ile karşı karşıyayız.Sovyetler Birliği engelini de aşan siyonizmin kurmuş olduğu bu yeni dünya düzenini bu gün yeniden gözden geçirmeliyiz. Önce A.B.D. önderliğinde başlayan ve kısa sürede Avrupa'yı da saran, şimdi de tüm dünyaya dayatılan ''DEMOKRASİ'' düzeni iyi analiz edilmelidir.Siyonist güçlerin dünya idaresini eline aldığı günden bu yana gerçekleştirdiği söylem ve dayatmalarla ortaya konulan idare şeklini ilk araştırmaya başladığımızda A.B.D.'nin meşhur söylemleri akla gelmektedir.Ne demişlerdi, Özgürlük,Demokrasi,İnsan Hakları vs. Demokrasi nedir denildiğinde verilen cevaplar ise genelde aynı çizgi üzerinde olur.Halkın kendi kendini idare etmesini sağlayan bir sistemdir denir.Peki gerçekten günümüzde uygulanan demokrasi anlatıldığı gibi bağımsız bir şekilde insanların kendi istekleri doğrultusunda yönetilmesini sağlıyor mu.Konu ile ilgili olarak Almanya'da bir kardinal yazdığı kitabında ''DEMOKRATUR'' kavramını kullanarak, aslında günümüzde uygulanan demokrasinin, halkın kendi isteği ile yönetilmediğini anlatmaya çalışmış.Bizler konuyu Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakan'dan öğreniyoruz.Geçtiğimiz günlerde ESAM konferansında konuşan Erbakan Hoca, Alman kardinalın bu tabirini ülkemizde tartışmaya açarak yeni bir dönemi başlatmıştır.Alman kardinal tarafından ortaya atılan ve ülkemizde de tartışılmaya başlanılan ''DEMOKRATUR'' tabirinin içeriğine değinmek istiyorum. Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışının ardından kısa süren bir dönem boyunca bazı diktatör rejimlerinin örneklerini dünya üzerinde görmüştük.Mussolini,Adolf Hitler ve son olarak da Saddam rejimleri diktatörlüğün önemli örneklerinden sadece birkaçı.İşte Almanlar bu diktatörlük rejimlerine ''DİKTATUR'' diyorlar.Demokratur ifadesi de buradan gelmektedir.Alman kardinal, günümüzde uygulanan demokrasi rejiminin aslında halklar tarafından istenerek ve bağımsız kalarak, tamamen kendi tercihleri olarak değil de, emperyalist güçlerin yönlendirmeleri ile birlikte, çoğu zaman farkına varmaksızın, bilinçsizce, yöneticileri seçtikleri düşüncesini savunmuştur.Peki ülklemizde de durum böylemidir? Bunu anlamak için halkın aslında ne istediğini ve hükümetlerin de ne yaptığına bakmak gerekir.Yıllardır sürekli olarak en fazla konuşulan konuların başında başörtüsü meselesi vardır.Halkın başörtüsü ile herhangi bir sorunu yoktur.Halk başörtülülerin okuyabilmesini, devlet işinde çalışabilmesini istemektedir.Fakat ülkemizde durum farklıdır.Bu durumda Türkiye için demokrasiden bahsedilemez.Halk istiyor ama olmuyorsa, o zaman ülkeyi halk değil, başkaları yönetiyor demektir.Hatırlayınız, halkın seçtiği ve yine halkın başörtüsüyle meclise girmesini istediği Merve KAVAKÇI hanımefendi de meclisten kovulmuş ve hatta vatandaşlıktan dahi atılmıştı. Bir de Avrupa Birliği meselesi var.Halkın inanılmaz ölçüde büyük bir kısmı bu birliğe girmek istemiyordu yakın zamana kadar.Şimdi başta medya olmak üzere bir çok açıdan gelen baskılar neticesinde bakıldığında Avrupa Birliğine girmek isteyenler bir hayli arttı.Ancak yinede yarıdan fazlasının Avrupa Birliğine girmek istemediği yapılan bir çok araştırma ile sabittir.Buna rağmen yönetim, tarihimizde hiç olmadığı kadar yoğun bir şekilde bu birliğe girmek için çalışmakta ve inanılmaz tavizler de vermektedir. Halkımıza ekonomik durumu ve geçim koşulları sorulduğunda ise bir dokunup bin ah işitiyoruz.Oysa halk daha fazla gelir kaynağına sahip olma imkanına sahipken nasıl oluyor da bu kadar darlık içerisindeyken milli gelirimizin yarısını faize ve dışarıya verebiliyor. Yine yapılan araştırmalar gösteriyor ki halkımızın büyük bir kesimi A.B.D.,Avrupa ve İsrail devletlerini sevmiyor, hatta nefret ediyorken, nasıl oluyor da halkın seçtiği yönetimler bu güçlerle inanılmaz tavizler de vererek ''DOST'' VE ''STRATAJİK ORTAK'' olabiliyor.Tüm bu koşullar düşünüldüğünde kesinlikle ülkemizde halkın kendi kendini yönettiğinden bahsedilemeyeceği açıktır.Öyleyse bu ülkede demokrasi yoktur.Olsa idi halkın istediği olurdu ve başörtülüler okuyabilir, dost ülkeler ise islam ülkeleri olur, İslam Birliği çalışmaları hız kazanır, ekonomi daha iyi olur ve dış devletlere bu kadar faiz de ödemek zorunda kalmazdık.Bu ülkede halkın istediği olmuyor.Peki kimin istediği ve nasıl oluyor? İşte Alman kardinala göre demokrasi adı altında uygulanan gizli diktatör rejimi çalışmaları sayesinde siyonizm ve emperyal güçler tüm dünyada söz sahibi oluyor ve bu yöntemle tüm devletleri istediği gibi yönetiyor.Biz de oy kullandığımız seçimler sonrasında ülkemizi yönetecek insanları seçtiğimizi düşünüyoruz.Oysa ki başta medya olmak üzere bir çok uygulama ile birlikte bizim zihni düşüncelerimiz yönlendiriliyor ve halkın büyük bir kısmı emperyal güçlerin istediği doğrultuda oy kullanarak sadece (farkında olmadan) kendisine verilen ''KUKLA'' görevini en iyi bir biçimde yerine getirmiş oluyor.Bunu son seçimleri (22 TEMMUZ 2007) irdeleyerek daha anlaşılır bir şekilde görelim. Bu seçim öncesine baktığımızda Türkiye'de her dönem oynanan ''HOROZ DÖVÜŞÜ'' oyununun en iyi bir biçimde tekrar oynandığını farkediyoruz.A.B.D. ve siyonizm elbette işbirlikçi AKP'nin tekrar başa gelmesini istiyordu.Öyleyse halkın bu yöne doğru kaydırılması ve AKP'ye oy verdirilerek demokratur uygulamasının sağlanması gerekiyordu.Siyonizm önce halkı yönlendirerek AKP'yi tekrar başa getirecek ve sonra da halk kendi özgür iradesine göre oy verdiğini sanacaktı.Nitekim öyle de oldu. CHP'nin İsmet İNÖNÜ döneminden kalan olumsuzluklardan ötürü bu ülkede % 20'lerden daha fazla oy alması çoğu zaman imkansızdır ve halk sürekli olarak bu partinin ve benzer düşünceye sahip olan zihniyetin başa gelmesini istemezdi.Öyleyse horoz dövüşünün tam sırasıydı.Siyonizm halkı CHP ile korkutacak ve halk da AKP'ye destek verecekti.Yani siyonizm tabir-i caizse sol gösterip sağ vurdu.Önce Cumhuriyet mitingleri yapıldı ve CHP'nin çok fazla oy potansiyeli olabileceği halka siyonizm tarafından anlatılmış oldu.Zaten medyayı incelediğimizde STV, KANAL 7, TRT ve TMSF aracılığı ile birlikte el konulan TV kanalları düşünüldüğünde, medyanın % 80'i AKP'yi destekledi.Böylece Aman CHP gelmesin demeye başlayan halk, yönünü AKP'ye çevirmiş oldu.Dahası siyonizm işini şansa bırakmadı ve daha bir çok oyun oynadı.IMF yönetimi seçim yaklaştığında 60 - 70 milyar dolarlık bir çalışma ile AKP'nin son dönem yönetiminin daha iyi (ekonomik anlamda) olmasını sağladı.Tabiiki belediyelerin yaptığı sosyal yardım adı altında ve oy karşılığında verilen seçim rüşveti de cabası.Sonra Genelkurmay ve Cumhurbaşkanlığı konuları ile ilgili olarak madur durumda gösterilen AKP, bir çok yöntemle de islam yanlısı ve dindar, hatta dinci gösterilerek halkın ilgisinin yönderilmesi söz konusu oldu.AKP yönetimini ''DİNDAR'' olarak görmeye başlayan halk elbette ''DİNSİZ'' olan CHP'ye oy verecek değildi.Oysa ki partiler dindar ya da dinsiz olamaz.Bu kavram şahıslar için geçerlidir ancak medya bunu halka bu şekilde göstermedi CHP'de kendi tabanını diğer solcu partilere kaptırmamak için AKP'nin dinci olduğunu ve bunun karşısında da kendilerinin durabileceğini anlattı durdu. Sonuç olarak AKP ve CHP'nin sürekli olarak konuşulduğu ve tartışıldığı seçim öncesi dönemde, diğer partiler perde arkasında kaldılar.PKK sorunu dolayısıyla da hem AKP hem de CHP'den ümitsiz kalan az bir kesim de MHP ye oy verdi ve bu da siyonizmin oyunuydu.PKK yanlısı DTP'yi de bir şekilde meclise sokan siyonizm bundan sonra Türkiye'de daha rahat çatışma çıkarmayı kolaylaştırmış oldu.Halka gelince, halk da bu meclisteki vekilleri gerçekten kendi seştiğine inanmaktadır.Maalesef bu inançta da haksızdırlar çünkü bu meclis de halkın gerçek gündemi olan konularda olumlu adımlar atabilecek bir meclis değildir.Yine başörtüsü konusu halkın istemediği gibi olacak, yine halk istememesine rağmen Avrupa Birliği'ne inanılmaz tavizler verilmeye devam edecek, yine halkın tüm sağduyusuna rağmen Kürt - Türk çatışması alevlendirilmeye çalışılacak ve yine halk bir kuru ekmeğe talim edecek.Oysa ki sadece Merkez Bankası'nı özerk olmaktan kurtarmakla yıllık 50 milyar dolar kara geçilebilir ama halkın seçtiğini sandığı bu yönetim de siyonizmin istediği yönetim olduğu için bu şimdilik imkansızdır.Halkın seçim hususunda uyanık ve bilgili olması, bundan sonraki seçimlerde, inatla, kendisine, milli siyaset yapan insanlara oy vermesi gerekmektedir...
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() arkadaşım öncelikle şu cümleye kesinlikle katılıyorum demokrasi ülkemizde maalesef fazla sözü edilemeyecek bir noktada... çünkü dediğin gibi halkın isteği olmuyor... çünkü çoğu zaman içerde bir çok kurumu ikna etmek gerekiyor...bu da bu gün mümkün olmayan bir durum... ülkemizin dış borçlarının ve faizlerinin de demokrasiyle bir alakası olduğunu sanmıyorum çünkü bu borçlar daha önceden ekonominin belini kırdığı için halkın ne istediği önemli değil sonuç olarak biz borçlu bir ülkeyiz ve borcumuzu da ödemek durumundayız...
yazıda şöyle bir cümle var A.B.D ve israil istedi AKP başa geçti. sanırım halk olarak bize ne verirlerse onu yutuyoruz dediğin gibi... mesela senin söylediğin gibi eminim akp çok oy almıştır... ama bir yerde kendine de bir bakar mısın ? ben senin bu dediklerini TKP üyesi arkadaşlarımdan çok duydum... demek ki sende medyanın oyununa gelmişsin ... gelelim ABD ve İsrail ne istedi AKP ne yaptı meselesine ilk olarak şunu söylemek istiyorum AKP istediğini yapmadığı için ABD bizi müttefiklikten ortaklığa geriletti. bir yerde eski bir mit çalışanının bir yazısını okumuştum ama maalesef tam detay hatırlamıyorum... yazıda şöyle bir durumdan bahsediliyordu.. cumhurbaşkanı seçiminden hemen önce... ABD cumhurbaşkanı olarak erdoğanı kesinlikle istemiyor.. çünkü o cumhurbaşkanı olursa Abdullah Gül başbakan olacaktır. işte abd nin istemediği budur... hakikaten de bin bir yolla sayın Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı aday olsa da olmasa da kapatılmış bu yönde büyük provakasyon yapılmıştır.... bu arada arkadşım 60-70 milyar dolar dediğimiz para ile yer yerinden oynar.. imf dediğimiz kurum bize en fazla birkaç milyar dolar para yardımı yapabilir. bence yazıyı kopyaladığın yere bu durumu ilet... imf nin bile elinde bu kadar para olmadığını bilmelerini sağla ki sonra yalancı duruma düşmesinler... siyonizm bu güne kadar ülkemiz üzerinde çok oyun oynadı ama hiçbir oyun %50 oy etmedi ... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Değerli arkadaşım öncelikle yazı alıntı değil bana aittir.
60 70 milyar dolar ise imf nin verdiği nakit para değil, muhtarlar başta olmak üzere çeşitli mali yardımların hükümet ve devlet tarafından dağıtılmasına izin vermek suretiyle olmuştur. Ayrıca bu para önümüzdeki yıllar için kullanılacağı sözü ile ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda yapılan belediye yardımnları da arttırılmış, fakat ardından (seçimden sonra) bu para ve yardımlar makul düzeye getirilmiştir. Yani 60 70 milyar dolar hiç harcanmamış sadece sözü verilerek seçim bili bilisi şeklinde ufak bir miktarı dağıtılmıştır. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Üstad bana su siyonizmi anlatsaniza cidden merak ediyorum..ismini cok duyuyorum ama israil siyonizmdir diyerek gecistiriyor herkes..
|
|
![]() |
![]() |
#5 | |
![]() ![]() ![]() Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#6 | ||
![]() Alıntı:
Öncelikle şunu hatırlamak gerekiyor.Allah, zenginliği istediğime, ilmi de isteyene veririm diyor. Eğer siyonizmi gerçekten merak ve öğrenmek istiyorsan Allah sana bu bilgiyi ulaştıracaktır. Şimdi vaktim yok.Zaman zaman buradan siyonizm ile ilgili olarak çok yazılar yazacağım.Dahası sana mail adresimi vereyim ve bana mutlaka ulaş.Bir pazar günü siyonizm ile ilgili olarak msn de saatlerce konuşabiliriz.Bu benim üzerine bir vazifedir. Eğer öğrenmek istiyorsan unutma ki MUVAFFAKİYET ALLAH!TANDIR. |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Alalh razi olsun kardes..bu konuda cok ciddiyim neden diye sorarsan bana ici bos siyonizm tanimlari yapiyorlar, önümde google var kendimde arayip, bulabilirim ama bu konunun üstadindan dinlemek ayri bir güzellik olur ;)..
|
|
![]() |
![]() |
#8 | |
![]() Alıntı:
msn adresim bu eklersen bu pazar değil, bir sonraki pazar ya da cumartesi saatlerce anlatabilir ve delilleriyle de ispatlayabilirim. Bizim (yani müslümanların) en büyük eksiği ilim eksikliğidir. Beraberce araştırırız, öğreniriz İnşaallah. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() Siyonizm inancına göre vadedilmiş topraklar vardır ve bu topraklar kendilerine verilecektir.Ancak bunu alabilmek için çok beklemişlerdir.Daha fazla beklememek içinse süreci hızlandırma yoluna gitmişlerdir ve bu düşünce Teodor HERZL adında bir macar yahudisi tarafından başlatılmış ve hız kazandırılmıştır.
Kendilerini üstün ırk olarak ilan ve kabul eden siyonizm, yapacakları çalışmalar ile insanları kendilerine köle edecekler ve böylece inandıkları ve bekledikleri peygamber gelecek, Allah'ta vaadini tamamlayacak. Aslında bı 5000 küsür yıldır inandıkları bir düşüncedir.Yahudilik ortaya çıkmadan önce kabala adlı büyü kitabında bunlar yazar.yahudilik gelince kendilerine engel teşkil ettiğinden bu dini değiştirmişlerdir.Sonra da İncili değiştirmişlerdir.Şimdi de ılımlı İslam adında bir proje hazırlayarak İslamın kendilerine engel olmasının önüne geçmek istemektedirler.Biz Milli Görüşçüler olarak da onların bu planlarını suya düşüreceğiz inşaallah |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#10 | ||
![]() Alıntı:
|
|||
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|